Birçok düşünce o düşünceyi ortaya atanların veya o düşünceye katkı yapanların isimleriyle ifade edilir. Kemalizm (Mustafa Kemal Atatürk), Marksizim (Karl Marx), Leninizm (Viladimir Lenin) v.b. gibi. Toplumsal değişim ve toplumun yeniden yapılmasıyla ilgili ekonomik, iktisadi, sosyal, kültürel, felsefi v.b.gibi bir görüşü bir sistem içinde, belli bir anlayış ve düşünceyi (doktrin) desteklemek, o düşüncenin sahibine mensubiyet olarak da kullanılır. (Türkeşçi).
Türkiye’de yeni parti kurmak isteyenlerin iştahını kabartan sebep; Ak Parti dahil olmak üzere TBMM’de grubu bulunan veya bulunmayan partilere oy verenler, parti programlarını ve bu programı hayata geçirecek kadrolardan değil; daha iyisini veya kendilerini daha iyi temsil edecek parti bulamadıklarından mevcut partilere oy veriyorlar.
Her partili seçmenin büyük bir bölümü kendini daha iyi temsil edecek parti ararken, kötünün iyisi (ehveni şer) olarak gördükleri partilere oy veriyor. Bu tespit ardı sıra yeni partilerin kurulmasına neden oluyor. Ancak kurulan hiçbir parti seçmenin beklentilerini karşılayamıyor. 5. Parti fikri bu şartlarda oluştu. Kurulur kurulmaz iktidarla tanışan ve yaklaşık 15 yıldır bu başarıyı devam ettiren Ak Parti’nin yolundan başka partiler de gidebilir mi? Aynı şey yapılınca aynı sonuç elde edildiğine göre; diğer partilerin de aynı sonucu alabileceği varsayımı gerçekleşebilir mi? Ak Parti’nin başarılarında R.T. Erdoğan imzası var.
Erdoğanizm
Erdoğan’ın belirli bir ‘doktrin’i olmadığı gibi belirli bir konuda belirli bir düşüncesi de yok. Kısa, orta, uzun vadeli, mikro ve makro hedefleri kısa zamanda değişkenlik gösterebiliyor. Taraftarları fikirlerinin ne zaman nasıl değişeceğini öngöremedikleri için düşüncelerini öğrenmek ve savunmak yerine Erdoğan’ı savunmayı daha kolay yol olarak görüyor ve ‘O ne yaparsa doğrudur’ anlayışını seçiyor. Bu açıdan bakıldığında; Erdoğan’ın yaptığını bir başkasının yapması mümkün görünmüyor. Erdoğan, iletişim teknolojisini tüm donanımlarıyla en iyi kullanırken, müthiş bir toplum mühendisliği çalışması da yapıyor.
Yakın zamana kadar sosyal; toplumsal olayların aynı sebeplerden kaynaklananlarının bile farklı sonuçlar doğurabileceği savunulurken, artık sosyal olayların da sebep sonuç ilişkileri, kimyasal olaylar kadar net bir şekilde belirlenebiliyor. Köpeklere uygulanan şartlı refleks gibi; insanların da duyularına göre; değişen davranışları önceden belirlenebiliyor. Yani, algı olgunun önüne geçebiliyor. Yanlışın yıkıcı etkisin doğrunun yapıcı etkisinden daha kuvvetli olduğu gibi; olgunun ne olduğuna bakmaksızın, insanlar da olgudan farklı algı oluşturulabiliyor; insanlar oluşturulan algıya göre davranış gösterebiliyor.
Bu şartlarda mevcut partilerin Ak Parti ile mücadele edebilmesi için aynı enstrümanlara sahip olması ve bu enstrümanları ya Ak Parti kadar ya da Ak Parti’den daha iyi kullanması gerekir. Tüm enstrümanların ve de onları yeterince iyi çalanların olması bir orkestra için yeterli midir? Elbet de değil. Orkestranın orkestra olabilmesi için mutlak surette iyi bir şefi olması gerekir. Newyork Senfoni Orkestrası (NSO)’ nın şefinin elindeki çubukla herhangi bir kasaba orkestrasının şefinin elindeki çubuk aynıdır. NSO şefinin çubuğunun hareketiyle dünya ayağa kalkar, kasabanınkinde hiçbir şey olmaz. Demek ki neymiş orkestraya ‘usta’ bir şef de gerekiyormuş.