Dün 17 yaşında bir lise öğrencisi ve 10 yaşındaki bir kız çocuğunun intihar etmesi; intiharların sebep – sonuç ilişkilerinin belirlenerek durdurulabilmesi veya azaltılabilmesi için, yetkililerin, ilgili tüm kurum ve kuruluşların biran evvel harekete geçmesi gerekiyor. İnanç ve yargı değerleri olarak intihara daha açık batı toplumlara göre; intihar olayları Türkiye’de daha az olmasına rağmen, giderek tırmanıyor.
İntihar kişinin ‘bilerek’ kendi hayatını sonlandırmasıdır. Aslında burada ‘bilerek’ kelimesi durumu yeterince izah etmez. Bireyin elinde olmayan nedenlerin baskısı altında; aklı melekelerini yeterince kullanamaması söz konusudur. Akıllı da olsa, bir insanın, akıl tutulması yaşadığı bir andaki tavrına bilerek demek ne kadar doğru olur? İslam insanı yaratılanların en şereflisi olarak görür, çünkü akıllıdır. İslam, aklı olmayan veya aklını kullanamayacak durumda olanları sorumlu tutmaz. İslam da dahil olmak üzere hem dinler hukuku hem de Roma hukuku aklın kullanılamadığı durumlarda bireyi sorumlu tutmaz.( Ceza ehliyeti, ceza hukuku açısından, bir kişinin suçlu sayılabilmesi için gerekli nitelikler)
Sigmund Freud’a göre, alt benlik, benlik, üst benlik arasındaki çatışmaların sonucu savaşan güdülerden ölüm içgüdüsünün yaşama içgüdüsüne galip gelmesiyle kişi intihar ediyor. Yani; ölüme sürükleyen sebepler, hayata bağlayan bağları koparıyor, tutulan dallar ele geliyor ve kişi hayata tutunamıyor.
Ruhsal, duygusal ya da sosyal veya kültürel sebeplerle çöküntü içine düşenler, küçük bir teşvikle bu dunumdan kurtulabilecekken, bu teşviki bile görmediklerinde yaşama şevkini kaybedebiliyorlar. Birey sadece yaşama gücünü değil; amacını da kaybediyor, kendisini değersiz ve önemsiz hissediyor, umutları sönüyor. Ölümü yaşama tercih ediyor.
Meninger’e göre intihar; başka bir kişi veya kişilere karşı duyulan öfkenin sonucu; içe alınan kişi veya kişilerin öldürülmesidir. Kişi kuvvetle bağlandığı (aşık olduğu) insanla bütünleşiyor ve ruhu aşık olduğu o insanın bedeninde yaşıyor. Onun ruhunun da kendi bedeninde yaşadığına inanıyor. Ruhlar kişi değiştiriyor. Bu nedenle onunla var oluyor veya onunla yok oluyor.
İntihar kararı alan bireye göre; intihar edenin ruhu hayatta kalanda yaşarken, yaşayanların ruhu intihar edenle ölüyor. İntihar eylemiyle birey kendini değil; kalanları, sevenlerinin ruhlarını kendi içinde öldürerek, onları ölüm cezasına çarptırıyor. Başkalarının gözünde ‘akıl almaz, akla gelmez’ bir eylem olan intihar, uygulayıcının nezdinde amacına ulaşan bir eylem olarak görülüyor.
İntihar olayları, genel, bilimsel açıdan; kişinin kendini araçsallaştırması; kendi hayatını araç olarak kullanarak tepkisini göstermesi, hedefine ulaşmasıdır. Kişi kendi benliğinde öfkelendiği kişi veya kişileri cezalandırıyor.
İskandinav ülkelerinde hayatları sınırlayacak ne yasalar ne ahlaki kurallar olmayınca, ekonomik durumu çok iyi olan bu insanlar akıllarına gelebilecek her şeyi yapabiliyorlar. Aile içi veya hem cins evliliğine varan ahlaksızlıkları sınırlayan veya yasaklayan yasa ve de toplumsal baskı olmadığı için, her şeyi denedikten sonra yapacak bir şeylerinin olmadığını, mutluluktan intihar ettiklerini söylüyorlar. İntihar mutluluğun değil; mutsuzluğun bir aşaması olduğuna göre bu insanlar da aslından mutluluktan değil; yaşama amaçlarını kaybettikleri için, mutsuzluktan intihar ediyorlar.
İslam, tüm insanlığı mutlu yaşatma sanatıdır. Bizim herhangi bir şekildeki desteğimizle hayata tutunabilecek bir kişi, bu desteğimizi alamadığı için hayatına son veriyorsa, hepimiz katiliz. İslam, bireye toplumsal sorumluluk yükleyen bir dindir. Akraba ve komşudan başlayarak tüm dünya insanlığına karışı ağır sorumluluklarımız vardır. Sevgi ve mutluluk paylaşıldıkça çoğalır, acı ve mutsuzluk paylaşıldıkça azalır. Üşüyeni bile bazen kaban değil sıcak sarılma ısıtır.
Yapılacak çalışmalara herkesin elinden gelen katkıyı vermesi gerekir. İstemek, dilemek yetmez, tek başına arzu ya maske takış ya da gizli kaçıştır. Yaşamla ölüm arasındaki duvara koyabileceği herkesin bir tuğlası mutlaka vardır.