Ak Parti 1 Kasım Seçim Beyannamesi’nde CHP ve MHP’nin emekliye vaat ettiği iki maaş ikramiye karşılık, tüm emeklilere aylık 100 ve yıllık 1200 TL zam vereceğini açıklamıştı. Hatta başbakan Davutoğlu TV reklamında yıllık 1200 TL, memur emeklileri dahil, tüm emeklilere verileceğini söylemişti. Birçok yayın organında aylık 100 TL veya yıllık 1200 TL olarak değil de hem aylık 100 TL hem de yıllık 1200 TL verileceği duyurulmuştu.
Hazırlanan tasarıda yalnız SSK ve BAĞKUR emeklilerine seyyanen 100 TL verilmesi komisyondan geçti. TBMM’de de onaylanırsa, 2016’da verilecek. Memur emeklilerine verilen vaat unutuldu, onların zammı bir başka bahara da değil; bir başka seçime kaldı. Kendini hatırlatmayan elbet de unutulur. Unutulmamak için hatırlatmak gerekir. Emekliler seçim gelmeden kendilerini hatırlatırsa, hatırlanacaklar.
Gülsan’da ‘Dönüşüm’ kentsel mi rantsal mı
Gülsan Sanayi Sitesi’nin bulunduğu alandaki imar kirliliği değişecek, ama değişim kentsel mi rantsal mı olacak? Daha önceki kentsel dönüşümlerde mağduriyetlerin yaşanması göz önüne alındığında burada da mağduriyetlerin yaşanacağı endişesi var.
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, ‘Sözkonusu alanda şehrin geleceğe yönelik iddia ve heveslerini kursağında bırakan, şehrin utandığı bir görüntü hakim, dönüşüm 2017’ye kadar tamamlanacak’ diyor. Dönüşümün 2017’ye kadar tamamlanacağına göre yıkım da yakında başlar. Sözü edilen imar kirliliği dünden bugüne mi oluşmuştu? Durum bu kadar vahimdi de, şimdiye kadar neden önlem alınmamıştı?
Başkan Yılmaz, Atakum’da Sarıışık mevkiinde yer alındığını, kendilerine mekan hazırlanacağını söylerken Başkanvekili Turan Çakır, bu projeyi gerçekleştirecek kadar para olmadığını, esnafın bu projeyi beklememesini, kendilerine yer bulmalarını belirterek, ‘hemen, yarın taşının! demiyorum’ dedi. Esnaf Başkanvekiline müteşekkir olmalı. Beterin beteri var; bir de ‘yarın taşının’ deseydi.
Yeni yeri yapacak olan da, bulacak olan da belediyedir. Taşınacak yerler konut olsa, ‘Kiralık yer bul, bulamazsan akrabanın yanına git!’ denilebilir. Fakat, buralar iş yeri. İşletenler buralardan kazandıklarıyla evlerini geçindiriyor. Gidebilecekleri yerleri mi var? İşini yapabileceği yerler boş; buradan çıkacakları mı bekliyor ki ‘başınızın çaresine bakın’ deniyor. İş yerlerini kapatıp gitsinler mi? Çoluk çocukları yemesin, içmesin mi? Burada çalışanlar gidince, boşalttıkları alan ne olacak? Meydana gelen ranttan onlar mı başkaları mı yararlanacak? Bu endişeler giderilmeden; çözüm önerileri, açık, seçik şekilde işyeri sahiplerince benimsenmeden yapılacak her uygulama adaletsiz olacaktır. Adaletsiz güç zalimdir.
Akademisyenler 72 yaş sınırı
Akademisyen ihtiyacı bulunan yeni üniversitelerde akademisyenlerin diğer üniversitelerde olduğu gibi 65 yaşına kadar değil; 72 yaşına kadar çalışabilmesini düzenleyen yasanın süresi yılbaşında doluyor. Yeni düzenleme yapılmaz veya eski düzenleme uzatılmazsa yeni üniversitelerde de akademisyenler 65 yaşında emekli olacak. Bu üniversitelerde de akademisyen açığı çıkacak. her akademisyenin 65 yaşında emekliye ayrılması da her akademisyene 72 yaşına kadar çalışma izni verilmesi de doğru değil. Emeklilik yaşını doldurduğu halde dinamizminden bir şey kaybetmeyen ‘gençlere taş çıkartır’ dedirten akademisyenlerin yanında, emekliliğini doldurmadığı halde öğrenciye vereceği bir şeyi kalmayan akademisyenler de var. Akademisyenlerde verimlilik, öğrenci performansı v.b. gibi yöntemlerle adil bir şekilde ölçülmeli ve emeklilik yaşı da kişiye göre değişmeli. Kötü örnek umuma şamil hale getirilemediği gibi; iyi örnekten de herkes yararlandırılmamalı.