MHP’de sinir, Türkiye’de sınır savaşı sürüyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kurultay imzalarının teslim edildiği gün hastaneye yattı. Kurultay imzalarını genel merkeze getiren avukatların otomobili tekmelendi, basın açıklamaları engellendi. Avukatlara yapılan muamele de Bahçeli’nin hastalığına farklı anlam yükleyenlerin tutumu da Türk töre ve geleneklerine, İslam ahlak ve faziletine aykırı. MHP’de sinirler gerildikçe gerilirken, Türkiye’de sınırlar zorlandıkça zorlanıyor.
‘Elçiye zeval olmaz’
İmzaları getiren avukatlar, orada misafir ve elçidir. ‘Elçiye zeval olmaz’ misafire böyle davranılmaz. Kurultayı engellemenin yollarından biri, bu seviyesiz davranış değildir. Sayın Bahçeli’nin yokluğunda yapılan bu fiili durum, her şeyden önce MHP’ye provokasyondur. Bahçeli karşıtlığıyla tanınan, İstanbul kökenli, kraldan daha kralcı provokatörler bu hareketleriyle kurultayın engellenmesine değil; daha fazla delegenin aleyhte oy kullanmasına neden olacaklardır. Muhalefet süreci doğru idare edebilirse kurultay da toplanacak; kongre de yapılacak. Delegelerin imzalarını çektiği de bir çeşit sinir savaşıdır.
Türkiye’nin sınırları zorlanıyor
Yüz yıl sonra ‘Mandacılık’ hortladı. Osmanlı’nın ABD veya İngiliz mandasına girmesini isteyenlerin yerini akademisyenler aldı. Sözde aydınlar, T.C. devletini katliamla yapmakla suçluyor. NATO ve Birleşmiş Milletler (BM)’den güneydoğuya müdahale etmesini isteniyor. Ulusal soruna uluslararası boyut kazandırarak bölgede faaliyet gösteren terör örgütlerinin arkasındaki güçlerin fiili olarak bölgede asker bulundurmasını sağlayacak şartları oluşturuluyor. PKK terör örgütünün taleplerinin hayata geçirilmesini talep ediliyor. Sözde akademisyenlerden sonra Terör örgütü PKK’nın Kandil’deki temsilcisi Cemil Bayık da aynı talepleri dile getirerek NATO’’nun duruma müdahale etmesini istedi. PKK terör örgütü, Suriye ve Türkiye’de Kürt kanton veya eyaletleri oluşturarak, federatif, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını ve dolayısıyla Türkiye’nin sınırlarının değiştirilmesi için batı desteğini almaya çalışıyor.
Her partinin bir derdi var…
Dert derde uymaz; dertsiz parti olmaz. Her partinin bir derdi var durur içerisinde. Türkiye yeni bir Kürt devletinin yapay doğum sancılarını yaşarken MHP iç çekişmelerle boğuşuyor. Partiler sinir, ülke sınır derdinde. HDP terör örgütünün katliamlarının baskısı altında ezildikçe eziliyor. Artık demokrat Demirtaş gitmiş, yerini tonluk bombaları sivil yerleşim yerlerinde patlatan, bebek, kadın, erkek ayrımı yapmadan kıyım yapan, katliamlarını videoya çekip yayınlayan bir PKK almıştır. Demirtaş’ın sazı gitmiş, yerini roketatarlar, dokçalar, bixiler, stinger füzeleri almıştır. Bu karmaşa ve kargaşada CHP olağan kurultayını yapmış, akademisyenlerin ihanet bildirisini yazan Koray Çalışkan, Türk polisini genç kızları taciz etmekle suçlayan Milletvekili Aykut Erdoğdu, sözde akademisyenlere sahip çıkan, devleti suçlayan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’yi uluslararası alanda terörist ülke konumuna sokmaya çalışan Milletvekili Eren Erdem, PKK mezarlıklarına çiçek taşıyan milletvekilleriyle yoluna devam ediyor. CHP kimliğini ve Türkiyeyi; Türkiye CHP’yi kaybediyor, ama genel merkez yerini koruyor.
Sinirlerin ve sınırların zorlandığı bir ortamda hükümet de başkanlık sisteminin altyapısını araştırıyor. Anket üstüne anket yapılıyor. Her şehit, her bombadan sonra kamuoyu yoklamalarıyla seçmenin nabzı yoklanıyor. Anayasayı değiştirecek, başkanlık sistemini gerçekleştirecek çoğunluğa ulaşılınca baskın bir erken genel seçime gidilecek. ‘Tek eksiğimiz’ başkanlık gelecek.