Nefesler tutuldu, gözler siyasi partilerin genel merkezlerine çevrildi. Anket, temayül kamuoyu yoklaması derken listelerin YSK’ya verilmesine bir gün kaldı. Başbakan Davutoğlu değişik gerekçelerle elenen aday adaylarından kalanları değerlendirmek üzere Ak Parti Genel Merkezi’nde 8. kattaki kendi ofisiyle 9. Kattaki Üst Eleme Kurulu arasında mekik dokuyor. MHP Genel Merkezi’nde ise listeler tamamlanmış olacak ki sessizlik hüküm sürüyor. Merhum Erbakan’ın kızı ve oğlunun Ak partiden aday olmayacakları netleşti. Bir son dakika gelişmesi olarak, SP ve BBP ittifakı için halen süre var. CHP ön seçim yaparak birçok ilin adaylarını belirlediği için kalanların sıralamasıyla meşgul. CHP’nin güneydoğu açılımı sonuç getirecek türden. ‘Bucak’ gibi; MHP’ye daha yakın oldukları halde, CHP ile anlaşan aşiretlerin oylarıyla CHP güneydoğuda başarılı olmaya çalışıyor.
Samsun’da kendisini ön sıralarda gören MHP adayları ‘5 çıkarırız’ diyor. Kesin 5 çıkar mı? Sorusu yöneltildiğinde ‘Evet kesin; en az beş çıkar’ diyor. Milletvekili seçilmenin sırasının bir önemi var mı? Yok. O zaman 5. Sıradaki kesin çıkacaksa, siz 5. sıradan aday olur musunuz? Olmam. Aynı durum CHP’de de var. Sırası belli olanlar, arka sıralardakileri çalıştırabilmek için,’ 5 çıkar’ diyor. Yani her durumda arka sıradakiler veya aday olmayanlar, çalışacak ön sıralar yatacak ve vekil olacak.
Hiç kimse kendi oyuna talip değil. Cünkü seçmende karşılığı olmayan bu adaylar, her zamanki gibi, beklentisiz çalışacak partililerin emeğiyle vekil seçilecek. Nasıl olsa her partinin belirli bir oyu var. Adaylar kim olursa olsun, nasıl çalışırsa çalışsın, isterse tatile gitsin, belirli sıraların seçilme garantisi var. Tam da bu sıralar yok satıyor. 2011 seçimlerinde, CHP, ‘Atam izindeyiz deyip izine çıksaydı, MHP kapıya alanlardayız deyip Alanya’ya tatile gitseydi’ aynı oyları alacağını o zaman yazmıştım. Adayların birçoğu çalışıp kazanmaya değil; böyle alınacak oylara talip. Genel merkezler, ilçenin, bölgenin, teşkilatın adayı diye ayrım yapmıyor; tüm milletvekillerini Türkiye milletvekili, teşkilatın milletvekili olarak görüyor. Yeter ki seçime katkısı olsun, aynı ilçeden üç tane bile aday çıkabilir.
Muhalefet ‘beşer’ diyor, iktidar bu işe şaşıyor. Çünkü onlar da yeni aday, yeni vaatlerle eskisinden fazla vekil çıkarmanın planın yapıyor. Herkes bir şeyi unutuyor. Samsun’un sadece 9 milletvekili olacak. Kim ne olacaksa, bu 9’un içinde olacak. Herkese yetecek kadar vekillik yok. Anket ve yoklamalar bazen aday belirlemek için yapılır, çoğunlukla da aday olmayacakları ikna etmek için yapılır. Belirlenen listelere giremeyenler ‘yoklamalardan çıkmadınız’ denilerek ikna edilir. Ak Parti’de yoklamadan çıkanla, çıkmayanların çalışması arasında fazla fark olmaz. Listeye girip seçilememenin de , listeye girememenin de bir kazancı vardır.
Ancak muhalefette durum böyle değil; sırasını beğenmeyen ‘bir sonraki seçim görüşmek üzere’ der ve gider. Aslında seçimleri adaylardan çok aday olmayan veya seçilemeyecek yerlerdekiler kazanır. Cünkü onların kendileri için değil; partileri veya millet için siyaset yaptığını söyleme hakları var. Seçmen adaylardan çok aday olmayanlara itibar ediyor. Adaya ‘Bugüne kadar neredeydin?’ diye soruyor. ‘Sen benim için değil, kendin için geldin’ diyor ve adayın sözüne itibar etmiyor. Bu nedenle aday olmayanların çalışmalara katılmasını sağlamak, adaylardan daha önemli, seçmeni ikna edecek olan onlar.