Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ı başbakanlığı döneminde izlediği Suriye politikasından dolayı Rusya Devlet Başkanı Wiladimir Putin, bir Rus atasözüyle eleştirmiş, ‘Evi camdan olan, komşunun camına taş atmamalı’ demişti. Putin Türkiye’de etnik kökene dayalı siyaset yapıldığını, Suriye’nin toprak bütünlüğünün savunulması gerektiğini, aksi durumda Suriye’deki bölünmenin Türkiye’ye sirayet edeceğini, terör örgütlerinin meşruiyet kazanacağını belirtmişti. Putin’in dediği gibi oldu.
Türkiye Esad karşıtlarına destek vererek Suriye’nin bölünmesine derinden katkı verdi. Zamanın Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putine değil; sözde derin stratejist, zamanın Dış İşleri Bakanı Şimdiki Başbakan Davutoğlu’na inandı ve Suriye’nin bölünmesine katkı verdi. Bu yanlış politikaların sonunda terör örgütü PKK ve Suriye kolu PYD’nin meşrulaşacağını önceden göremediler. Özellikle IŞİD eylemleri nedeniyle Türkiye aleyhine terör faaliyeti yapan PKK ve Suriye kolu PYD birçok ülke tarafından özgürlük savaşçısı olarak görülmekte ve desteklenmekte. Batılı ülkelerin verdiği etkin silahların yarın Türkiye’ye karşı kullanılması sözkonusu.
Sayın Erdoğan müzakere yaparak PKK’ya meşruiyet kazandırdı. Ancak, şimdi PKK ile Başbakan Davutoğlu ekibinin görüşme yapmasını ve bu görüşmenin ortak açıklamayla kamuoyuna duyurulmasını PKK’ya meşruiyet kazandırmak olacağını söyleyerek, hükümeti sert bir şekilde eleştiriyor. Sayın Erdoğan’ın akabinde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel de aynı görüşte olduğunu belirtti. Geç olsa da fatura Başbakan Davutoğlu’na kesiliyor. Çünkü bu politikaların mimarı oydu.
Davutoğlu’ günah keçisi’
Sayın Erdoğan medya açılımı olarak, ‘Bundan sonra gazete haber ve köşe yazılarında Abdullah Öcalan’a ‘bebek katili’, ‘katil’, ‘terörist’, ‘terörist başı’, ‘cani’, ‘eşkıya başı’, ‘eşkıya’ denmeyecek. Bu tip ve benzeri sıfatlar gazete haber ve yazılarında, televizyon yayınlarında asla kullanılmayacak. Yazı ve haberler çok sıkı denetlenecek. ‘İmralı süreci’ denmeyecek yerine ‘çözüm süreci’ veya ‘süreç’ ifadeleri kullanılacak. ‘Terörist’ veya ‘terör örgütü militanları’ denmeden sadece ‘PKK’lılar’ denilecek. Diğer teröristler için de, örneğin Murat Karayılan için ’KCK yöneticisi’ denilecek’ ifadelerini kullanmış olsa da bugün PKK için yeniden terör örgütü ifadesini kullanıyor. Böylece, en azından seçime kadar reddedilen eski politikalardan, derin stratejist , ‘Stratejik Derinlik’ kitabının yazarı Davutoğlu sorumlu tutuluyor ve ‘günah keçisi’ olarak gösteriliyor.
Bu açıklamalardan önce PKK yanlısı Alman milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK ile masaya oturduğunu, siyasi müzakere yaptığını, anlaştığını, eylemlerin hedefindeki devletin bunları yapması PKK’nın terör örgütü olmadığı anlamına geleceğini gösterir, terör örgütü listesinden çıkarılması gerektiğine dair Alman Parlamentosuna yaptığı müracaat, başta kendini sol bir parti olarak nitelendiren Yeşiller Partisi sözcüsü olmak üzere birçok parti sözcüsü tarafında reddedildi. PKK yanlısı vekilin açıklamalarının PKK’nın terör örgütü olmadığına delil olamayacağını, PKK’nın terör örgütü olmadığını ispatlaması için yapması gereken çok şeyinin olduğunu söylediler. Anlayacağınız Türkiye’nin de hükümetin de geleceğini de PKK ile ilgili politikalar uzun zaman daha derinden etkileyecek, siyaseti dizayn edecek.