Samsun, birkaç saat süren yağmur sonrası İtalya’nın 170 kanal ve bu kanallar arasında bağlantı kuran irili ufaklı 400 köprüden oluşan Venedik şehrine döndü. Doğudan batıya ilin her tarafı göle döndü; bodrum katları su bastı, tramvay seferleri iptal edildi; ulaşım kayık, zodyak botlarla sağlandı.
Vatandaş, yaşadıklarının verdiği oydan kaynaklandığını göremiyor. Bugün yaşananlar, içinde çok daha büyük tehlikeleri barındıran şartları oluşturulmamış yapay sükunettir. ‘Şanı Yüce Allah korusun’ diyeceğim de kendini korumayanı Şanı Yüce Allah da korumaz.
Siyasiler ve sivil toplum örgütleri halkı uyarma görevini yerine getiremeyince; algı ve illüzyonla harekete geçen vatandaş her yağmurda feryat, figan ediyor, seçim zamanı yaşadıklarını unutuyor, eften, püften; sudan sebeplerle oy veriyor veya vermiyor.
4 Temmuz 2012’de meydana gelen su baskınlarında hayatını kaybeden 14 kişinin mahkemesi kısa bir süre önce sonuçlandı. Bu kadar can kaybından yağmura göre altyapı yapmayan yetkililer sorumlu tutulmadı, altyapıya göre yağmayan yağmur suçlu bulundu.
Mart ayında Şanlıurfa ve Adıyaman'da meydana gelen sel sonrası 15 kişi hayatını kaybederken Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi'nin ‘Evet 15 canımızı aldı ama toprak da suya kavuştu’ demişti. Samsun’da toprak da şehir de suya doymak bir tarafa adeta suda boğuldu.
SADECE GÖREV KUSURU; NE KADER NE DE KAZA
Samsun deniz kenarında eğimli arazide kurulan bir şehir; suyun önü kesilmezse kendiliğinde yolunu bulup denize akacakken, önü kesildiği için su baskınları yaşanıyor. Sorunun çözümünde rol alması gerekenler sorunun parçası oluyor.
Her yer beton; yağmur suyu toprakla buluşamıyor. Damlara, sokaklara yağan yağmur şehrin alçak kısımlarına akıyor, ancak sahil bandındaki karayolu kotu yüksek olduğu için yolu geçemiyor. Menfez derin olursa deniz suyu karaya doğru ilerliyor. Geniş menfezlerle suyun denize ulaşması gerekirken ucuz, kolay yol tercih edildiği için sahile yakın yerlerde su birikiyor.
Meteorolojinin uyarılarına rağmen, dere yatakları, yol kenarlarındaki mazgallar temizlenmedi. Yer yer koku yapıyor diye mazgallar üzerine beton dökülerek kapatıldı.
Her zaman yazıyoruz; daha iyisini talep etmeyene daha iyisi sunulmaz. Ucuz maliyetli bir film veya oyun gişe yapıyorsa daha kalitelisi için kimse harcama yapmaz.
Böyle efendiye böyle hizmet, böyle başa böyle tıraş, Vatandaş, aldığı hizmete göre oy vermiyor, yaşadığından daha iyisini talep etmiyor, adeta eziyet çekmekten zevk alıyormuşçasına aynı kişileri seçmeye devam diyor. Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklenmeyeceğini, sebep değişmeden sonucun değişmeyeceğini bilmiyor.
Liyakatsizlik; işe göre adam değil; adama göre iş: Bir yerel yönetim anlayışının ve zihniyetinin iklim krizinin altından kalkamayacağını enfes bir yorumla anlatmışsınız; tebrikler...Geçmiş olsun!