Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim, millet can ve geçim derdinde. Erdoğan, anayasal ve yasal düzenleme yapılmadan, başkanlığını ilan etiği ve fiilen yönetimi değiştirdiği için, anayasayı kendine veya bu fiili duruma göre değiştirecek bir meclis arıyor. Bugünkü tabloyla bu mümkün olmadığı için, seçimin tekrarlanmasında fayda görüyor.
Sayın Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hükümeti kurma(ma)kla görevlendirmesiyle başlayan süreç hayal kırıklığıyla sonuçlandı. CHP’ye koalisyon teklifi bile yapılmadan bir ay geçirildi. MHP’nin ‘Milletin bölünmez bütünlüğünün, kayıtsız şartsız egemenliğinin korunması, Türkiye’nin Yönetim şekli ‘Cumhuriyet’in değiştirilmemesi, terörle ve yolsuzlukla mücadele edilmesi’ şartları Davutoğlu tarafından kabul edilmedi.
Bahçeli’nin ‘bu koalisyona milletin ihtiyacı var, lütfen bu koalisyonu kabul edin’ teklifi Sayın Davutoğlu tarafından reddedildiği için, bir çoğunluk hükümeti kurulamadı. AK Parti azınlık hükümetine de destek bulunamadı. Hal böyle olunca; askeri, polisi şehit eden PKK’nın uzantısı; yerine göre siyasi yerine göre silahlı propaganda yapan HDP, kurulacak erken seçim hükümetinde 3 bakanla temsil edilecek. Millet, Türkiye’yi bu duruma getirenlerden elbette ki bunun hesabını tekrarlanacak seçimde soracak.
Adı konulmamış savaş
Hükümet yetkililerinin de kabul ettiği şekliyle PKK çözüm süreci boyunca örgüte yeni militanlar kazandırdı, şehirleri ağır silahlarla donattı, şehirlerarası yolları mayınladı, teröristler dağdan şehre indi. PKK terör örgütü tüm bu kazanımları ‘Çözüm süreci - Analar ağlamasın’ projesiyle elde etti. Türkiye savaş kadar can kayıplarına mal olan terörün etkisi altına girdi.
Kanımıza dokundu, kanımız dondu
Samsun’dan evli, Şemdinli’de şehit edilen Özel Harekatçı Başkomiser Ahmet Çamur’un kızları; Elanur (11), Begüm (7), Tuğçe’nin (3), dünyanın en güvenli sözü ‘baba’yı bir daha diyemeyecek olmaları, babalarının bacaklarına sarılı resimleri kanıma dokunuyor, kanımı donduruyor. Bir günde 12 şehit verilmesi kanıma çok dokunuyor. Asker ve polisin terörle mücadeleden çok, cenaze törenlerinde görülmesi de çok dokunuyor kanıma. Asker ve polis üzerinde yapılan operasyonlar, hükümetin yanlış terör politikaları sonucu şehit sayısı giderek artıyor. ‘Analar ağlamasın’ diye çıkılan yolun sonunda anların gözyaşları sel olup akıyor. Genç hanımların kocaları yerine tabutlara sarılması dokunuyor kanıma. Oğlunu kaybeden anaların kendilerini yerden yere atıp, düşüp bayılması, 18 bin TL’yi verenin askerden muaf tutulması da dokunuyor kanıma.
‘Vur emri’
Şehit yakınları Cumhurbaşkanı’ndan ‘güvenlik kuvvetlerine ‘vur emri ‘ verilmesini istiyor. Sayın Erdoğan, ‘Vur emri verildi’ diyor. ‘Vur emri’ verildiyse neden teröristler değil de güvenlik güçleri vuruluyor? Sayın Erdoğan, ‘Onlar da gömülüyor’ diyor. Gömülüyor da neden her yerden geri çıkıyor? IŞİD’in vurduklarının cenazeleri görülüyor da Türkiye’dekilerin ki neden görülmüyor? Sayın Erdoğan, istihbarat örgütleri yerine muhtarların teröristleri bulmasını istiyor. Teröristler gizli değil ki aleni, açık bir şekilde saldırıyor. Sadece yüzleri maskeli, devlet o maskeyi neden indirmiyor? İndiremiyorsa indirebilenler neden görevden uzak tutuluyor?
İstanbul’da bir otobüs çevik kuvvet polisi, trafikte sıkışan otobüsleri terk ederek, kendilerinden çok daha az sayıdaki teröristten neden kaçıyor? Otobüslerinin tahrip edilişini neden seyrediyor. Neden devleti aciz; teröristleri istediklerini yapabilecek güçte gösteriyorlar? Milletin can ve mal güvenliğini korumak için maaş alanların kendi araçlarının güvenliğini koruyamamaları milletin kanına dokunuyor. Teröristten kaçarken zırhlı araçları siper yapan askerlerin, o araçları teröristlere karşı niçin kullanmadıklarını da millet merak ediyor.