Türkiye’nin önceliği seçim değil; can ve mal güvenliğinin sağlanmasıdır. Seçimsiz güvenlik sağlanır, ama güvenliksiz seçim yapılamaz. Can ve mal güvenliğinin sağlanamadığı; güvenlik güçlerinin bile yaşama hakkının elinden alındığı bir ülkede seçim yapılabilir mi, yapılsa halkın iradesi sandığa yansır mı, böyle bir seçim için ‘milli irade’ denilebilir mi?
MHP yakın zamana kadar alternatifler tükenirse, erken seçime gidilebileceği fikrindeydi. Fakat her gün artarak devam eden terörden dolayı bırakın, seçim ve sandık güvenliğinin sağlanmasını; taburlar, tugaylar saldırıya uğruyor, her taraftan şehit haberleri geliyor, ocaklar sönüyor.. Ağır silahlı, maskeli teröristler güpegündüz şehirlerde denetim yapıyor. Seçmenin sandığa güvenli ulaşımını sağlamak bir tarafa, polis karakollarının, askeri kışlaların güvenliği sağlanamıyor. Taşımalı eğitimden sonra ‘taşımalı seçim’ de Türkiye’nin gündeminde. Ancak şehirlerarası yolları bile açık tutulamayan bölgelerde seçmen nasıl taşınacak?
Diğer nedenler saklı tutulmak kaydıyla can güvenliği sağlanamayacağından bugünkü şartlarda erken seçim yapılamaz.
Bu duruma nasıl gelindi? Çıkış yolu ne?
Ezici çoğunluğa sahip Ak Parti hükümetleri Türkiye’yi bugünkü duruma getirdi. Şimdi Ak Parti azınlık hükümetinden durumun düzeltilmesini beklemek akıl ve mantıkla izah edilebilir mi?
Ak Parti azınlık hükümetinin, eski ‘süreç’ benzeri, aldatıcı; ‘SEVR’ den daha ağır; bağımsız Kürt devletinin kurluma şartlarını uluslararası güvence altına alan bir ‘ateşkes’ dışında güvenliği sağlayamayacağı, perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu kadar açıktır.
Ak Parti – MHP koalisyonu
Hükümet kurma çalışmalarında gözler MHP’ye çevrildi. Oy oranı olarak 3. sırada yer alan, milletvekili sayısı olarak 4. sıradaki hem silahlı, hem siyasi propaganda yapan HDP ile aynı sayıda milletvekili çıkaran MHP, bugüne kadar en çok konuşulan parti oldu. MHP Gn. Bşk. Devlet Bahçeli, MHP’nin ana muhalefet konumunda olduğunu, MHP’den daha fazla oy alan Ak Parti ve CHP’nin hükümeti kurması gerektiğini söyledi. Az değil; çok milletvekili çıkaran parti veya partilerin hükümeti kurması söz konusu olduğuna göre; seçmen de böyle söylüyordu. Çok vekili çıkaran AKP ve CHP’ye iktidar, geri kalanlara da muhalefet görevi düştü.
CHP Gn. Bşk. K.Kılıçdaroğlu’ 276 milletvekili bulmadan önce hayali hükümet kurdu. Teklifinin hiçbir surette kabul görmeyeceğini bildiği halde, başbakanlığı Bahçeli’ye teklif ederek, ‘Bahçeli’yi başbakan olmak istemiyor’ konumuna düşürmek istedi.
Bahçeli de koalisyonun kurulmayacağını bilerek veya ‘bilmeyerek’, CHP’nin AKP ile koalisyonunu son dakikaya kadar destekledi. Aynı jesti Kılıçdaroğlu’na yaptı. CHP’nin MHP’ye teklifinden sonuç çıkmadığı gibi; MHP’nin CHP’ye desteğinden de bir AKP-CHP koalisyonu çıkmadı. Jest ve restlerle alternatifler tüketildi. ‘Zurnanın zırt dediği, dananın kuyruğunun kopacağı yere’ AKP-MHP koalisyonu alternatifine nihayet sıra geldi. Gelinen yer; ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ denilen yerdir.
Seçim sonuçlarına göre alternatifler tükenmiştir. Millet Ak Parti ve MHP’den, azami veya asgari müşterekte anlaşarak derhal yangınını söndürecek; can, mal ve seçim güvenliğini sağlayacak, bozulan kurumları restore edecek, acil sorunları çözecek bir hükümet kurmasını bekliyor.