Ak Parti İstanbul Milletvekili / MKYK Üyesi /TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop,’Yeni Türkiye Yolunda Yeni Anayasa’ konulu konferansta ‘Ya yeni anayasa ya seçim’ diyerek erken seçim sinyali verdi.
Şentop, her kötülüğün anasının anayasa olduğunu, mevcut anayasanın iktidar olmadan muktedir olmanın yolunu açtığını, birçok kurum ve kuruluşun halktan almadığı yetkiyi anayasadan alarak kullandığını, seçim kazanmayanların seçim kazanmış gibi anayasadan aldığı güçle halk adına karar verdiğini, bu anayasanın sadece değiştirilmesinin yetmeyeceğini, tamamen ortadan kaldırılmasının gerektiğini, zaten anayasanın ruhunu teslim ettiğini, bu nedenle güç ve yetkisini anayasadan değil; halktan alan, devleti değil; milleti esas alan yeni bir anayasayla her şeyin değişeceğini, bunun içinde hazırladıkları anayasanın kısa sürede mutlaka meclisten geçirilmesi gerektiğini, geçirilmemesi; koalisyon görüşmelerinde olduğu gibi; sürüncemede kalması durumunda en kısa zamanda yapılacak bir seçimde Ak Parti’nin anayasayı değiştirecek çoğunlukta milletvekili çıkaracağını ve böylece yeni anayasayla birlikte başkanlık sistemini getireceklerini söyledi.
Başkanlık sistemi
Başkanlık konusunda, şahsa (Erdoğan’a) özel çıkarılmadığını, Erdoğan’ın mevcut sistemde de çok güçlü olduğunu; hem siyasi iktidarın gücüne hem de başkana yakın yetkileri olan, Cumhurbaşkanlığı’na sahip olduğunu, böylece yarı başkandan daha güçlü olduğunu söyleyen Şentop, başkanlık sistemiyle federatif yapının doğrudan ilintili olmadığını, Türkiye’nin üniter yapısının korunacağını, parlamenter sistemle yönetilen Almanya’da da başkanlık sistemiyle yönetilen ABD’de federatif yapı olduğunu söyledi.
Endişeler sürüyor
Federatif yapının başkanlıkla doğrudan ilgisinin olmadığı doğrudur. Federatif yapının birleştirici ve ayrıştırıcı olmak üzere iki özelliği vardır. Ayrı ayrı yönetimler birleşerek federasyon meydana getirirse burada birleştiricidir. Üniter yapının bölünerek federasyona dönüştürülmesi ise ayrıştırıcıdır. Amellerin niyetlere göre sonuçlarının değiştiği gibi federatif yapının birleştirdiği (ABD, Almanya) devletler olduğu gibi böldüğü (Yugoslavya, Çekoslavakya) devletler de vardır.
Yetkinin anayasadan değil doğrudan doğruya halktan alınarak uygulanmasının örneklerinin olmaması, Türkiye tipi anayasayla birlikte, Türkiye tipi hukuku da tartışmaya açtı. Cumhuriyetin işletim sisteminde halk yetkisini doğrudan kullanmaz; vekiller aracılığıyla yasama organı (TBMM)’de temsil edilir.
Vekillerin çıkardığı yasalarla kurulan kurumlar ve yetkilendirilen kişiler halk adına karar verir. Anayasadan kaynaklanmayan bir yetkiyi hiçbir kimse ve kurum kullanamazken, yeni düzenlemeyle seçilenlerin anayasa dahil hiçbir yasayla sınırlandırılamaması öneriliyor. Halktan alınan yetkinin doğrudan kullanılmasının hukuk sistemi içerisinde yeri yok. Bu konuya mutlak surette açıklık getirilmesi; ne demek istendiğinin veya yetkinin nasıl kullanılacağının açıklanması gerekir.
Ülkücülerin aklıyla alay ediliyor
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ‘MHP Genel Başkanlığına aday olduğunu açıklayanlar ve o yolda ittifak edenler delege iradesi yerine mahkeme kapılarını tercih etmiştir. ‘Suni’ kurultay girişimleri; nihayet mahkeme kapılarına kadar uzanmış, yargı yoluyla MHP’yi kayyuma teslim etme çabasına dönüşmüştür. MHP’yi mahkeme koridorlarına sürüklemeye çalışanlar ve onlara alet olanlar, bu vebal ve sorumluluğun altından kalkamayacaktır’ açıklamasını yaptı.
Genel başkan adayları da muhalif delegeler de mahkeme yolunu seçmedi; mahkeme yolunu usulüne uygun kurultay talebini geri çevirerek kurultayı toplamayanlar tercih etmiştir. Delegenin iradesine saygı duymayanlar, mahkeme yolunu seçenler değil; delegenin ‘kurultayı toplayın’ talebini duymazlıktan gelenlerdir. ‘Yağız hırsız ev sahibini bastırır,Yalçın ne içti?’ dedirtecek bu açıklama Ülkücülerin aklıyla alay etmektir? Buna kimsenin hakkı olmadığı gibi Yalçın’ın da hakkı yoktur.