Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Bugün DAEŞ’e karşı da PKK‘ya karşı da DHKP/C’ye karşı yürüttüğümüz mücadelede hem yoğun halk desteği var hem de uluslararası bir destek var’ dedi. Teröre karşı alınması gereken önlemlerin en etkinlerinden birisi sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamasıdır. Türkiye sıkıyönetim yerine terör örgütüne zaman kazandıran gevşek bir yönetimi hala uyguluyor.
Başbakan’ın söylediği mücadeleyi görüyor veya hissediyor muyuz? Hayır. Biz değil PKK hissetmeli diyorsanız, PKK hissetse asker ve polisler mi şehit olur, terör örgütü mensupları mı yok olur? Pek tabi ki teröristler yok olur. Yok oluyorlar mı? Hayır. Doğu ve güneydoğuda yapılanlar, Avrupa’nın en büyük şehri İstanbul’da da yapılıyor. Örgüt İstanbul’da polisi şehit ediyor, kalaşnikof silahlarla gösteri yapıyor. Yürüyüş engellenemiyor. Polisin katili yakalanamıyor. Terör saldırılarının yapıldığı yerlerde sokağa çıkma yasağı uygulanmıyor. Olağanüstü günler yaşanmasına rağmen olağanüstü hal uygulanmasına geçilmiyor. Başbakan’ın söylediği gibi; her türlü destek varsa neden olağan uygulamalarla terör örgütüne zaman kazandırılıyor?
Silah bırakılmaz; bıraktırılır
Terör örgütü, mutlak monarşi ile yönetilen ‘Bağımsız Kürdistan’ı kurmadan emelinden vazgeçmeyecektir. Bu nedenle silah bırakmaz. Terör örgütüyle pazarlık veya müzakere yapılmaz. Müzakere yapmak talebin karşılanması demektir. Bu talep de ‘Bağımsız Kürdistan’ demektir. Bu nihai talep karşılanana kadar talepler sürer.
Ancak güçlüsüne gerek yok; sıradan bir hukuk devleti, terör örgütüne silah bıraktırır. Silah bırakmazsa, devlet alır. Hukuk devletinde iki silahlı güç olmaz. Tek silahlı güç, devletin meşru güvenlik güçleridir. Hukuk devleti teröre karşı ne açık kapı, ne de açık düğme bırakır. ‘Birileri düğmeye bastı’ dedirtmez. ‘Eşek olana semer vuranın çok olduğu gibi; teröre açık kapısı veya düğmesi olan devletin kapısından girilir, düğmesine basılır.
Bahçeli ‘bilge lider’
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ‘bilge lider’ deniyor. Olanı görüp, değerlendirdiğinin yanında, akıl gözüyle de olacağı gördüğü de söylenebilir. Seçim sonrası belirli çevrelerce çok eleştirilse de, açıklamalarıyla bu unvanı hak ettiğini bir kez daha gösterdi.
MHP dışında herkesin az veya çok doğru bulduğu ‘Çözüm süreci’ olarak adlandırılan süreçte; süreç zarar görmesin diye güvenlik güçlerinin karakola ve kışlaya çekildiğini, topyekün bir ayaklanma için PKK’nın doğu ve Güneydoğu7yu baştan başa silahlandırdığını, yeni kadrolar kazandığını MHP defalarca söyledi. Aldığı cevap ‘Siz kandan besleniyorsunuz, savaş istiyorsunuz’ oldu. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin her tarafı barut fıçısına döndü. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü hedef alan PKK terörü tüm Türkiye’yi etkisi altına aldı. Saat başı terör saldırıları gerçekleştiriliyor. Şemdinli'de astsubay babasıyla telefonda konuşurken silah sesi duyuyor ve oğlu şehit oluyor. Subaylar, polisler şehit ediliyor, santrallere, boru hatlarına sabotajlar yapılıyor, güneydoğuda şehirlerarası ulaşım kesildi. MHP’ye karşı yapılan eleştirilerin yanlış; MHP’nin iddialarının doğruluğu bir kez daha açık, seçik bir şekilde görüldü.