Terör saldırılarını protesto gösterileri amacından uzaklaştırılarak sosyal kaosa dönüştürülüyor. Yürüyüş ve mitingler istismarcılar tarafından rotasından çıkarılmaya, amacından uzaklaştırılmaya başlandı. Teröre karşı en etkin eylem yüz binlerin milyonların sessiz isyanıdır. Bunu engellemek için zaman zaman terör örgütleri ve istihbarat kuruluşları yürüyüşleri teröre kanalize ediyor. Yürüyüşlerin her geçen gün daha yüksek katılımla yapılabilmesi için, kimsenin mal ve can güvenliği tehdit etmemesi gerekir.
Kitlesel mantık her zaman bireysel mantığın çok altındadır. Tek tek mantıklı hareket edenler, sorumlu davrananlar da kitlesel davrandıklarında mantıklarını kaybeder sürüleşir, aklıyla değil; hayvan gibi; içgüdüleriyle hareket eder. Artık onun için her şey mantıklı ve doğru; her yol hedefe giden yoldur. Herkes bir başkasının düşündüğünü işin aslını bildiğini zanneder. Aslında eylemi başlatan düşman taraftır. Cüzdanı çalınan kişi hırsız muamelesi görürken, hırsız olayları ateşler ve kenardan seyreder.
Yıllar sonra veya olaydan hemen sonra inanılmaz gibi görünenler yaşanırken, olay sırasında çok sıradan görünür ve gösterilir. Olduktan sonra feryatlar, figanlar, ahlar, vahlar, kınamalar, anmalar kayıpları geri getirmez; yenilerini yaşamamak için sebepleri değiştirmeliyiz. Şiddete baş vuran hain ve işbirlikçi olduğu asla unutulmamalı.
İç çatışma hatta savaşa giden bu korkunç senaryoyu akıldan bile geçirmek dehşet verici. Ama seçenekler arasında her zaman var. Siyasiler, her düzeyde görevliler, oradakiler, buradakiler, iktidardakiler, muhalefettekiler; herkes aklını başına toplasın, hatta terör üzerinden hesap yapanlar da. Kaos çatışmaya dönmeden durdurulmalı. Ama protestolar devam etmeli.
Yıl 1930, Aralık ayının son haftası, İzmir’in Menemen ilçesinde Mustafa Fehmi Kubilay, isyancılara manevra fişekleriyle müdahale ediyor. İsyancıların lideri kullanılan mermilerin manevra fişeği olduğunu fark edince göğsünü tüfeklere siper ediyor ve kendisine kurşun işlemediğini söylüyor. Kitle buna inanmaya hazır olduğu için; bir nevi hipnoz oluyor. Kubilay, isyancılar tarafından başı kesilerek katlediliyor.
Yıl 2011, yine aralık ayının son haftası yer Uludere, Irak sınırı. Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’a ,hava saldırısında evlatlarını kaybedenleri tanıdığı ve cenaze defin işlemleri sırasında onlarla beraber olduğu, onlardan kendisine bir zarar gelmeyeceğine inandığı için yeterli güvenlik önlemi almadan taziyeye gidiyor.
Bu sırada PKK ve BDP’li provokatörler tarafından linç girişiminde bulunuluyor. Güvenlik önlemlerinin yetersizliğinden Kaymakam Yavuz korumasız bir halde saldırganların arasında kalıyor. Yüzlerce kişinin taşla, sopayla saldırıyor. Kaymakam düşüyor, kalkıyor, yuvarlanıyor.
Onu saldırganların elinden kim mi kurtarıyor? Yine o yörenin halkı, hatta hava saldırısında hayatlarını kaybedenlerin yakınları kurtarıyor
Fakat cenazeler nedeniyle yörede çok sayıda terörist veya terör destekçisi bulunduğu için bu saldırı gerçekleşti. BDP’li Hasip Kaplan Başbakan’ı tehdit ediyor ve ‘Burada herkes silahlı, sizi biz de kurtaramayız’ diyordu. Gizli bir tanık da H.Kaplan'ın '35 kişiyi öldürten Kaymakamı kaçırmayın' dediği iddia edildi.
Serum kalmayınca kolundaki serumu çıkarıp Mehmetçiğe takan kişi hava saldırısında oğlunu kaybeden baba millet veya devlet düşmanı olabilir mi? Teröristlerin elinden Kaymakamı kurtaranları düşman göstermek PKK'nın görevini üstlenmek değil de nedir? 20.08. 2012 Şırnak Uludere Gülyazıköyü yolu. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'a ziyaretinde uçuruma yuvarlanan sivil minibüste bulunan 9'u asker, 1'i korucu olmak üzere 10 kişi şehit olurken, 10 asker yaralandı. Yaralıları A. Türk ve A. Tuğluk'u bekleyen köydeki vatandaşlar kurtardı.Uludere'de yakınlarını kaybeden kadınların 'Esker öldi' feryatları, ağıt ve yakarışları dağlarda yankılandı. O bölgenin halkı Türk milletinin ve de Türk devletinin asla düşman değildir. Sorun Kürt sorunu değildir, ayrılıkçı, bölücü, terör sorunudur.