Türkiye bu son dönemeci geçemezse uçuruma savrulacak. Kurşunlanan ne Ak Parti ne de Ak Partili seçmendir. Kurşunlanan Mehmetçik, polistir. Parçalanan milletin kalbidir, milletin kendidir, vatandır. Burası sözün bittiği yerdir. Güneydoğuda yaşananlar, ne bölgesel sorundur, ne kimlik, ne kişilik sorunudur, ne de Kürt sorunudur, yaşanalar Türk düşmanları tarafından doğumu yaptırılmak istenen Kürt devletinin suni doğum sancılarıdır. Düşmanlar; Amerikan, Arap, Rus ve her türlü Batılı Türkiye’nin bölünmesinde birleşmişti.
Şimdi artık kimin ne dediğinin veya yaptığının tartışılacağı zaman değil. Katliamcı teröristler Batıda özgürlük savaşçıları gibi gösteriliyor, ölenleri ise sivil halk olarak batı TV ve gazetelerinde yer alıyor. Türkiye’ye dış müdahalenin şartları oluşturuluyor. Düşmanlar Türkiye’yi dört bir taraftan kuşattı. Müttefikimiz olduğunu söyleyen NATO ülkeleri de başta ABD olmak üzere Türkiye’yi dara ve zora sokacak uygulamaları devreye sokuyor. AB üyeliğiyle çıkılan yol, Ortadoğu bataklığında son buldu. Şangay işbirliği başlamadan bitti. Rusya bin yıllık hayaline kavuştu; Akdeniz’e indi, Orta Asya’da Sovyetler Birliği’ni yeniden kurmanın planlarını yapmaya başladı. Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgarın faydası olmadığı için, Türkiye yalnızlığa; yapa yalnızlığa sürükleniyor. İşbirliği yapılabilecek tek ülke İsrail kaldı.
Yaptığı hatalardan ders aldığını, eski hatalara düşmeyeceğini düşündüğümüz hükümetin, doğru politikalarına millet olarak sahip çıkmanın zamanıdır. Şehit cenazeleri yüz binlerle kaldırılmalı, gaziler ziyaretçi akınına uğramalı. Milli meselelerde ortak tavır alınmalı, sonuç alıcı ortak tepki gösterilmeli, ses yükseltilmelidir. Kötülerin güç kaynağının, iyilerin sessizliği olduğu asla unutulmamalı. Şairin söylediği gibi; ‘Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan batmayacaktır.’
‘Al reisini de Cizre’ye git!’
HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na seslenerek, ‘Dün Başbakan’a çağrı yaptım, Genelkurmay Başkanı’nı niye gönderiyorsun, sen git. Sen niye Cizre’ye gitmiyorsun? Madem güçlüsün al reisini de Cizre’ye, Sur’a git de bak seni nasıl karşılayacaklar. Kürdistan kurulacak. Özerk bölgeleri de olacak belki devleti de olacak’ şeklinde yenilmez, yutulmaz, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını gerektiren açıklamaları Demokratik Toplum Kongresi’nin olağanüstü toplantısında yaptı.
Benzer açıklamaları Sayın Erdoğan başbakanlığı sırasında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için yapmış, güvenliği sağlamak Başbakanın görevi değilmiş gibi; Bahçeli’yi güneydoğuya özellikle de Tunceli (Dersim)’ ye gidememekle suçlamış, ‘’Dersime gidemezsin, bunları orada söyleyemezsin’ diyerek tehdit etmişti. Bahçeli, Tunceli’ye gidince, Başbakan Davutoğlu da 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi ‘Şırnak’a gidemezsin. Şerefin, Milliyetçiliğin ölçüsü güneydoğuya gitmektir, gidemeyen şerefsizdir’ gibi ağır sözler sarfetmişti. Hep söyledik: Vatanın her tarafına herkesin gidebileceği güven ortamını sağlamak başbakan ve cumhurbaşkanının görevidir. Terör örgütleriyle işbirliği yaparak, bu örgütlerin muhalefet üzerinde baskı kurmasına göz yummak ateşle oynamaktır. Keser döndü, sap döndü, hesap döndü. Artık hükümet üyeleri, önceden sarf ettikleri sözleri çaresizlik içinde dinlemek zorunda kaldı.