İmamoğlu 2 yıl 7 ay hapis ve TCK/53’e göre; hapis süresince atama veya seçim yoluyla da olsa kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezasına çarptırıldı. Cezanın kesinleşmesi durumunda İmamoğlu ‘muhtar’ bile olamaz! Bağımsız yargı kararı denilemeyecek, denilirse anlatılamayacak bir karar. Bu ülkede cinayet işlediği halde bu kadar ceza almayan binlerce kişi var. Hukuken de siyaseten de yanlış bir karar.
Karara bugün karşı çıkmayanlar yarın zararını görünce çıkacaktır, ancak çok geç olacaktır. 6 yaşındaki çocuğa sürekli tecavüz eden ve tecavüze aracılık edenler düne kadar tutuksuz yargılanırken, İmamoğlu’nun eleştiri/hakaret çizgisinde bir ifadeyle bu kadar ağır cezaya çarptırılması hukukun üstünlüğüne gölge düşürmenin ötesinde kolay kolay çıkmayacak kara leke sürmüştür. Türk milleti, kolay kandırılabilir, ama korkutulamaz! ‘Kara Murat, Malkoçoğlu’ tiplemelerindeki gibi kendisi ne kadar darda ve zorda olsa da darda ve zordakinin yardımına koşar.
‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ diyen milletimizin en güvendiği kurum yargıyken, artık hemen hemen en güvenilmez kurumlar arasında sayılıyor ve siyasetçisinden vatandaşına, suçlusundan suçsuzuna kadar herkes yargı kararlarını eleştiriyor. Sayıları ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte Türk milleti adına adil karar veren hakimler de az değil. Hukuk devleti kimliğini halen taşıyorsak şüphesiz ki o hakimlerin sayesindedir.
Hz Ali ‘Devletin dini adalettir’ derken, Nizamülmülk ‘İnançsız yaşanır ancak adaletsiz yaşanmaz’ diyor. Zorunlu din dersleri; ateizm ve deizmin patlamasına neden oldu, bize zorunlu din değil; ‘dün dersi’ şart oldu; Erdoğan, Genelkurmay Bşk İlker Başbuğ’un terör örgütü yöneticiliğinden tutuklanıp, ömür boyu hapis ceza almasını eleştirmiş, eleştirinin yararını da görmesine rağmen, böyle bir iklimde büyüyüp geliştiğini unutmuş olacak ki İmamoğlu’nun yardımına koşmadı.
Avukatlarını İmamoğlu’nu savunmak için görevlendirmedi, verilen kararı en üst perdeden eleştirmeyip, sessiz kalarak büyük bir fırsat kaçırdı. Kılıçdaroğlu da karar günü Almanya’ya giderek Erdoğan’ın asistini değerlendiremedi, topu ıskaladı.
İYİ Parti Gen Bşk Akşener doğru zamanda, doğru yerde bulunarak Saraçhane Meydanında toplanan kalabalığa ‘Bu şarkı burada bitmedi’ dedi. Bence de bu şarkı bundan sonraki seçimlerin şarkısı olarak dilden dile söylenecek.. İmamoğlu’nun engellenemez yükselişini izleyeceğiz..
ABD Erdoğan’n tutuklanmasını eleştirdiği gibi İmamoğlu kararını da eleştirdi. Aynı yoldan gidenler aynı yere varır, aynı şey yapılırsa aynı sonuç elde edilir; tarih tekerrür eder. Kılıçdaroğlu’nun kazanabileceğine hiç inanmadım, ancak fırsatları değerlendirememesine, ayağına gelen topu ıskalamasına rağmen, yeni fırsatlar hep doğuyor. İmamoğlu’nun cezası onanırsa muhalefetin adayı kim olursa olsun, Kılıçdaroğlu da olsa kazanır.
Cumhurbaşkanı/Ak Parti Gen Bşk İstanbul BB iken terörle mücadele kanuna muhalefet suçundan 10 ay hapis ve af çıksa bile affedilemeyecek şekilde kamu hizmetlerinden ömür boyu mahrumiyet cezasına çarptırılmıştı. Muhtar bile olamayacaktı.
CHP Gen Bşk Baykal’ın desteğiyle anayasa değişikliği yapılarak terörle mücadele kanunun ilgili maddesi iptal edilince, Erdoğan seçilme hakkını elde etmişti.
Hükümet sözcüsü Salih Kapusuz, ‘Ömrünüz Avrupa ve ABD düşmanlığıyla geçerken, ABD ve AB’yi ‘Şeytan Kulübü’ olarak nitelerken, bu ABD ve Avrupa hayranlığı nereden çıktı?’ sorusuna ‘Ankara’nın şerrinden (Yargı veTSK) Brüksel’e sığınıyoruz’ demişti.
Baykal milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını önerdiğinde de Erdoğan, açık, seçik bir şekilde ‘Ben yargıya güvenmiyorum. Yargıyı değiştirdiğim zaman. Ben dokunulmazlıkların kaldırılmasını isteyeceğim, o zaman siz karşı çıkacaksınız’ dedi. Baykal, Erdoğan’ın yasaklarını kaldırdığı için bin pişman olmuştu. Artık köprünün altından çok su, üstünden çok insan geçmişti.
12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan 4 ay önce Baykal’ın kaset skandalı patlak verdi ve Baykal istifa etti. Referandum başlamadan önce hayır oyları yüzde 58’ken referandumda evet oyları yüzde 58 oldu ve yargı adalet bakanlığına bağlanarak siyasallaştı.
Özel yetkili hakim, savcılar atandı, artık yargı böyle ‘güven’ kazandı. Darbe Girişimi’yle hakim ve savcıların, Yargıtay ve HSYK üyelerinin yarıdan fazlası FETÖ/PDY üyesi olmaktan ihraç edildi. İhraç edilenlerin yerlerine çoğunlukla yine cemaat ve tarikat üyeleri atandı.