Fransa’da Emory üniversitesinde yapılan bu ‘davranış deneyinde’ yan yana birbirine görebilen iki maymun ayrı kafeslere konuyor.
Kafesteki iki kapuşin türü maymun araştırmacıya bir taş verdiği zaman araştırmacıdan ödül olarak yiyecek alıyor. Ancak ödül olarak maymunlardan birisine salatalık diğerine ise üzüm veriliyor ve salatalık alan maymun aynı işi yapmasına rağmen kendisine salatalık verilirken, yanındakine üzüm verildiğini görüyor.
Salatalık verilen maymun salatalığı kafesin deliğinden araştırmacıya fırlatıyor. Aynı durum tekrarlanınca maymun, gittikçe daha fazla sinirleniyor, dövünüyor, başını ellerinin arasına alarak yanlışlığın nereden kaynaklandığını düşünüyor, verdiğinin taş olmadığını düşünerek duvara vurarak testten geçiriyor, taşta da yanlışlık olmadığını görüyor.
İlk aldığı salatalığa sevinirken, diğer maymuna salatalık değil de aynı taş karşılığı üzüm verilmesi mutluluğunun öfkeye dönüşmesine neden oluyor. Adaletsizlik, yoksulluktan daha büyük mutsuzluk.
Adaletsizliğe kimin, kime yaptığına bakılmaksızın karşı çıkılmalı.
Kafama göre imam buldum
Zamanın birinde ayyaş bir adam, köyün imamına gitmiş ve günahlarını anlatmaya başlamış.
-İmam efendi ben çok içki içiyorum.
-Sorun değil Allah affeder.
-İmam efendi ben hırsızlık yapıyorum.
-Sorun değil yavrum Allah affeder.
-İmam efendi ben zina yaptım.
-Sorun değil Allah affeder.
Adam da imamın bu söylediklerinden sonra gazını alamamış, “Nasıl olsa Allah affeder” diye, köye dönüp daha çok içki içmiş ve hırsızlığı daha çok alışkanlık haline getirmiş.
Köylüler buna tepki göstererek, “Utanmıyor musun bunları yapmaya” deyince de, “Valla kafama göre bir imam buldum, her şeyi yapıyorum. Nasıl olsa Allah affeder” demiş.
Devlet malı deniz yiyen domuz
Siyaseti kamu kaynaklarından ve nüfuzundan yararlanma olarak görenler, ‘Devlet malı deniz, yiyen, domuz ifadesini, yemeyen, domuz şekline dönüştürdüler. Kafalarına göre fetva vereni bulup İslam’a uygunluğunu da onaylattılar. İslam onları yalanlıyor. İşte örnekleri:
Rivayete göre bir adam Hayber'de ok atıyordu. Bu adam öldüğü zaman ashab, ‘Ne mutlu, şehid oldu!’ dedi. Hz. Peygamber (s.a.s) ise: ‘Hayır. Muhammed'in canı elinde olan (Allah'a) yemin ederim ki, onun taksim edilmeden önce ganimetlerden (gizlice) almış olduğu o kadife, özerinde bir ateş gibi yanacaktır’ (Buhâri, Megazî. 38; Müslim, İman, 183 (1/108); Ebu Davud, 3/68.) buyurmuştur.
‘Bir harp sonrasında Hz.Peygamber’e: ’Filanca, falanca şehit oldu‘ diye tekmil verdiler. O, bunların birisi için şöyle dedi: ‘Hayır! İşte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır. Ben onu cehennem içinde görüyorum. Sebebi de, kamu malından (Beytü’l mal’dan devlet malından) çaldığı bir giysidir.
Hz. Peygamber bunun ardından Hattab oğlu Ömer’i çağırarak şu talimatı verdi: ‘Git, ey Hattab oğlu, git de insanlara şunu duyur: Cennete yalnız ve yalnız müminler girecektir.’ ( Müslim, İman; İbn. Hanbel, Müsned, 1/30, 47)
Onları şehit olmak bir tarafa, cehennemlik yapan katıldıkları savaştan elde ettikleri ganimetlerden bir gömlek veya deri ayakkabıyı hazineye teslim etmek yerine kendilerine almalarıydı ki ihtiyaç durumuna göre; dağıtım zamanı bu ürünler onlara verilebilecekti, verilmeden aldıkları için, bu kadar ağır suç işlemiş oldular.