Değerli okuyucularım, iki buçuk ay aradan sonra sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ağustos ayı sonlarında ziyaret için gittiğim bir iş yerinde merdivenden düşme sonucu beyin kanaması nedeniyle beyin operasyonu geçirdim. İlk teşhisi koyan değerli dostum Liv Hospital Doktoru neroloji uzmanı Abdurrahman AKBAŞ ile operasyonu başarı ile gerçekleştiren beyin cerrahı Dr. Ali Kemal ULAŞ’A bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Gelelim bugünün konusuna;
Geçtiğimiz günlerde Bursa Gemlik merkezli üç dakika arayla 5.1 ve 4,2
şiddetinde 2 deprem yaşandı.
Çanakkale’den İstanbul’a kadar uzanan geniş bir bölgede hissedilen bu deprem, başta İstanbul olmak üzere Kocaeli, Sakarya, Trakya, Bursa, Yalova ve civarında çok büyük yıkımlara ve can kayıplarına yol açacağı deprem bilimcilerce açıklanan büyük Marmara Depreminin ayak sesleri olarak algılanmalıdır.
Türkiye’nin en önemli deprem bilim uzmanları (ki, bu konuda daha önce söyledikleri ile kendilerini kanıtlamışlardır) çok büyük yıkım ve can kayıplarının yaşanacağı İstanbul merkezli deprem için çok sayıda uyarıda bulunarak görevlerini yaptılar.
Ne yazık ki bu konuda her konuda olduğu gibi ülkemizde karar verici olan siyasi irade, önerilen acil hiçbir önlemi yeterince alabilmiş değil.
Olası bir depremde canını kurtaran halkın toplanacağı toplanma alanları dahi, gökdelen alanlarına dönüştürüldü.
Aslında 1999 Marmara Depremi sonrası çıkartılan çok güzel bir yasa vardı. Adı da deprem bölgelerindeki riskli binaların sağlam bölgelerde yapılacak depreme dayanaklı binalara taşınmasını sağlayacak “KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİYDİ” Ne yazık ki, bunun adı da artık “RANT PROJESİ” Oldu.
En büyük örneği de İstanbul’un göbeğinde bulunan ve Roman vatandaşların yaşadığı tek katlı ve depremde hiçbir riski bulunmayan Sulukule Mahallesindeki gariban vatandaşların yerleri ellerinden alınarak bu vatandaşlar varoşlara sürülürken bu arsalar müteahhitlere peşkeş çekilerek gökdelenler dikildi.
PEKİ, NE YAPILMALIDIR?
- Deprem Bilim uzmanlarından oluşan bir komisyon acilen kurulmalı ve onların öncelikli önerileri mutlaka yerine getirilmelidir. Çünkü; 06 Şubat 2023’ de Malatya merkezli 11 ilimizde büyük mal ve resmi kayıtlara göre 50.000’i aşkın, bölge halkına göre yüz bini aşkın can kaybına yol açan 7,4 şiddetinde büyük bir deprem olmuştu. Bu bölgede merkezini de haritada göstererek bir yıl içinde çok büyük bir depremin olacağını tam bir yıl önce bir TV programında deprem bilim uzmanı Naci Görür anlatmış ve bende dinlemiştim. Hiç kimse ciddiye almamıştı.
- Siyasi İrade bir an önce rant yasasına dönüşen “Kentsel Dönüşüm Yasasını” Amacına uygun hale getirmeli ve yeni bir rant kapısı açacağı kesin olan ve zaten çaresizlik ve korku içinde yaşayan insanların elindeki evlerini alacak olan “REZERV YAPI ALANI” Olarak tanımlanan düzenlemeyi gündemden kaldırmalıdır.
- Siyasi İrade, başta İstanbul olmak üzere Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova, Tekirdağ’daki kalması zorunlu olmayan kamu kurumlarını bu bölgenin dışındaki güvenli illere taşıyarak nüfus yoğunluğunu azaltmalıdır.
- Devlet bu bölgeye yeni insan ve kurumsal yük getirecek BDDK gibi kurumları taşımaktan vaz geçmelidir.
- Sanayicilerimizin de acilen kendi tesislerinin olası bir deprem de çalışamaz hale gelmemesi için önemli bölümlerini Anadolu’nun daha güvenli bölgelerine acilen taşımaları, hem kendi gelecekleri, hem de ülkemizin ekonomik geleceği açısından yaşamsal zorunluluk haline gelmiştir.
- Olası Marmara büyük depremi bölgesinde yaşayan insanlarımızın tedirginliğini çok iyi anlıyorum. Ülkemizin içine düştüğü tüm dönemlerin en büyük ekonomik krizinin yaşandığı bir dönemde özellikle işi gereği bu kentlerde çalışmak zorunda olan insanlarımızın yapabileceği çok fazla bir şey olabileceğini de sanmıyorum. Ama biliyorum ki, İstanbul ve çevresinde çok sayıda emekli insanımız yaşıyor. En azından onların kendi memleketlerine veya başka Anadolu kentlerine taşınmaları ile hem bu kentlerde bir rahatlama, hem de kendi açılarından bir güvence sağlamış olurlar.
- Bunları söylememin nedeni, Malatya merkezli 06 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizi yerle bir eden büyük depremin üzerinden bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen, hala enkazı kalkmayan illerin ve kayıpların bulunduğu ve hala bu illerde insanların kara kışa girilirken çadırlarda yaşamaya mahkûm edildiği ülkemizde, Allah korusun bu ölçekte İstanbul ve civarında bir deprem olursa, yıkılacak onbinlerce bina ve altında kalacağı söylenen yüzbinlerce insanımızı kim, hangi güç kurtaracak? Lütfen bunu da düşünerek bu yazımı değerlendirir misiniz?
Umarım bu deprem hiç olmaz veya çok hafif hasarlarla atlatılır ve ülkemizin göz bebeği olan İstanbul ve Marmara Bölgesi korku yaşamaktan kurtulur.
Güzel ve keyifli bir hafta sonu diliyorum.