Evet,
Hem milletvekili seçimini hem de iki aşamalı yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini, muhalif masanın ortak adayı olan Sayın Kılıçdaroğlu ile altılı masa bileşenleri de kaybetmiştir.
Öncelikle belirtmek isterim ki, bu seçimin kaybedilmesinin bence en büyük nedeni, CHP’nin yerel teşkilatları ile Altılı Masa Bileşenlerini oluşturan partilerin hiç birisinin, Sayın Kılıçdaroğlu kadar çalışmamış olmasıdır.
Bu gerçeğe rağmen, altılı masa bileşenlerinden hiç birisinin bu yenilgide sorumlulukları yokmuş gibi davranmalarını, en azından siyasi bir sorumsuzluk ve nankörlük olarak görüyorum.
Evet,
Sayın Kılıçdaroğlu tüm iyi niyetine, dürüstlüğüne ve gösterdiği beklenin üstündeki çabasına rağmen, bence son şansını da başarı ile sonuçlandıramamıştır.
İnanıyorum ki kazansaydı, O’nun uzlaşmacı, dürüst ve ahlaklı kimliği ile siyasette yeni bir sayfa açılacak ve toplumdaki umutlar tazelenecek ve hukukun hâkim olacağı demokratik düzen yeniden sağlanacaktı.
Ne yazık ki, Sayın Kılıçdaroğlu çok çalışmasına ve tüm muhalif partileri bir masa etrafında toplamasına rağmen, bu seçim de kaybedildi.
Evet,
“Sayın Kılıçdaroğlu artık kenara çekilerek değişimin önünü açmalıdır.
Ama bu yenilginin parti içindeki özeleştirisi yapılmadan, bu yenilgide sorumluluğu olanlar, hatta ihanet edenler varsa, onlar temizlenmeden,
Yapılacak sadece Genel Başkan değişimi ile Genel Başkanlığa kim gelirse gelsin, “CHP’deki karmaşa giderilemeyecek ve yeni Genel Başkan da umut olamayacaktır”, diye düşünüyorum.
Bugün bunları konuşmak ve “Bu seçim neden kaybedildi?” Sorularına cevap aramak yerine, “Sayın Kılıçdaroğlu’nu tek suçlu ilan edip acımasızca eleştirerek hemen istifa etmesini istemek”, en azından insafsızlıktır diye düşünenlerdendim.
Bu nedenle,
Yaşının da ilerlemiş olmasını değerlendirerek, kısa sürede parti içindeki her türlü gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra kendisine yakışanı yapacak ve “Akıl danışılacak bilge kişi” konumuna çekilerek, “CHP’ ne çok yakışacak bir geleneğin öncüsü olacaktır” diye düşünerek köşe yazımı yazmaya başlamıştım.
Ancak, Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası üst yönetimde yaptığı değişiklikler sonrası görevine devam edeceğini ima eden açıklamaları, doğrusu beni de şaşırttı.
****************************************
Bende CHP’ ne oy veren çoğunluğun ortak düşüncesine katılıyor ve “CHP’ de değişim şart” diyorum.
CHP’ni nasıl büyüteceklerine dair henüz hiçbir proje ortaya koymayan ismi öne çıkmış bazı adayların, değişim diyerek Genel Başkanlığa talip olmalarını da koltuk kapma fırsatçılığı olarak görüyorum.
Bu nedenlerle, “Seçim öncesi ve seçim sürecinde CHP adına yapılan yanlışları irdelemeden, geçerliliğini yitirmiş tüzüğü yenilemeden yapılacak acele bir Genel Başkan değişimi, hiçbir yarar sağlamayacaktır”
Değişim öncesi özellikle şunlar sorgulanmalıdır;
• Bu seçimlerin adil ve dürüst yapılamayacağının anlaşıldığı bir ortamda, bu yasa dışı dayatmalara her alanda yeterince itiraz edilmeden ve de gerekiyorsa seçime girmemeyi dahi tartışmaya açmadan girilecek bu seçimin,
• Kanımca, bu kuşkuların giderilemediği bir ortamda yapılacak seçimi, Kılıçdaroğlu dışında bir başka aday dahi gösterilmiş olsaydı, Cumhurbaşkanlığı Seçiminin,
• Başkanlık sisteminin sağladığı her türlü kararın Cumhurbaşkanı tarafından alındığı, yargının, polis ve jandarma gibi güvenlik güçlerinin, Diyanet İşleri Başkanlığının tarafsız olmadığı ve güvenirliği tartışılır hale gelmiş Yüksek Seçim Kurulunun son karar verici kurum olduğu bir ortamda yapılacak seçimlerin,
• Seçimler sırasın da kullanılmakta olan “Parmak boyası” uygulamasının AKP iktidarı tarafından kaldırılmasının, seçim sonuçlarına açıkça müdahale edileceği anlamına geleceği atlanarak, bu seçimlerin,
• Seçimler için basılan milyonları bulan fazla oy pusulalarının, eskiden olduğu gibi seçimden bir gün önce noter aracılığı ile imha edilmemiş olmasının, olası mükerrer oy kullanımına zemin hazırlayacağı bir seçimin,
• Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. kez aday olmasına sonuna kadar karşı çıkılmadan ve Cumhurbaşkanlığı için gerekli diplomaya sahip olmadığı iddialarını yeterince araştırmadan ve YSK’nın bu konuları görmezden gelmesine yeterince direnilmemeden bu seçimin,
• YSK’nın seçimlerde Adalet, İçişleri, Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlarının istifa etmesi gerektiği konusundaki itirazları dikkate almamasını kabullenerek bu seçimin,
• Tarafsızlığını yitirmiş RTÜK’ün muhalif medyayı susturmak için takındığı tavırlara, altılı masa olarak yeterince karşı çıkılmadan yapılacak bir seçimin,
• İktidarın emrine girmiş Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, halkımızın ortak değeri olan dinimizin ve camilerin iktidarın siyaset alanı haline getirmesine göz yumarak, siyasetin bir parçası olmasına yeterince tepki konmadan yapılacak seçimlerin,
Kazanılmasının mümkün olamayacağı nasıl görülememiştir?
Bu gerçeği görememek, Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibi ile Altılı Masa Bileşenlerinin en büyük yanlışıdır.
Hepsi bir yana,
Bu seçimin kaybedilmesi halinde, yüzde bir oyu dahi olmayan sağ ve muhafazakâr partilerle ittifak kurarak bu partilerin 33 milletvekilini TBMM’ ne taşımanın,
Ve bu milletvekillerin seçim sonrası CHP’den istifa etmesi ile CHP’ nin milletvekili sayısının bir önceki dönem sayısının altına düşecek olmasının faturasının ağır olacağının görülmemiş olması da, bir başka büyük hatadır.
SONUÇ:
Ülkemizin, demokratik kuralların tam işleyeceği yönetim biçimine dönebileceği son şansı olan bu seçimlerin kaybedilmesinin nedenlerini ve bu konudaki bilinmeyenleri çözmek, şu anda hala partinin komuta makamında oturan Sayın Kılıçdaroğlu’nun görevidir.
Sayın Kılıçdaroğlu’ nun tüzüğün yenilenmesini takiben, Kurultayın Yerel Seçimlerden önce yapılacağını ve Genel Başkanlığa aday olmayacağını bir an önce açıklayarak, değişimin yolunu açması zorunlu hale gelmiştir.
Bir sonraki yazım da CHP’ nin nasıl bir değişime ve kimlerle gitmesi gerektiğini irdeleyeceğimi belirtir, her şeyin güzel olacağı bir hafta dilerim.