Ülkemizdeki iktidarlar ne zaman bir olumsuzlukla karşılaşsa, “Dış Güçler Yapıyor” deyip işin içinden sıyrılmayı alışkanlık haline getirmiştir.
Bu suçlamalar, daha çok kendi yetersizlikleri sonucu ülkesini sıkıntıya sokan siyasi iktidarların, sıkça baş vurduğu bir yöntemdir.
Kısaca söylemem gerekirse, evet bu söylem bir anlamda doğrudur.
Çünkü dünyada gücünü dünyaya kabul ettirmiş sömüren ülkeler yanında, bir de bu ülkelerin gücüne teslim olmuş sömürülen ülkeler vardır.
Hemen her ülkenin, çıkarı olduğu ülkeler üzerinde yaptırımları vardır. Çünkü ülkelerini yöneten siyasi iradelerin en büyük görevi, halkının yaşam seviyesini korumaktır.
Bunun içinde, o ülkenin özellikle enerji ve yeraltı kaynakları zengin olmalıdır. Eğer hızla gelişen ve büyüyen ülkelerin bu kaynakları yeterli değilse, bunu dış ülkelerden satın alarak gidermeleri gerekmektedir.
Ne var ki, tarih boyu sömürgeci (Emperyalist) ülkeler eskiden askeri güç kullanarak, yeraltı kaynakları zengin olan ülkeleri işgal eder ve oralara atadıkları sömürge valileri aracılığı ile bu ülkelerin kaynaklarını çalarlardı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığında kazanılan Kurtuluş Savaşımızı örnek alan çok sayıda sömürülen ülke, 1.Dünya savaşı sonrası bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Avrupa henüz 1. Dünya Savaşının yarattığı yıkımın etkilerini tam atlatmadan 1939-1945 arası yaşanan 2. Dünya Savaşı, Avrupa’nın birçok ülkesinde onarılmaz yaralar açmıştır.
Dünya halklarının sıcak savaşlara destek vermemesi nedeniyle, 2. Dünya Savaşı sonrası “Sıcak Savaşlar”, yerini “Soğuk Harp” denen yeni bir sömürgecilik modeline bırakmıştır.
“Soğuk Savaş” Nedir sorusunun en güzel açıklaması, 1960 yıllarda liselerde okutulan “Askerlik Dersi” Kitaplarında vardır.
Kitapta Soğuk Harp özetle şöyle anlatılıyordu;
Güçlü ve sömürgeci anlayışa sahip ülkeler, kendilerinde olmayan kaynakları elde etmek için,
- Hedef ülkelerdeki yönetimlerde kendilerine yakın isimlerin görev almasına zemin hazırlarlar.
- Bu ülkelerde ajanları aracılığı ile mezhep, siyasal görüş ve etnik farklılıkları kışkırtarak karışıklık çıkartırlar.
- Hedef ülkelerde kendi çıkarlarına karşı gördüğü iktidarları askeri darbelerle değişmesini sağlarlar.
- Genel olarak hedef seçtikleri ülkeleri, değişik uygulamalarla tüketime alıştırırlar,
- Kendi ürettikleri malları daha ucuz fiyatlarla verme yoluyla, hedef ülkeyi üretimden kopartırlar,
- Bu yolla tüketime alıştırılan ülkelerde, ekonomik yapı hızla bozulur ve dış ülkelerden borç almak zorunda kalırlar.
- Borçlanarak ekonomik özgürlüklerini yitiren ülkelerin ekonomik sıkıntıları giderek artar. Artık daha çok borç paraya ihtiyaçları vardır. Bu, tam da Sömürgeci devletlerin istedikleri şeydir. Borç vermeyi sürdürerek kendilerine bağımlı hale getirdikleri ülkelerin çeşitli kaynaklarını yavaş yavaş ellerinden alırlar.
*************************************
Bölgemizdeki ülkelere bakınca, yukarıda çerçevesi çizilen soğuk harbin nasıl uygulamaya konulduğunu net bir şekilde görebiliriz. Öncelikle altını çizmek gerekirse, şu anda dünyanın en büyük sömürgeci ülkesi ABD’ dir.
Bu konuda ABD destekli darbeler ile ülkelerinin yönetimlerini ele geçiren ama zaman içinde ülkesinin çıkarları için ulusal kimliğe bürünerek ABD çıkarlarına karşı çıkan diktatörler de (Irak’ta Saddam’ın tavır değiştirmesi sonucu başına gelenler gibi), çeşitli entrikalarla gözden düşürülerek yok edilirler.
Yer yerde, ekonomik çıkar amacı ile hedef ülkelerdeki mezhep ve etnik guruplar arasında karışıklık çıkarttırarak (Taliban, İşit ve PKK gibi), bu ülkeleri iç sorunları ve kardeş kavgaları ile uğraştırarak kalkınmalarını engellerler.
ABD’ nin Ortadoğu Ülkelerinde uygulamaya koyduğu (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi de, petrol kaynakları zengin olan ülkelerde kendisine sorun çıkartmayacak yöneticileri iş başına getirmeyi amaçlayan bir sömürü planıdır.
Yazımın 1. Bölümüne burada bir nokta koyuyorum. Soğuk Harp projesinin ülkemiz üzerindeki uygulamasının yer aldığı yazımın 2. Bölümünü ise, yarın bu köşede okuyabilirsiniz.
Yarına kadar her şeyin gönlünüzce olması dileklerimle…