Hangi büyüklükte olursa olsun, akan suyun önünü kesersen, o su taşar ve etrafa yayılır.
Sanırım bu genel kurala rağmen kötü yapılaşmalara göz yumulması, dere ve nehir yatakları daraltılması veya önünde setler oluşturulması sürdürülürse, Samsun’da bu felaketlerinin sıkça yaşanması kaçınılmaz olur.
Özellikle Samsun gibi coğrafi yapısı eğimli olan bir kentte, hiçbir şekilde sel felaketi yaşanmaması gerekirken, bırakın şiddetli sağanak yağışı en ufak yağmurlarda dahi ana caddelerde sular birikiyorsa, bu sadece alt yapı yetersizliğine bağlanarak geçiştirilemez.
Bu nedenle, sel felaketlerini yağan aşırı yağmura bağlayarak sorumluluktan kaçmaya da hiçbir kent yöneticisinin hakkı olamaz.
Çok net bir şekilde söylemek isterim ki, bu sel felaketlerinin ilk sorumlusu, 7. Bölge Karayolları Bölge Müdürlüğü, ikinci sorumlusu da Samsun’un genişlemeye ve hızlı yapılaşmaya başladığı 1960 yılından bu yana bu kenti yöneten, şehircilikten nasibini almamış tüm belediye başkanları ve ilgili daire başkanlarıdır.
Yukarıda altını çizdiğim gibi Samsun coğrafi yapısı nedeniyle, sele mahkûm olacak son kent olmalıydı.
Çünkü, Samsun bir ay şeklinde denizi kuşatan ve ilk 1000 Metreden sonra güneye doğru yükselerek gelişen bir kenttir.
1945’te Samsun’da doğmuş ve tüm yaşamını bu kentte geçirmiş birisi olarak, 1970’li yıllardan önce böyle büyük sel felaketlerini ne gördüm, ne de duydum.
Ne zaman ki, yanlış yer tercihi ile Samsun’un önüne liman yapılarak sahil kesiminde dolgu yapıldı ve bu dolgu alanlarına da yüksek katlı inşaatlara ruhsat verildi, bunlar yetmiyormuş gibi bir de sahil bandına doğu-batı yönünde Atatürk Bulvarı yapıldı? İşte o günden sonra sel felaketleri de sıkça yaşanmaya başladı.
Eğer geriye doğru yükselen bir kentte, yağan yağmur sularının denize ulaşması için yeterli sıklıkta ve yeterli genişlikte kanallar konulmadan, zemin seviyesinden yüksek bir karayolu yaparsanız, yukarı bölümlerden gelen yüksek debili yağmur sularının denize ulaşmasını engellemiş olursunuz.
Kentin yukarı kesimlerinden denize dikey inen caddelerinden gelerek şehrin alt kesimlerindeki (Cumhuriyet ve Saathane Meydanı ile Sanayi Sitesi gibi) düz alanlarda biriken suları, o kanallara aktaracak genişlikte mazgalları da yapmamışsanız, bu kent tabii ki her yağmurda bu korkuyu yaşayacaktır.
Belediyelerin görevi, şehir içi caddelerinin alt yapısını yağmur sularını taşıyabilecek yeterlilikte yapmak ve mazgalları açık tutarak yüksek debili yağmur sularının caddelerde birikmesini önlemektir.
Eğer bunlar yapılmıyorsa veya bakımları yapılmamışsa, bunun adı belediyecilik olamaz.
Anlamakta zorlandığım bir konuda, adı büyük olan belediyemizde bu yanlışlara engel olacak ve eğer uyarıları dinlenmiyorsa buna tepki koyabilecek mühendislerimiz yok mudur?
Bir başka anlamadığım şey de, Samsunlu (Samsun doğumlu değil, bu kentte yaşamını sürdüren ve kentimizi çok iyi tanıyan) mühendislerimiz yok mu ki, onların yerine başka kentlerden daire başkanları getiriliyor? Samsun halkı artık bu yanlışları görmeli ve tepkisini göstermelidir.
Görevinin gereğini yapmayan veya atadığı ilgili daire başkanları bu sorunları çözecek kapasite ve bilgi birikimine sahip değilse ve bunun sorumluları hesabını da vermiyorsa, hepimize geçmiş olsun.
Sorunsuz ve sağlıklı günler diliyorum.