Samsun, gerçekten giderek anlaşılması güç bir kent haline geliyor. Samsunluyum diyecek herkesin öncelikle Samsun’un geçmişini çok iyi bilmesi gerekiyor.
1960’lı yıllara kadar İstanbul’dan tüm Karadeniz, hatta Doğu Anadolu Bölgesi’ne gönderilen her türlü ticari malın dağıtım merkezi Samsun’dur.
O tarihlerde nakliye işleri ağırlıklı olarak deniz yolu ile yapılır ve bu bölgelerin tüm ticari malları Samsun üzerinden doğu illerine dağıtılırdı. Bu, Samsun’u tam anlamı ile ticari merkez haline getirmişti.
Karayolu taşımacılığı ve ambar işletmeciliği yanında tüm önemli üretici firmaların temsilciliklerinin merkezive ticari firmaların bölge müdürlükleri Samsun’da bulunuyordu.
Samsun zaten tarihi geçmişinde de hep ticaretle geçinen kavimlerin istilasına uğramış ve tarihte hep deniz ticaret merkezi olarak anılmıştır.
Tarihi incelendiğinde, Samsun’un ticari merkez haline gelişi M.Ö’ ki tarihlerde Kaşgarlılar ile başlamış ve Romalılar, Bizans ve Perslerle, daha sonra da Cenevizlilerin Samsun’u işgali ile devam etmiştir.
1422-1428 arası Samsun kısa bir süre Osmanlı egemenliği altında kaldıktan sonra Osmanlı’nın hâkimiyetinden çıkmıştır.1919 da yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile noktalanacak Milli Mücadele’nin ilk adımının atıldığı Samsun, 1923 de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğunun ilan edilmesi ile yeniden Türklerin hâkimiyetine girmiştir.
Bu bilgilerden anlaşılacağı gibi Samsun tarihler boyu bölgenin ticari merkezi olmuştur. Nitekim 1960 öncesi yıllarda Samsun’da 8-10 ülkenin konsoloslukları vardır.
Ne var ki, 1960 sonrası Türkiye’de ki karayolu ağının ve iletişim yollarının gelişerek yaygınlaşması sonrası karayolu taşımacılığı ağırlık kazanmıştır.
Böylece ticari malların artık İstanbul’dan direk olarak bu illere gönderilmeye başlaması nedeniyle, Samsun bu ticari merkez olma özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Üzülerek söylemek gerekirse, o tarihlerde Samsun’u yöneten atanmış ve seçilmiş yöneticiler, bu değişimi atladıkları ve bu yeni düzene göre yeni bir yol haritası belirleyemedikleri için
(Ki, bugün de hala hangi konuda kalkınabileceği belirlenememiştir.) Samsun, giderek gerilemeye başlamış ve bugün ki sorunlar yumağı haline gelmiştir.
Bu tarihi süreci hatırladıktan sonra Samsun’un, bugünkü sahipsiz ve sürekli kaybeden bir kent haline gelmesinin nedenlerine değinmek istiyorum.
- Yukarıda özetlediğim nedenlere bağlı olarak 1960’lı yıllarda bölgenin en gelişmiş kenti olan Samsun, 1960’lı yıllar ve sonrasındabölgeden göç almaya başlamıştır.Özellikle İç ve Doğu Karadeniz illerinin kırsalından aldığı göçlerle kültürel bir karmaşanın oluşması sonucu sosyal ve kültürel dokusu bozulan Samsun’un eşrafı ve entelektüelleri, belki de Samsun’un gelecekte ticari özeliğini kaybedeceğini de görerek işyerlerini ve bütün mal varlıklarını üç büyük şehre taşımıştır.
Bu, Samsunluların kendi kentlerine yaptığı ilk büyük yanlıştı. 2. Yanlış ise, Samsun’dan ayrılanlarınSamsun ile tüm bağlantılarını kopartmaları ve Samsun’a hiçbir ciddi yatırım yapmamış olmalarıdır.
Bu nedenle, Samsun’un bugün ki gerileyişinin asıl sorumlusu;Samsun’da yaşamını sürdüren ve ister Samsun doğumlu olsun, isterse ”Ben Samsunluyum” desin,yazımın sonunda değineceğim “Gerçek Samsunlu”olabilmenin gereklerini yerine getirmeyenlerdir.
- Bir diğer olumsuz gelişme ise, hızlı göçün yaşandığı ilk yıllarda kırsal bölgelerden gelenlerin çoğunun eğitim ve kültürel yapısının farklı oluşu, ilk yıllarda çoğunun ailelerini getirmemeleri, hatta içlerinde Türkçe bilmeyen çocuklarınbulunması, modern bir kent yaşamı olan Samsun’da kültürel bir çatışmaya ve bunun da, kenti olumsuz etkilemeye başlamasıdır.
- 1965 de Samsun Belediye Başkanı olan Sayın Kemal Vehbi Gül, sonra ki yıllarda seçim kazanabilmek için göçle gelen Doğu Karadenizlilerle lobi oluşturarak bölgeciliğin tohumlarını ekmiş ve bu da Samsun’a göçle gelenlerin Samsun Halkıyla kaynaşmasını engellemiştir.
Bu gelişmeler sonucu, Samsun’a göçle gelenlerin bir kısmının, hatta 2. 3. Kuşaklarının dahi Samsun’u benimsememesi sonrası giderek artan bölgecilik anlayışı,Samsun’da adeta bir “Karşı Lobi” haline dönüşmüştür.
SONUÇ:
Gerçek bir Samsunlu olabilmek için ne Samsun doğumlu olmak, ne de ağzından Samsunluyum kelimesini düşürmemekyeterli değildir.
Sahip olduğu bilgi ve deneyimleriyle Samsun’un sorunlarına çözüm aramayan,
Samsun’a yapılan haksızlıklara sesini çıkartmayan veya bu tür haksızlıklara tepki koyanların yanında yer almayan,
Samsun teşvik Yasası dışında bırakılırken susan,
Verimli ovalarımıza zarar verilirken,görmezden gelenler,
Samsunspor yerine bir başka takımı tutan veya bir başka takım için ilk takımım diyenler,
Verdikleri sözü tutmayan, görev yaptıkları süreçte adı sanı duyulmayan veya sadece kendine oy verenlere hizmet eden siyasetçilere, sırf benim partimden diyerek tekrar tekrar oy verenler,
Bu kentte ki bölge müdürlükleri komşu illere kaydırılırken, üç maymunu oynayanlar,
GERÇEK SAMSUNLU OLAMAZLAR.
Son sözüm bu kentte kazanıp, bu kentte siyaset yapabildikleri halde, bu kentli olamayanlara;
“Bir kentte yaşamanın bir bedeli olmalı ve herkesin kentten aldıklarının karşılığını yaşadığı kente karşı sorumluluklarını yerine getirerek ödemesi gerekir” diyor ve bir valimizin de söylediği gibi, “Samsunlu olmak yetmez, Samsuncu da olmak gerekir”
Duyumlarıma göre, bırakın bu kenti sevmesini, hatta giderek bu kente zarar vermeye başlayan bir yönetici, belli ki beni de hiç sevmiyormuş. Samsun’u sevmeyenlerin beni sevmesini beklemem zaten düşünülemezdi, deyip noktayı koyayım.
Güzelliklerin konuşulduğu bir Samsun’u yeniden görmek umuduyla sorunsuz bir hafta diliyorum.