Ülkemizde cehaletin sonucu öylesine yerleşmiş özdeyişler var ki, isyan etmemek olanaksız. Bunlardan birisi de, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” Sözleridir.
Büyük yanlışlarımızdan bir diğeri de, çevreyi ve doğayı yok edecek yanlışları anlatmaya çalışan ve konuda toplumu uyarmaya yaşamını adamış insanları terörist gibi görüp söylediklerini dikkate almayanların, çevre felaketi oluşunca ağlaşmalarıdır.
Bilindiği gibi çok değil 15 yıl öncesine kadar Samsun’un batı tarafında ki Dereköy ile Atakum arası, Türkiye’nin en güzel sahil ve kumsalına sahipti.
Sahipti diyorum, çünkü bu eşsiz güzellikte ki sahilimizin Atakum’a kadar olan çok uzun bir şeridini, siyasi ve idari hatalar sonucu kaybettik.
Konunun uzmanları, bu sahilde meydana gelen doğa felaketinin nedenini 2000’li yılların başlarında siyasi bir kararla Dereköy Balıkçı Barınağı mendireğinin uzatılmasına bağlanmaktadır.
Yaz aylarında Taflan sahilinde oturduğum için bu doğa olayının kumsalı nasıl oyarak ilerlediğini ilk görenlerden birisiyim.
Bu sorunu kamuoyuna aktarmak ve yetkilileri harekete geçirmek için 06.09.2004 Tarihinde Halk Gazetesi’nde ki köşemden, “Karadeniz’in İsyanı” başlığı ile duyurmuştum.
Şimdi bu yazımdan önemli bulduğum bazı bölümleri paylaşmak istiyorum.
“Samsun’un en güzel sahili ve kumsalı olan Taflan sahilinde garip şeyler oluyor.
İki yıl öncesine kadar özellikle Pazar günleri Samsunluların akın ettiği Çatalçam, Taflan ve Erenköy sahili garip bir şekilde yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya.
Gözüken o ki iki yıl sonra Ondokuzmayıs Polis Yüksek Okuluna dayanacak.
Nedir bu garip olay? Karadeniz adeta intikamını alıyor. Yakın zamana kadar en geniş kumsal görünümünde olan bu sahil hızla oyuluyor. Deniz yer yer kıyı kenar çizgisini de geçerek kumsalı yok etmenin ötesinde, gerideki tatil sitelerini dahi tehdit etmeye başladı.
Bu olayı durdurmak için DLH’ nın iki yıldır aldığı önlemlerle o güzelim sahil iyice çirkinleşmiş ve kıyıda 600-700 metre aralıklarla yapılan kıyı koruma dolguları(T şeklindeki mendirekler) sorunu çözmemiş.
Her içeri girişte önlem olarak yapılan bu dolgularla bu kumsal kaybı hızla Samsun yönünde ilerlemeye devam ediyor. Sahil, bu doğa felaketi ile sahil olmaktan çıkmış.
Ortada önlemez bir doğa olayı var. Anlaşılan çözümü de yok. Konuyu Ondokuzmayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Osman Nuri Ergun’a sordum.
Sevgili dostum bana ‘’Doğa kendisinden alınanı mutlaka geri alır’’ diyerek devamında,
’’Kızılırmak’ın Karadeniz’e kavuştuğu deltadan yıllardır hiçbir kural tanımadan kum alınıyor. Doğal olarak o bölgede deniz içeri giriyordu ama pek farkında olunmadı. Ne zamanki, Dereköy sahilinde balıkçı barınağı için mendirek yapıldı, işte o günden sora akıntının da körüklemesi ile deniz mendireğin Samsun tarafını oymaya başladı.
DLH önlem olarak T şeklindeki koruma dolgusunu yaptı. Bu kez aynı olay bu koruma bandının Samsun tarafında ortaya çıktı.
Sonra bir yenisi, daha sonra yenileri yapılınca bu doğa olayı hızla Samsun yönüne kaymaya başladı.”
Bu görüşü Halim Bekiroğlu’na aktardığımda bu yaklaşımın doğru olabileceğini söyledi. Anlaşılan Karadeniz kendinden alınan kumun acısını çıkartıyordu. Amacım konuya dikkati çekmekti.
Bu felaket önlenemezse yakın bir zamanda Atakum sahilini de etkilemesi kaçınılmaz olur.
Bu sorunun çözümünde DLH yalnız bırakılmamalıdır. Ondokuzmayıs Üniversitesi de devreye girmelidir. Sayın Valimiz konuyu enine boyuna araştıracak bir komisyon oluşturmalı. Gerekirse dışarıdan uzmanlar çağırılmalıdır. 06-EYLÜL-2004
Ben kişisel olarak kamuoyunu uyarmaya çalışıyor ve dönemin Valisine de konuyu ileterek, yapılan T şeklinde ki dolgularla bu felaketin Atakum yönüne taşındığını anlatıyor ve üniversitelerden bilim adamlarından, hatta gerekirse, yurt dışından bilim adamlarının davet edilmesini talep ediyordum. Ne yazık ki, kimse umursamadı ve yanlışlar yapılmaya devam edildi.
Aradan iki yıl geçmişti, Hedef Halk Gazetesi’nde ki köşemde bu kez 20 Ocak 2006 tarihinde “Samsun En Güzel Sahilini Kaybetmek Üzere.” Başlığı ile bir yazı daha kaleme aldım.
O yazımda da;
“ Samsun’un Atakum İlçesinden Ondokuzmayıs ilçe sınırına kadar Karadeniz’in en güzel sahillerinden birisi yer alır.
Gerek uzunluğu, gerekse kumunun güzelliği ile burası Samsunluların yaz boyu denizden ve güneşten yararlanabildiği tek sahildir.
Ancak, son iki yılda bu sahilde garip şeyler oluyor ve ülkemizin en güzel sahillerinden birisi yok oluyor.
Böylesine bir doğa olgusuna akıl dışı önlemler alarak çözüm aranmasına isyan ediyorum.
İş işten geçtikten sonra “Ben söylemiştim” türü söylemlerin ne kadar itici olduğunu da çok iyi biliyorum.
Amacım bilgiçlik taslamak değil ama bu konuda olayın ilk patlak verdiğinde ve hemen hemen hiç kimsenin farkında olmadığı günlerde bu köşemden, iki yıl sonra kumsal kaybının Ondokuzmayıs Polis Okuluna dayanacağını iddia etmiştim.
Önceleri kimsenin önemsemediği bu oyulma genişleyerek Samsun yönüne kaymaya başlayınca, DLH yetkilileri geliştirdikleri projeyle belirli aralıklarla T şeklinde mahmuzlar (küçük dalgakıranlar) yapmaya başladılar.
Teorik olarak doğru gözüken bu işlem, zarar görenlerin bastırmasıyla Samsun yönünde yapılmaya devam etti.
Uçaktan bakıldığında, yan yana denizin bağrına saplanmış birer hançer görüntüsü veren bu taş yığınları, o güzelim sahili bitirdi.
Geçen hafta içerisinde DLH Müdürüne konu yeniden ilettim. Ne yazık ki, yeni bir dalgakıranınla da Taflan sahilinin kurtarılmak istendiğini öğrendim.
Oysa bazı uzmanların bu konudaki görüşü çok daha farklıydı. Eğer bu görüş doğru ise, gerçekten sahilimize yazık olmuş.
Söylenen şey, Balıkçı mendireğinden sonra oyulan ilk bölüm gözden çıkartılmış olsaymış ve arazinin sahiplerinin yerlerinin bedeli ödenebilseymiş, geri kalan sahil kurtarılmış olacakmış.
Sanıyorum, kendi sahilimizi kurtarmak için harcayacağımız çabanın birazını olsun, bilimsel çözüm için kullanabilsek, belki de geri kalan kumsalı kurtarabiliriz.”20-Ocak-2006
Ne yazık ki, 2004 yılının ilk aylarında Dereköy sahilinde başlayan ve hızla Samsun yönüne devam ederek Samsun’un en güzel sahilinin ve kumsalının deniz tarafından oyulmasını ne yazık ki, başta valiler ve belediye başkanları olmak üzere tüm yetkili makamlar yeterince ilgilenmedi.
Bu doğa felaketini ilk fark edenlerden birisi olarak gördüklerimi Samsunlu olmanın sorumluluğu ile yukarıda anlattığım şekilde kamuoyuna taşıdım.
Bu felaketin kısa sürede Atakum Sahiline kadar ulaşacağını yazdım ve söyledim. Gerekirse, yurt dışından uzman getirilsin çağrısı yaptı. Ama cevap dahi verilmedi.
O dönemde SAM-SEV Başkanı olarak bu konuda ki çığlığımı ne yazık ki, STK’larda tehlikenin Çatalçam’ı aşıp Atakum’a dayandığı güne kadar göremedi.
Asıl üzüntüm, bu kenti yönetenlerin bu tahribat yetmezmiş gibi bir de bu sahile yol yapma sevdası ile kayalar doldurarak, adeta elde kalan sahilin de katledilmesinedir.
Bir kent yönetiminin, kasıt aranacak kadar yanlışlar yapmasına bir Samsunlu olarak isyan ediyorum.
Benim 18 yıl önce bu doğa felaketinin bir süre sonra Atakum Sahiline dayanacağını yazdığım da ilgilenmeyenlerin, bugün hiç bir çözüm önermeden bu konuyu sürekli gündeme taşımasına da şaşırıyorum.
Sonuç olarak söylemek isterim ki, Tanrının bize cömertçe sunduğu paha biçilmez güzellikleri, bilimsellikten uzak ve politik güçler de alet edilerek acımasızca çirkinliğe dönüştürmek ve yok etmekte bizimle kimse baş edemez…
Sağlıklı ve sorunsuz bir hafta dileklerimle.