Üzülerek söylemek gerekirse, Türk siyasetinde uzlaşı kültürü hemen hemen terk edilmiş gözüküyor. Oysa toplumsal barışı sağlayabilmiş yönetimlerin temelinde, uzlaşı kültürü yatmaktadır.
Son yıllarda genel ve yerel yönetimlerde siyasi gücü eline geçirenler, yönettikleri toplumların istek ve önerilerini dikkate almamayı alışkanlık haline getirmiş bulunuyorlar.
Samsun’da yaşadığımıza göre, bizi yakından ilgilendiren konu da tabii ki Samsun’u yönetenlerin yönetim biçimi olacaktır.
Belediye başkanlarının yönettikleri kenti, toplumun beklentileri yerine kendi doğruları ile yönetmelerine olanak sağlayan en büyük güç, belediye meclislerinde sahip oldukları oy üstünlüğüdür.
Aslında belediye meclislerinin görevi, başkanın olası yanlış uygulamalarını önlemek ve doğru projelerini desteklerken, yönettikleri toplumun ve ülkemizin çıkarlarına öncelik tanıyarak destek ve denetim görevini yapmaktır.
O nedenle, belediye meclislerinin görev ve üstlendikleri sorumluluk çok önemlidir.
Ne yazık ki, böylesine önemli sorumlulukları olan belediye meclis üyeleri, belediye meclislerinde oy üstünlüğüne sahip olduklarında, yönettikleri kentin çıkarları yerine, seçildikleri partinin ve başkanları ile kendi çıkarları yönünde ki kararları tartışmasız onaylayanlar konumuna gelmiştir.
Bunun en büyük nedeni, genelde belediye başkanlığını kazanan partinin belediye meclis üye adayları da, meclisin mutlak çoğunluğunu almaktadır.
Bu anlayış ve yönetim biçimi, kentlere yapılan en büyük kötülüktür.
Çünkü böylesine kesin desteği arkasına alan başkanlar, genellikle uğradıkları “Güç zehirlenmesi” ile hiçbir kural, hatta yasal kararları da tanımayarak, “Ben yaptım oldu” Anlayışı ile kentleri yönetmektedirler.
Bir başka tartışılması gereken nokta da, böylesine önemli sorumlulukları olan belediye meclis üyeliklerinin bir çıkar kapısı olarak görülmesidir.
Belediye meclisine seçilecek bir aday, kentine ve yaşadığı topluma düşünceleri ve sahip olduğu deneyimler ile katkı vermek için özel hayatından ve kendi iş yaşamından ödün vermekle, zaten büyük bir özveride bulunacaktır.
Buna rağmen, bir aday adayının büyük paralar harcamasının bir başka amacı olmalıdır. O da belediye meclis üyeliklerinin bazıları için kazanç kapısı olarak görülmesidir.
50 yılı aşkın bir süredir bu kentin sosyal yaşamını ve kent yönetimlerini yakından tanımış birisi olarak bu konuda ki çıkarların nasıl dağıtıldığını da az çok biliyorum.
Bu akçalı söylentilere zemin yaratmamak için aday adaylarını belirleyen parti yönetimleri, son derece dikkatli seçimler yapmak zorundadır.
Belediye meclislerinde çıkarlara dayalı sıkça duyulan imar ve plan değişikliklerinin muhalefetin uyarılarına rağmen, mecliste ki oy çoğunluklarının kullanılarak onaylanması bir şekilde önlenemedikçe, Samsun’un sıkça duyulan görevi kötüye kullanma ve hemen her gün bir yenisine tanık olunan yanlış uygulamalardan kurtulması olanaksızdır.
*********************************
Şimdi, sevdalısı olduğumuz Samsun’da süregelmekte olan inatlaşma ve dayatmalarla yapılan yanlışlara ve doğru olan uygulamalara değinmek istiyorum.
Samsun’un son 55 yılının 45 yılında, görev yaptıkları süre ve yaptıkları ile üç başkan öne çıkmaktadır.
Bunlar, 1968 ile 1988 yılları arasında 16 yıl görev yapan Sayın Kemal Vehbi Gül, 1989-1999 arası 10 yıl görev yapan Rahmetli Muzaffer Önder ve 1999-2018 arasında görev yapan Sayın Yusuf Ziya Yılmaz’dır.
Samsun’un 1950-1970 arasını yaşayanlar, eğer bugün o günlerin Samsun’unu arıyorsa, bunun sorumlusu doğruları ve yanlışları ile bu üç başkandır.
Bu konuya çok fazla girmeden şunu söylemek isterim ki;
Samsun’u cadde, bulvar ve otopark yoksunu yaparak kötü kentleşmenin örneği haline getiren ilk kişi, toplumun istek ve önerilerini hiç dikkate almadan 16 yıl bu kenti yöneten Sayın K. Vehbi Gül’dür.
Döneminde çok önemli imar değişiklikleri ile bitişik nizamda çok katlı ve hiçbir estetiği olmayan binalarla çevrili olsa da, 100. Yıl Bulvarını açarak kent içi trafik akışına katkı veren O’ dur.
Ama Çiftlik Caddesinde ki bahçelerinden hanımeli ve gül kokuları yayılan en yükseği üç katlı bahçeli evlere, Çiftlik Caddesini genişleterek bulvara dönüştürmeden, bitişik nizamda dokuzar kat izni vererek Samsun’da yaşanan trafik karmaşasının en büyük sorumlusu da, Sayın Kemal Vehbi Gül’dür.
Sayın Gül, döneminde bulvarları olmayan imar değişikliklerine imza atarak çok katlı binaların yapımına olanak verirken, doğacak otopark açığını kapatmak için yapılacak çok katlı binalara daire sayısına yeterli olabilecek otopark yapma zorunluluğu getirilmişti.
Ancak, bir süre sonra çok katlı bina yapanların o bölge de gerekli otoparkları yapmak üzere belirlenen paraların Belediye Başkanlığına yatırılmasına olanak tanımıştır.
Ne var ki, sonradan Belediyenin otoparkları yapmadığı gibi topladığı bu paraları başka amaçlarla kullandığı ortaya çıkmıştır.
**************************
Sonra ki on yıl Belediye Başkanlığı yapan rahmetli Muzaffer Önder, her görüşteki insanla iletişim kurabilen ve toplumsal beklentilere olumlu bakan bir Belediye başkanıydı.
Döneminde, belediye başkanları adına hiçbir reklamı olmayacak alt yapıya önem vermiş ve özellikle her sağanakta sular altında kalan Subaşı Meydanı ile Ağabali Caddesinin alt yapısını yaparak bu soruna son vermiştir.
Samsunluyu en az 30-40 yıl sorun yaşamayacağı içme suyuna kavuşturmuştur.
İlk kez büyük bir yer altı otoparkı olan Cumhuriyet Meydanı Otoparkı’ da Sayın Önder döneminde yapılmıştır.
Belki de en büyük kusuru, geçmişinde ki dürüst bir bürokrat olarak tanınmış olmasının da sorumluluğu ile borçlanarak yatırımlardan kaçınması ve kendinden sonra ki Belediye başkanına borç değil, kasasında yüklü bir para bırakmış olmasıdır.
*************************
Daha sonra 19 yıl aralıksız Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Sayın Yusuf Ziya Yılmaz, ANAVATAN partisinden seçildiği ilk beş yılında sivil toplum kuruluşları ile sıkı ilişkiler içinde çalışmış ve o dönem ilk kez Samsun’u yöneten üst bürokrasi ile çok güzel bir dayanışma sağlamıştı.
O dönemde, SAM-SEV Vakfı tarafından gündeme getirilen Samsunluyu yeniden deniz ile buluşturacak, “SAHİLİMİ İSTİYORUM” Kampanyasına destek vermiş ve dönemin Valisi Muammer Güler ile başta Samsun Mimarlar Odası Başkanlığı olmak üzere STK’ların desteği ile harika bir sahil yolu oluşturulmuştur.
Ne var ki, projelerine daha çok destek almak üzere geçtiğini söylediği AKP’li başkanlık döneminde, partisinin “Ben yaptım oldu” anlayışı ile son 15 yılda, toplumun hiçbir görüşünü dikkate almayan bir yönetim uygulanmıştır.
Tüm uyarılara rağmen düzeltilmeyen yanlışları ile Raylı Sistem hizmete sokularak özellikle önce Atakum, daha sonra da Sanayi Bölgeleri ile Tekkeköy yöresinde toplu taşıma sağlanmıştır.
Samsun’un üst varoşlarından geçen önemli bulvarlar açılmış, kamyon garajı ve otopark kaldırılarak Samsun girişleri güzelleştirilirken,
Ondokuzmayıs Bulvarını 100.Yıl Bulvarına bağlayan yerde yapılan akıl dışı kavşak ile bu bulvarı Cumhuriyet Meydanına bağlayan kesimde yaratılan yer altı geçidi ile Samsun’un en önemli iş merkezi olan Mecidiye Caddesi devamından kopartılmıştır.
Özetle, 19 yıllık bu uzun dönemde Samsun’un kaderini değiştirmeye yetmemiştir.
**************************
Son üç yıldır Samsun Büyükşehir Başkanlığını yapan Sayın Mustafa Demir dönemi ise, tartışmalarla devam ediyor.
Son günlerde eleştirilerle devam etmekte olan Atatürk Bulvarında ki genişletme ve oluşturulan büyük göbekler ile dönüşlere uzun cepler yapılarak trafik akışının hızlandırma çalışmalarını kendi adıma olumlu buluyorum.
Uygulamaya konulan “Akıllı Şehir ve Trafik Uygulaması” Adı altında yürütülen bu çalışmaları eleştirmek için çalışmaların tamamlanmasını beklemek gerekir diye düşünenlerdenim.
Ama aynı hoşgörüyü devreye sokulma hazırlıkları süren “EDS” ile yapılacak trafik kontrolleri için gösteremiyor ve bu uygulamanın kazaları azaltmaktan çok, acımasız bir vergi uygulaması olacağından endişe ediyorum.
Kamyon ve Borsa’nın kaldırılarak yerine park ve yeşil alan yapılan yere, bugün tüm karşı çıkışlara rağmen, ilçelere ulaşım sağlayacak minibüs ve midibüs terminalinin yapılması ve mahkemenin durdurma kararının hiçe sayılarak yapımının sürdürülmesi, toplumsal mutabakat sağlanmadan inadına ,inadına yapılması demektir.
Mustafa Kemal’in ülkemizi işgalcilerden temizlemek üzere başlattığı Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımı attığı noktada yapılan İLKADIM ANITI’NIN önünü reklam panoları ile kapatmak ve tüm çağrılara rağmen hala kaldırmamak, anlamsız bir inatlaşma ve dayatmadan başka bir şey değildir.
Bu kentte önceki dönemlerde yapılmış yanlışları düzeltmek yerine, toplumca kabul görmüş doğru şeylerin yok edilmeye çalışılması, olsa, olsa “Halef-Selef” kavgasının dışa yansıması olarak kabul edilecektir.
Sözlerimi, daha önce Samsun Büyükşehir Başkanlığı yapan bir dostuma söylediğim sözlerle noktalayayım.
Sayın Başkan,
Samsun’da ciddi kişisel yatırımları olan birisi olarak, yaşamınızı bu kentte sürdüreceğinizi sanıyorum.
Bu makamlar geçicidir. Bu göreviniz bittikten sonra da Samsun sokaklarında itibar görerek dolaşmak ve bugün size yakın olanları yarın da yanınızda görmek istiyorsanız, toplumun beklentilerine duyarlı olun ve sivil toplum kuruluşlarıyla iletişim içinde bulununuz.
O zaman tarih tarihi sizi, döneminizde yaptığınız güzelliklerinizle anacaktır.
Bu tercihi yapmakta sizin en doğal hakkınızdır.
Unutulmamalıdır ki, inatlaşma ve dayatma ile yaratılacak korku ortamında toplumla uzlaşmak ve bu yöntemle başarılı olmayı tarih yazmamıştır.
Toplumsal uzlaşı ile yönetilen bir Samsun’da yaşayacağımız günlerin özlemi ile güzel bir hafta dilerim.
Ecz. SADİ SUBAŞI e-posta;[email protected]