“Yasama-Yürütme-Yargı” üçlüsünün işlerliğini yitirdiği ülkemiz de, artık Demokrasinin D’ sinin dahi kalmadığını üzülerek izliyoruz. Çünkü günümüzde yaşanan çok sayıda olayda, bunu doğruluyor.
Birkaç örnekle bunu açarsak, sanırım durum çok daha iyi anlaşılacaktır. Son bir hafta içerisinde yapılan bazı açıklamalar ve uygulamalar, demokrasinin işlediği hangi ülkede normal karşılanabilir? Veya sıradan bir şeymiş gibi kabul edilebilir?
- Sayın Cumhurbaşkanı’nın hafta başında yaptığı bir açıklama, bu ülkede yargının özgürlüğünü tamamen yitirdiğinin ve hâkim kararlarının talimatla etki altına alındığının ve hâkimlerin artık hiçbir güvencesinin kalmadığının açık bir kanıtıdır.
Eşini 15-20 yerinde bıçaklayan bir caninin soruşturmayı yürüten hâkim tarafından serbest bırakılmasının kabul edilebilir yanı olamaz.
Bu karara insan olan herkesin, isyan etmemesi de mümkün değildir. O nedenle, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da bu kararı en yüksek perdeden sorgulamak hakkıdır. Ama bunun yöntemi, talimatla hâkiminkararını değiştirtmek olmamalıydı.
Eğer, Adalet Bakanına talimat verilip, bu tahliye kararının hangi gerekçelerle verildiği soruşturulabilseydi ve gerekiyorsa, yargının üst makamları devreye sokularak ilgili hâkim kararı soruşturma konusu yapılabilseydi, yargı kurumu bu kadar yıpratılmış olmazdı.
Bu karardan çok daha ağır olanlarına tanık olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Yıllarca hâkim karşısına çıkarılmadan tutuklu olarak cezaevlerinde tutulan insanların hakkını kim koruyacaktır? Onların hakkı nasıl ödenecektir?
Unutulmamalıdır ki, hukuk bir gün mutlaka herkese lazım olacaktır.
- Yine son hafta içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın, can güvenliklerinin sağlanması, özlük haklarının düzeltilmesi ve son iki yıldır Covid-19 salgınında yaşamlarını riske sokarak günlerce evlerine gitmeden hastanelerde görev yapan hekimlerimizin, kendilerine verilen sözlerin tutulmasını istemelerini hedef alarak, “Nereye giderse gitsinler” şeklinde ki açıklamaları, hekim camiasını derinden yaralamış bulunuyor.
Türk Hekimlerine, “NEREYE GİDERLERSE GİTSİNLER” sözlerini hangi makam ve hangi güç söylemiş olursa olsun, buna “HAYIR” demek de hekimlerin değer ve önemini anlayabilenlerin de en doğal hakkıdır.
Sadece hastanelik olunca mı doktorların değerini anlayacağız. Bu milletin parası ile yapılan üniversitelerde ağır ve uzun eğitimlerle gençliklerini feda eden bu cefakâr insanlar, bu ülkenin en asıl ve ettikleri yemine bağlı kalarak bizlerin canına can katmaya çalışan insanlarıdır.
Asıl olan, onları kovmak değil güvenliklerini sağlamak ve özlük haklarını vermek olmalıdır.
- Yine son haftanın bir başka kabul edilemez açıklaması da, Türkiye Futbol Federasyonu ve Hakem Komitesi Başkanlığından gelmiştir.
TFF Merkez Hakem Komitesi’nin aldığı ve TFF’ nin onayladığı anlaşılan bu kararla, TÜRK HAKEMLERİNE İHANET EDİLMİŞTİR.
TFF Hakem Komitesi Başkanı Ferhat Gündoğdu’nunbaşta Türk Hakemliğinin yüz aklarından olan Cüneyt Çakır olmak üzere 13 hakemi devre dışı bırakan kararı, tam anlamı ile Türk Hakemliği ve Türk Futbolunun ölüm fermanını imzalamak demektir. TFF’ nin kendi hakemine güvenmediği anlamında ki bu kararı, Avrupa sahalarını Türk hakemlerine kapatacaktır.
TFF’ nin elinde eğer bu hakemlerin görevlerini kötüye kullandıklarına dair bir tespit veya belge varsa, yapmaları gereken iş onları açıklamak ve yargıya havale etmek olmalıydı.
Bunu beceremeyen, adı geçen hakemlere hakaret seviyesinde suçlamalarda bulunan Rizespor ve Adanademirspor başta olmak üzere üç büyük kulüp başkanına hak ettikleri cezayı veremeyecek kadar çaresizlik içinde ki TFF ve Merkez Hakem komitesi, haysiyet cellatlığı yapmıştır.
Bence onlara en güzel cevabı, Samsun’un onurlu çocuğu Mete Kalkavan hakemliği bırakarak vermiştir. Tüm hakemlerimize de çağrım;Mete Kalkavan gibi toplu olarak onurlarına sahip çıkarak, onurları onarılana kadar maçlara çıkmayı ret etmeleridir.
Ayrıca başta üç büyük kulüp olmak üzere,Süper Lig takımlarının yönetimleri, kendilerinin zemin hazırladıkları bu yanlışa dur diyerek, bu akıl almaz suça ortak olmamalıdırlar.
Profesyonellikten nasibini almamış ve en ufak çarpışmada yüzüne darbe almış gibi yerlerde kıvranıp, istediğini aldıktan sonra kalkıp hiçbir şey olmamış gibi maça devam edecek kadar spor ahlakından uzaklaşmış olan futbolcusunu eğitememiş,
Üç büyük kulübün sınır tanımayan kaprislerine teslim olupyabancı oyuncu sınırlamasını kaldırarak, Türkiye liglerini yaşlı ve 3. Sınıf kalitesiz yabancı futbolcularla doldurarak Türk gençlerinin geleceğini yok etmiş,
Milli Futbol Takımımızı oyuncu bulamaz duruma düşürmüş,
Bazı futbolcuların iddia oynadığı yönünde ki söylentileri dahi sorgulayıp noktalayamamış TFF’ nin,
Faturayı hakemlere keserek işin içinden sıyrılmaya çalışması, tam anlamıyla suçüstü yakalanmış olmanın bir göstergesidir.
Bu kararlardan sonra bu ülkede futbol maçları oynanamaz hale gelmiştir. Oynanırsa da, lig sonu her türlü tartışmaya açık olacaktır.
Yapılacak iş, Trabzonspor’un hak ettiği şampiyonluğu tescil etmek ve Süper Lig’i tatil ederek, TFF Yönetimi tüm kurulları ile birlikte görevi bırakmasıdır.
Sonra da, Süper Lig takımlarının ortak kararı ile oluşturulacak geçici TFF Yönetimi ve kurulları ile alt ligler tamamlanmalı ve mevcut TFF ve Kurullarının aldığı kararlar geçersiz sayılıp, gelecek sezon için siyasetten arındırılmış özerk yeni bir TFF ve Kurullarının yapısı oluşturulmalıdır.
Aksi halde, TFF Başkan ve Yönetiminin siyasi irade tarafından belirlendiği bu ülkede, artık adil ve güvenilir bir ortamda futbol oynanması mümkün değildir.
Türk Futbolu, içine düştüğü bu bataklıktan ancak ve ancak alınacak radikal kararlarla düzlüğe çıkma şansını yakalayabilecektir.
Son söz;
Uzlaşma ve ortak akıl kültüründen uzak ve tek adama dayalı her türlü kararın alındığı yönetim biçimi, ne yazık ki ülkemizde ki çoğu kurumda da uygulanır hale gelmiştir.
Bu yönetim anlayışı ve biçimi değişmedikçe, ülkemizde ne adil ve güvenilir hukuktan, ne gösterdikleri fedakârlığın karşılığını alabilen hekim camiasından, ne de zevkle seyredebileceğimiz bir futboldan, söz etmek mümkün değildir.
Kuzeyimizdeki sıcak savaşta silahların sustuğu, barış ortamının sağlandığı, sağlıklı ve sorunsuz bir hafta diliyorum.