Ruh bir tarla. Benler ekilir oraya. Beden birçok ben yaratır ruhta. Her organ ayrı bir dürtüyle bir ben daha eker. Benler tutarlar, açarlar, yeşerirler, köklenirler. Tüm o benler kişide kendiliği oluşturmak için araçtır.
Beyin akıl beni eker, mantıklı bir hayat beklerken. Yürek duygu beni eker ki, cesur ve sevgi dolu bir hayat yaşamayı bekler. Mide aç bir ben yaratır, bünyenin beslenmesi için. Cinsel organ şehvet beni eker oraya, sanatı ve yaratıcılığı yaratmak için insanda. İnsan yürüyen bir ağaçtır, bacaklar gitme beni yaratır, bu gitme isteğidir, gidip daha iyi bir yerde kök salma, daha iyi meyveler verme isteği, bir ormanın içinde yer alma isteği. Kollar uzanma isteği, eller uzanıp tutma isteğiyle taraftar olma beni eker oraya, hakim olma isteğidir, güç sahibi olma duasıdır el. Yetenekler bunlardan sonra gelişir ruhta.
Benlerine hakim olmayanlar, onları ehlîleştirmeyenler yetenek sahibi olamaz, kendilerini yaratamazlar. Kişilik benlerine hakim olmakla gelişir. Benlere hakim olma ritüelleri, çalışmaları onların üstünde kendiliği, yani vicdanı yaratır. Nasıl iki insandan meydana geliyorsa insan, benler organların dürtüsünden ve ruhtan gelir, vicdan da o dürtülere hakim olmaktan. Kendiliğe ulaşan ancak yaşamaya başlar yaşamı.
Yoksa yaşamı yaşayan orda dürtülerdir. Dürtüleriyle yaşayan hayvan makamındadır. Benlerinden herhangi birini kendi sanan bu dürtüye kanmış aldanmıştır, henüz kendi olamadığından o dürtüyle çok kolay kandırılan aptal makamında kalır. İnsan olan ancak hangi benin nerde ortaya çıkacağını netleştirmiş, kendilik makamına ermiştir.
Cennette yaşayabilecek bir varlık olmak, kendilik makamına çıkmakladır. Cehennem o benlerin asıl olmadığını, hakiki kendin olmadığını hatırlatma, arınma makamıdır.
Zaman insanın aleyhine işlemektedir, öyle rastgeleye bırakılamayacak kadar değerlidir. Zaman değerlendirilmeli, harcanmamalıdır. Her insan anlamak, uyanmak, farkındalık makamına çıkmak için bünyesinde kendini yaratmakla sorumludur, bunun için tüm araçlar sunulmuştur.
Sahte Benler
Sahte benlere toplumun ihtiyacı vardır. Toplum bir bünye olarak insanları bir arada barış içinde yaşatan organlara ihtiyaç duyar. Birer gerçeklik olarak asırlar içinde insanlar tarafından bu organlar yaratılır.
Devlet bünyedir. Asker, polis, hakim, tüccar, imam, işçi, başkan, memur bu organlardır. Seçimle ya da kime ne denk gelirse o ben yüklenir o kişiye. Hiçbir albay yıldızlarla, hiçbir berber makasla doğmaz anasından.
Hangi millette doğmuşsa o millet beni ekilir insana. Hangi dinde doğmuşsa o din beni yüklenir ruha. Kültürler zihin kalıplarıdır, kutsal kitaplar zihin kitapları. Hepsi yaşamı ve sistemini çözmek için haplardır, hap bilgi. Kim olduğunu anlamak, kendini yaratmak için araçlardır. Bu kadar insan arasında bambaşka insanlar yaratılır, bambaşka renkler.
Aile de çocuk doğduğunda ona evlat benini eker ruhuna. Yaşıtları tarafından arkadaş beni ekilir. Çevredekiler nasılsa öyle algılar, öyle inanır arkadaşlığa. Okullar tarafından öğrenci, meslekler tarafından o meslek erbabı beni ekilir. Kişi kendini paşa, amir, memur zannetmeye başlar. Evlenir, yuva kurar, koca ve kadın kişi benleri, evlat sahibi olunca ana, baba benleri ekilir. Bu benlerin tanımları vardır, tanımlarla yüklenir insana. Bu tanımlamaları çevresi yapar yada o an orda olan insanlar. Toplumun devamı, sürekliliği için bu benlere ihtiyaç elzemdir.
Bunlar kişinin kendisi değildir. Sadece o grup, o sosyolojik ortam içinde geçerli bir rol, makine dişlisidir. Çoğu insan bu benlere aldanarak hayatı kaçırır, kendini o ben zanneder, koca bir ömrü berbat eder. Diğerlerine zulüm de bu benlerden kaynaklanır, kötülüğün kaynağı bu benlere şeksiz şüphesiz inançtır. Sdk (i) yarışları bu yüzden. Bunları üstünlük meselesi saymak saçmadır, bunla üstün olacağına inanan şaçmalamaktadır.
Kaçınılmaz Sonuç Kendin
Yaşama neyi çıkarırsan o gelişir, evrimleşir. Yaşama sürekli bir benini sürersen sadece o benin evrimleşir, kendini kaybedersin. Yaşama kendini çıkarmayı, kendini işlemeyi, olgunlaştırmayı ihmal edersen, kaç yaşında bastırdıysan onu yıllar sonra o yaşta, o acemilikte çıkar karşına.
İnsanın cahil kalması mümkün değil, yaşamı yaşamayan cehalete saplanır.
Ben diyemezsin kendine bir biz topluluğu yeşerir ruhta, onu ormana çevirmek senin elinde. Ya da bir cehenneme... Gönlündeki saltanat koltuğunda oturan kim? Kendin misin yoksa sana yüklenen herhangi bir ben mi?
İnsan meyvedir, tadı sözü. Olgunlaşıp olgunlaşmadığını sözlerinden, sözlerinin tadından anlarsın.
Vakit kendinle hesaplaşma vakti. Haklılık bir iddia değildir. Haklılık haklı olmaktır. Haklı olduğunu iddia etme! Haklı ol! Bu her zaman kendime söylediğim bir laf.
Büyük bir dikkat, merak ve ilgiyle okudum. Sözün büyüsü, tecrübi bilginin haklılığıyla bir araya gelince Yunus Uçgun yazısı oluvermiş. Selamlar, saygılar...
Harika Gurur duydum kardeşim elinize saglik
Çok güzel anlatmışsınız. Hayatı kaçıranlar adına.
Tebrik ediyorum. Yazmaya cesaret gerektiren cümleler. Başarılarınız daim olsun inşallah.