Söz sırrın başında. Sihir değil! Söz! İsr! İsra! Manevi alemde gezdiren. Ahidler, sözleşmeler, yeminler çıkar karşına. Şiddetli ahkamlar, teklifler görürsün. Altındakini yerinde tutan ağırlıklar, bağlar vardır. Orda tarzlar, yollar, yöntemler. Alametler, nişaneler orda. Ayak izleriyle meslekler belirlenir. Başlamalar azmetmelerin kaynağı, sözler beyanlar. Azlar uzlar, uzlaşmalar. Söz yetenek. Tüm yetenekler gibi bir melek. Söz israfil’in ta kendi.
Söz insana göre biçildi. Daha önce hiçbir şeye vermediği kadar Tanrı, sözü insana israf etti. Sözü insana atfetti. Onla adiller yaratarak haklılığını ispatladı. Söz hakikate denk düştü. Yeryüzüne düşmüş meleklerden oldu. İnsan bedenine girdi.
İl tanrı. İsrafil bağışlanmış Tanrı sözü. Tanrı sözü bağışladı “Ol” dedi. Söz Tanrı dışında bir varlık oldu, sırların başında bekleyen. Söz sırra üfürdü hakikat ortaya çıktı. Kıyamet koptu. Sözle dirilme gerçekleşti et oldu. Aklın kıyamı. Duygunun eti.
Söz madde ile manevi arasında yol. Bir kapı açılır, kapanır.
Söz; insan kitabında aklı yaratmaktan tut da, duyguları şekillendirmeye dek… sırlara üfürerek yarattığı; şaşırtacak yetenekler ve hayranlık uyandıracak durumların nasıl da gözlerini açtı. Mantığın kıyameti koptu akıl oldu. İnsan sonsuz olan akıllı tarafa geçti. Hissin kıyameti koptu duygu doğdu, insan sevebileceği tarafta sonsuzlukta varolmaya başladı. Ordaki burdaki gibidir. Maneviyat etlenir kemiklenir, ayağa kalkar. Dikilir bakmaya başlar. Manevi bir yürek olur, manevi bir beyin, genetik yapısı orda iş görmeye gider. Söz bakmayı değiştirir, görmeyi şekillendirir. Yaşama böcek ya da hayvan kıvamında bakmaktan kurtarır, kişiyi insan kılar. Akılsızlar, duygusuzlar cehenneme atılır, bir nefret, bir kin, bir intikam cehennemi. Sözün bünyesini görüyor musun? Etini hissediyor musun? Sözden anlıyor musun? Et etmekten gelir.
Söz ne kadar söz değilse, genlerinde ne kadar yalan varsa o kadar bozuk. Söz ne kadar sözse, genlerinde ne kadar hak, hakikat varsa o kadar samimiyetle asil, dürüstlükle aşikar, ahlakla güzel, emekle iyi. Sözün zıt anlamlısı yaratılmamıştır. O kadar sığdır ki yoktur. Ona yalan denir. Yalan ne susmaktır, ne de bir söz. Sığdır, insanı sığlaştırır. Sığlaşan yavşaklıkla sefilliğe, üstünü örtmekle acizliğe, ahlaksızlıkla utanca, emeksizlikle kadere sığlaşır. İçinde ceviz olmayan ceviz kabuğu gibi.
Yalanı yoktan yaratanlar, ancak onu karanlıklarda, kendi gölgelerinde yarattılar. Yalanı ancak savaşın karanlığında kullandılar, kıtlığın, matemin, üzüntünün, korkuların karanlığında. İnsana saygı duymayan karanlıklarda. Şeytan gibi.
O yalanlardan bağımsız farklı bir varlık. Söz güneş. Söz aydınlık, her şeyi aydınlatan. O üzerinde karanlık tek bir nokta bulunmayan. Sana hizmet eden, sana secde edip emrine giren. Bir yemin ki senin kendin olmandan başka gayesi yok. Tüm insanlar sırra üfürerek hakikati ortaya çıkartan söze inandı, sözle aydınlandı. Ve sen onu israfil’i nasıl anlıyor, nasıl inanıyor, nasıl kullanıyorsun? Onla kendini nasıl yaratıyorsun? Kendine nasıl bir kıyam et hazırlıyorsun.
Söze inanmak sözün değerini anlamak. Yalan söz müdür? Yalan söyleyen söz vermiş mi olur? Hayır! Verilmeyen bir şeyle insan yaratılamaz. Yalanla insan vakit kaybeder, karaktersiz kalır. Yalan bir yalaka, bir iftiracı yaratır. Yalan hakikatin üstünü örter. Kıyamet kendine aykırı, kendine kafire kopar. Söz dünya etinde ağır! Ahir ette daha ağır. Dağlar gibi benler, çivi gibi ruhlara çakılanlar, sahte denge sağlayıcılar, o gün hallaç pamuğu gibi dağılırlar. Yalandan kurulan düzenler yıkılır, alt üst olur. Kişi yangınlar yaşar. Yalanlarıyla ancak israfil’e ters düşer, suçları erteler, hakikati geciktirirler. -Sırlara yalanı üfleyerek Tanrı’nın sistemini bozmaya çalışmak- Tanrı’nın sistemini bozamazlar, yalanlarla ancak kendilerini bozarlar.
Defterler dürüldüğünde, “söz” senden kurtulup dile geldiğinde; “sen” sırrına hakikati üfler.
Söz haksızı terkeder, haklıda yetenekleşir. Söz tarafından terkedilen konuşmaya çalıştıkça yalan söyler. Sağır olur, duymaya çalıştıkça yalanlar duyar. Ancak adillerledir söz.
Bir varlık mücadelesi bu. Kim olacağın önemsiz mi, kim olmaya çalıştığına bakmıyorsun? Sözü olmadık yerlere getiriyor İsrafil’i uzaklaştırıyorsun. Şükretmek kullanmaktır. Kullanmadığın yetenek senden alınır. Senden alınan sana karşı olur.
Duyduğun duyduğun gibi değil, anladığın gibidir. Anlayışın kıtsa yanlış anlarsın. İsrafil’e inanmanın sana faydası onu anlamandır. Anlamadan inanamazsın, o bizzat sözdür. Sırf söz.
Söz yok mu? Var! Sır yok mu? Var! Aynada sana seni gösterir. Söz sırra üfürünce kıyamet kopar, yalan gider öz kalır. Söz güneşi bir mızrak boyu tepede gölgesiz kendinle başbaşa. Sendeki cüz cüz cüz’i yaratıcılık kendini yaratman içindir anlarsın. Başkalarına yaptıkların kendine yaptıklarındır.
İsrafil sura üfürdüden kimse bir şey anlamaz. Söz sırra üfürdü senfoni ayan oldu. Dinle.
Tanrının gölgesi aydınlıktır. Yaşamdır.