Müzikte 7 nota, resimde 7 renge andolsun! Matematikteki 9 rakama, yoktan 1’i vareden 0’a! Sıfırı yaratana! Sıfır bile sıfırın ne olduğunu bilmez Tanrı’dan başka.
İnsan ruh tarlasında yetişen. Ruh tarlası ürünü. Sözlerle zihin olarak ekilen. Her görülen duyulan, dokunup tanık olunan söz. Tanrı sözü. Ordan olur nasıl olursa, Tanrı bilir. İnsan yaratmak ağır bir şey, başka hiçbir şey kaldıramaz bunu Tanrıdan başka. Tanrı bilir ne kadar zordur; Bir maddeye ruh yerleştirmek, -insanın yaşamayı becerebileceğine inanarak söz hakkı vermek- o ruhta bir insan oluşturmak ve tüm bu yaptıklarında haklı olmak.
Her iddia bilgi olduğunu iddia eder. Korku! Eski iddialar yeni iddialardan korkar. Eski ahit yeni ahitten korktu isa'yı çarmıha gerdi. Orda kendini yok edeceğini bildi. İnsana korku salık verdi. İddialar enerjisini insandan alır, ötekine inanıp tüm enerjiyi ona aktaracağından korkar. Sana kendini savunmaya başlar. İkna seni kandırmaktır. Olur olmaz ne olursa söyler. Olmak kavramından uzak konulara girer. Anlayış göstermek kandırılmaktır. Sen mücadele arenasısındır. Bir arkaik olimpos dağı, bir collesium alanı.
Bilim insanı bilgiden korkmayan insandır. Hangisinin haklı çıkması gerektiğini bilir. Ve çok adildir. İkisi de haksızsa, ikisini de oradan kovar. Savaşma yetenekleri yoksa onlara ölme şerefi bile bahşetmez, gladyatörlükten azat eder. Geldikleri yerde yok olmalarını sağlar. Ölmek ki varlığın, mücadelenin ispatıdır.
Cahile “hadi bugün rastgele” diye olumlama yapmaktan öte bir şey yok. Belki dua’n kabul olur da ona rast gelir. -Dualite olmazları olur eden-. Cahilde hiç de savaşçı olmayan iddialar tahta kılıçlarla oyun oynarlar. Kan yoktur, can yoktur, varlık yoktur. Orda anti-bilgiler var olduklarını dedikodu ile ispatlamaya çalışırlar. Ya da yalakalıktır tüm sundukları kanıtlar. Hiçbir mücadele gerçekleşmemiş, gerçekleşmemektedir. Seyirci yoktur. Seyredecek bir şey yoktur. Tanrının yarattığı stat kimsesizlikten yıkılmak üzeredir. Geçmişin yapraklarında toz, toprak olacaktır.
Kazanan ya da kaybeden yok. Haklılık var. Haklılık ta bir iddia değil. Hakiki kurallar iddia değildir. Orda hepsi birer sanat eseridir. Tanrı’nın sanat eserleri oyun değildir, edinilmeyi beklerler. Oyun olan; orda sanata alternatif bir esermiş gibi dikilmeye çalışılan kurgudur. Kurgu kendini kurmak için yalandan kurallar uydurur, kullanır. Kurgu olan ne varsa yıkılmıştır. Tarih bize bunu söyler. Yalanları da uçuşup dağılmıştır, yokluğun kıyılarında.
Su ilk çağda da sudur, şimdi de sudur. Su bir sanat eseridir. Matematik, evrim, zaman, söz birer sanat eserleridir. Hakiki kuralları vardır. Sanat bunların üstünde bir sanat eseri olarak edinilmeyi bekler. Bilgi tüm iddialardan bağımsız şaheserdir. Hakiki bilgiyi edinmek için savaştırırız iddiaları içimizde. Yanılgıya, iyiliğe, yumuşaklığa, rahata, anlayışa, affa yer yoktur. Yalana, hırsızlığa, kayırmaya, kıyağa başvuranlar adillerden olamaz, hakiki bilgiye ulaşamazlar. Hakiki bir şampiyonları olmaz …özgürlüğünü kazanan. Bilgiler orda çöptür. İsraf edilen bir zaman, israf edilen bir matematik, israf edilen bir evrim, israf edilen sözlerle orda cehalet yaratılır.
İnsan dediğimiz varlık bilim insanı olmak zorundadır. Bilim dediğimiz varlık insanı insan yapandır. O insanı insan yapmak için oraya dikilmiş sütunlardandır. Bilgiyle empati insan olmak için kendi şansını yaratmaktır. Şeytan bilgiyi tavsiye ederken doğru söylemektedir, sonsuza kadar yaşamanın yolu bilme ağacından yemeyledir, ama yanlış ağacı göstermiştir. Hiç bilinmemesi gereken şeyler vardır. Onlar sadece Tanrı’ya hastır. O bilgileri elde edenler, o gözleri kendilerinde açanlar, o gözlerle bakan insan bedenleri cehennnemi yaşamaya gitmektedirler. Hırsızlığı bilen, kendinde uyandıran. Puştluğu, aldatmayı, yalanı bilen. Öldürmeyi bilen, yoketmeyi bilen buna alışır vazgeçemez. İnsanlık macerasını yoketmek için varlık mücadelesi veren şeytana dönüşür. Şeytanın şeytan olması değil, insanın şeytana dönüşmesidir can yakan. Hiçbir insan şeytan olarak dünyaya gelmez, bilgisizlikten şeytanlaşır, sebep evrim bilgisidir. Evrimi bilmeyen neye dönüştüğünü görmez. Oralı da değildir. Mik El İl.
Bilgi vardır. Anti-bilgi yoktur. Anti-bilgi insanı israf eder.
Ve dikkat dağıtıcıları ortadan kaldırmak elzemdir. Onları öldürmek değil, onları affetmek, kafesin kapısını açmak, geldikleri yere, yokluğa geri göndermek. Tüm önyargılarıyla beraber. Kafes sendeki göğüs kafesidir. Onlar hiç de kuş olmayan kuşturlar. Sen onları kuş zannetmişsindir. Sendeki gökyüzüne kabul etmişsindir. Onlar sadece aydınlığı sağlayan güneşe ket vururlar iç gökyüzünde. Cinali bir mum çizerler oraya güneş diye. Gönlünün genişliğini örten örtülerle insanca yaşayamaz, insan olduğunu hissedemezsin.
Kendini ne gibi hissediyorsun? Adil ol!
Mal gibi mi? O zaman malsın. Köle gibi mi?...köle. Koyun, kuzu, keçi, kurt, köpek hayvan adlandırmaları, hepsi aynı; ’adillik seni kurtulman gerekenlerden kurtarır. Bekliyorsun ki, İlla birileri sana insan olduğunu hatırlatmalı…
İnsanların anlaşmasını bozmak isteyenler, dilleri bozarlar. Bazen en yakındakiler, en tanıdık sanılanlar, en çok sevilen, aşık olunanlar, dost varsayılarak sonsuz güven duyulanlar en iyi aldatıcılardır. Bilgi seni aldanmaktan, aldatmaktan kurtarır.
Yakılan İskenderiye kütüphanesinin girişinde “bilmek seni cehennemden kurtarır” yazmaktadır