İyi karakter vardır, ordadır, varlığından herkes emindir. Kötü karakter de vardır. İyi karakter iyi şeylerden hoşlanırken, kötü şeylerden nefret eder. Kötü karakter kötü şeyleri sever, iyilerine hayır der.
İyi kötü, doğru yanlış bunlar dualizmdir. Yere, kişiye, topluma, sosyolojik ortama göre farklıdır. Dualizm kişinin kendini yaratması içindir. Evrensel kuralları yazıp çizen, kişi kendini yaratsın diye dualizmi H₂O’lamıştır.
İyi karakter, kötü karakter ikisi de özde iyidir. Çizgisine dokunulmadıkça zarar vermez. İkisinden de eminsindir. Karaktersiz çok tehlikelidir. Karaktersiz acaip kalın çizgilerden bahseder, çizgisizdir. Ve işin garibi diğerlerini de öyle sanır.
İyi karakter revaçtaki olgulara göre iyidir. Kötü karakter revaçtaki olgulara göre kötüdür. Karaktersiz sana çok iyi görünürken, insanın hayatını kaydıracak kötülük potansiyeliyle ortalıkta pimi çekilmiş el bombası gibi dolaşır.
Kötünün nerelerde kötüleştiğini bilirsin, oralara dokunmazsın, çizgisi bellidir. İyinin iyiliğine güvenirsin; bilgini, sevgini, ihtiyaçlarını, sözlerini, yeri geldikçe sevdiğin şeyleri gönül rahatlığıyla emanet edersin.
İyinin çizgisi yoksa o sadece korkularından, travmalarından ya da menfaatlerinden iyi gözükür. Karaktersiz genelde kendini kötü göstermez. Ancak devreye dürüstlük girince telaşlanır, darmadağın olur. Karaktersiz hiç samimi değildir. Dürüst olamaz dayanak noktası değişkendir. Terazisinin tarttığı ağırlık birimleri sürekli oynar. Neye emek sarfettiğinin, neye hizmet ettiğinin farkında değildir. Empatisi gelişmez, kime ne zarar verdiğini kavrayamaz. Ahlakı kısırdır, vicdan doğurmaz. Vicdanı olmadığından, oluşmadığından; verdiği zararı varlığını ispatlayan bir başarı olarak görür. Uzay boşluğunda boş boş gezinen gezegenler gibidir, onda yaşam yoktur, anlamsızdır. Sadece ağına düşürdüğü, kandırdığı insanlarla anlam bulur. Sülük gibi yapıştığının varlığını emer. Birilerine zarar verirken çirkin bir matematikle varlığını hisseder. “Burda iki kişiyiz, karşımdaki acı çekiyor, öyleyse acı çektiren biri var, öyleyse varım” mastürbasyonu yapar. Mastürbasyon hakikatte olmayan bir karakteri ordaymış gibi hissettiren cansız bir algıdır.
Eziyet görüyorsan karaktersiz birileri senin üstünde varlık mastürbasyonu yapıyordur.
Yalnız kalamaz, yalnız kaldığında kendiyle hesaplaşması gerekir. Adil bir kendilik oluşmadığından bundan kaçar. Kendi karaktersizliğine kendi katlanamaz. Oluşmamış kendiliğinden rahatsızdır. Ona rahatsız da denilebilir. Her şeyden şikayetçi ve sürekli rahatsızdır. Sekara düşmüş, arafta kalmıştır. Karaktersizlik bedenin büyümüş, ruhun şekillenmemiş olmasındandır.
Karakter sahibi olmak değişmemek değildir. Zorlama karakter olmaz. Zorla karaktersiz yaratılır. Zorla bir şeye inandırılan insan, zorla bir kalıba sokulmaya çalışılan, zorla evlendirilen, zorla bir işe sokulan, oranın karaktersizi olacaktır. Kendi olamadığı için bünye oraya ve oradakilere zarar vermek arzusuyla kavrulacaktır. Evrende her şey değişir. Karakter sözünün eri olmakla başlar ve çevreye, doğaya, insanlara zarar vermemekle devam eden bir süreçtir. Önce insana sözün değeri öğretilmeli.
Evren kadar insanın içi de sonsuz derinliktedir. Karaktersiz derinleşememiş kişidir. Sözler onda kandırmak içindir. O her şeyi görüntüde sanır. Her şeyin bir özünün olduğunu, derinliğini kavrayamaz. Yaşamı yanlış çözmüştür. Tüm formüllerin yazılabileceği kağıtlarını yakmıştır. Saklayabileceği tek şey vardır, o da kendisinin olmadığıdır. Rol, rollerle hayat yaşamak, elde edene kadar, elde ettiği onun için hiçbir anlam içermez. Ve onla öldürmeye, yok etmeye devam eder.
İşte maneviyata tam da burada ihtiyaç var. Saygı, sevgi, dostluk, aile, paylaşmak gibi manevi kavramlar insanı karaktersizlikten korur.
Karaktersizlikten kim suçludur bilemem? Yaşanan olaylar, düşüşler, engeller, travmalar kişiyi kendinden vazgeçirmiştir. Kişi kendini farketmeli, düştüğü yerden aklının ve duygularının sesini sonuna kadar açarak kalkmalı ve kendini kendiyle iyileştirmelidir.
İnsanlardan günahın ne olduğunu, sevabın ne işe yaradığını bilmeyenler var. Sevap insanı karaktersizlikten korur. Günah onu karaktersizliğe sürükler. Tabi neyin günah, neyin sevap olduğunu akla sormalı, yetmezse duygulara, onlar hakiki cevapları vicdana söylemeye hazırlar.
Başkaları sadece kötü işler yapmışın vicdanını rahatlatmak içindir; biri paranın akının karasının olmadığını söyler. Biri o zaten öldürülmesi gereken biriydi der. Biri yalan söyleyerek sıyrıl bu işten diye fısıldar. Biri sırtını sıvazlayarak bizi ancak bu kurtarır der. Herkes ama herkes kandırmak için hazırdır, insan yeterki onlara, onların akıllarına ve duygularına başvursun.
İnsan kendi duygularına güvenmez, aklına başvurmazsa; onların orda ne işi var sanır? Yaşam akla ve duyguya hitap etmedikten sonra yaşam sıfatını yitirir.
İyi kötü tamam da üçün üçüncüsü karaktersiz.
Harika bir yazı olmuş. Üçün üçüncüsü terimi muhteşem