Dürtüler insanda alt tabaka varlıklardır. Dürtülerin bir üstünde duygu ve akıl vardır. Duygu ve aklın üstünde vicdan yer alır, vicdanın üstünde yaratılan kişinin kendidir. Tanrı tüm o yokluk karanlığını aydınlatan, varlık sahnesine çıkartandır.
İnsanda ruh tarladır. Organlar ruhta dürtüleri yaratır. Dürtüler akıl ve duygu oluşturur. Akıl ve duygu ile vicdan, vicdan ile kişinin kendi yaratılır.
Yaratıcı tüm bu olguları hakla yazıp çizmiş, kişiyi varlık aydınlığına çıkartmıştır. Yaratıcı haklıdır, yaratıcı iyidir. Varlık haktır, haklar iyidir. Varlıkta en ufak bir eksiklik yoktur. Anlayışlar eksiktir. En ufak bir kötülük yoktur. Anlayışlar kötüdür. İnsan anlayışını düzelterek tamamlamalı, iyileştirerek kötülükten kurtarmalıdır. Bunu tecrübelerle sağlar. Tecrübeleri yaşamla tecrübe eder. Tecrübeleri ve yaşamı doğru okumalıdır. Tersten okuyan kendini ters yaratır.
Bir yandan akıl elde eder, bir yandan elde ettiği akılla değerlendirir. Bir yandan duygu elde eder, bir yandan elde ettiği duyguyla tadar. Tüm olguları bir yandan elde eder, bir yandan kullanır. Bir yandan kendini yaratır, bir yandan kendini yaşar. Hakikat kat kattır. Bir üst katta her şey farklı görünür. Bunlar kişiyi kölelikten özgürlüğe, yokluktan varlığa götüren yolun tanrısal kurallarıdır.
Kişi dürtülerinde problem yaşadığında, doğru soruları sorar, doğru formülleri ararsa akla ve duygularına ulaşır. Kolaya kaçar hazır cevaplar arar, kopye çekerse akıl diye başkalarının fikirleri, duygu diye başkalarının dürtüleri batağına saplanır. Sırf akıl, sırf duygular asla çözüm değildir. Aklıyla problem yaşarsa, duyguları yardıma koşar. Duygularıyla problem yaşarsa aklı yetişir.
Çözen formüller her zaman mevcuttur. Kişi hakikat eri olmalı, hakikatin varlığına inanmalı, hakikate güvenmeli, hakikati aramalıdır. Yine burda kolaya kaçan gerçeklikler batağına saplanır.
Vicdanına kavuşan artık özgür ve özgün bir sanatçıdır. Kendini dilediği gibi yaratmakta serbesttir. Tüm öğretileri geride bırakır, çünkü ona hakikati fısıldayan bir formül vardır. Bu formül vicdanıdır. Çünkü yarattığı kendi tattır, tatlıdır, nefistir.
İnsan alıştıysa, bağımlıysa, batağa saplanıp kalmışsa ÇOK ÇİRKİN BİR ŞEYİ NEFİS SANABİLİR.
Sadece sen tat almayacaksın, insanlar da senden tat alacaklar. İnsan sosyal bir varlıktır. Tanrı burada oluşabilecek yanılgıları da diğerleriyle egale etmiştir.
Bundan daha haklı, daha iyi, daha harika bir evren tasarlanamazdı.
“Sırf akıl sırf duygular asla çözüm değildir” hayattaki dengenin nasıl kurulacağına ilişkin oldukça açıklayıcı bir cümle ????
Ağzına eline sağlık komutanım. Yaşamı insanı ne güzel anlatmışsın.