Cebrail orda olması gereken. Ama insan içine başka yükleniyor, lüzumsuz anlayışlarla. O pay, payda, paylaşmak. O paylaşmaktan bahsediyor. O cebir, o cebren haklaşmaktan, haklamaktan, haktan söz ediyor, o kelimelerle değil sayılarla konuşuyor.
O çıkarmadan bahsediyor, hayatından hakkın olmayan şeyleri ya da seni haketmeyenleri çıkarmaktan. O toplamadan bahsediyor, ektiğini biçtiğini toplamaktan. O bölmeni söylüyor sana, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, dürüstlüğü yalanı, faydayı zararı, sevgi yaratanla korku yaratanı, samimiyeti yavşaklığı bölüp ayrıştırmaktan. Siyahı beyazı birbirinden ayırmaktan. O çarp diyor. Hakikati gerçekleşenlerin suratına çarp.
Ki inanmak denilen şey eylemdir. Eyleme geçmen için sana kıyılar yaratıyor. İnandım demekle inanılmıyor, bu kendini kandırmak, kendine yazık etmek. İnandım demek bir eylem içinde olmak. Gerçekleşenlere karşı hak, hakikat eylemi. Yüreğinde duyduğun, aklının söyledikleri. Bir başkasının aklı, bir başkasının söyledikleri değil. En derinde senin kendinin konuştukları. Onları duyamazsın içindeki gürültü cehennemini susturmazsan. Sana aykırı, sana yabancı her şey orda gürültünün bir parçası. Gürültü ki çöptür. Gürültü ki boğar insanın kişiliğini.
Ne o hakkın yok mu diyorlar, onları ordan kapı dışarı etmelisin. Gözlerin kapıdır, kulakların kapın. Ellerin , kolların, ayakların kapıdır. Bazı şeylere dokunmamalı, bazı yerlere gitmemelisin. Kapılarını açıp onları kabul etmemelisin. Ancak o zaman duyarsın cılızlaştırılmış, dövülmekten çaresiz bırakılmış kendinin sesini.
Kendini ağzı, burnu dağılmış bulacaksın. Herkes ilk karşılaştığında kendini böyle bulur. Ağzını burnunu sileceksin, kanını temizleyeceksin, yaralarını saracaksın. Seni doyumlu kılacak, mutlu edecek tek şey o. Ondan başka kendin yok. O olmazsa zaten kimsen yok. O varsa her şeyin olacak. Onu al elini ayağını düzelt, toplum içine çıkart. O aslen nefis bir şey. Kendinin enfes olduğunu fark etmelisin. Yoksa hepsi hayal. Sen çıkartmazsan asla dışarı yaşama çıkmayacak. Herkesin kendine kadar gücü var, kimse elinden tutmayacak. Yoksa uydurulmuş şartlar yalanlarıyla içinde yaratılan demir parmaklıklardan şaşkın şaşkın bir ömür bakacak. Ve hep üzgün, hep mahkum, kader kurbanı olacak.
Cebir El İl. Tanrı’nın matematik gücü. O yalanları tespit etmende sana yardımcı, o sana secde etmiş bir melek. Sana hizmet edeceğine söz vermiş. Matematik. Sözünden asla caymayan.
Matematiği bilmiyorsan, matematiğe inanamazsın, eylemlerinde matematik olmaz. Cebrail diye bir halisülasyona inanmak seni kurtarmaz, seni inançlı yapmaz. Matematiğe inanmayan ancak hakikatin üstünü kendi için örter, ancak kendine aykırı, kendine kafir olur.
Meleklere iman! Melekelere, yeteneklere iman. Matematiği sevmeyen Cebrail’i sevmiyordur. Matematiğe inanmayan hakikatte Cebrail’e inanmıyordur. Cebrail’in kendi matematiktir.
Cebrail’i dinlemeyen yaşamı okuyamaz. Okumayan anlayamaz. Anlamayan ne yaptığını bilmez. Ki ilk emir oku’dur. İnsan hakikati neyle okuyabilir Cebrail yoksa?
Tanrı ilk Cebrail’i yarattı. Bu paylaşmaktır. Paylaşmayı yarattı ve paylaştı.
İnsanlar paylaşmaya hile katarak matematiği şeytana teslim ederler, Cebrail’i kahrederler. Cebrail sahteyi boşa çıkarmak için mücadele eder, bu tanrı ile insanın güreşidir. Yahudi tanrıyı yenendir bir süreliğine. Sürenin dolacağını bildiğinden Cebrail’i sevmez nefret eder. Cebrail’in yerine şeytani bir matematik yaratmak ister kapitalizm doğar. Paylaşmayı sevmeyen herkes yahudidir, kapitalizm yahudiden doğan çocuk. Bunlar zihin çocuğu olduğundan, genleri yalanlarla dolu bir zihnin çocuğu sakat doğmuştur. Oysa insanın yalansız bir kapitalizme ihtiyacı var. Herkesi mutlu eden bir kapitalizme. Faizsiz bankalara, ismi payet olan şirketlere. Paylaşmak adaleti sağlar sus payı değildir. Cebrail insanın olmadığı yerlerde sanattır, sanat gözle kulağa, yüreğe hoş gelen armoni.
Müzikte 7 nota, resimde 7 renk armoniye uzanan yaradılışı elinde bir demet çiçek olarak tutan.
Ve tüm bunlara “Cebrail” de. Adını koy! Al sana bir yaşam yeteneği, her şeyin temelindeki meleke, her yerde hazır ve nazır bir melek. Tanrıdan insana tanrısal haberler veren olağanüstü tutarlılık.
Sağ tutuculuğu, sol özgürlüğü simgeler. Tanrının sağ eli gibi sol eli var. Sol el yaratırken, sağ el yaratılmış güzelliği tutar
İmanın doğruluk denklemi. Şuura sesleniş. Ve matematik... Her şey yerini arayan bir nesneye dönüşüyor Yunus Uçgun'un yazılarında. Bir değer olan hak bile!