Ölmek kitabını tamamlamak. Eserinin ciltlerini bir araya getirip Tanrı’ya sunmak. Heyecanlarını insanlık kütüphanesine canlı, ciltli bir ansiklopedi olarak yerleştirmek. Ve bunun neresi kötü? Kötü olan varsa bir insan eseri tamamlanmadan onun kalemini kırmak. Kötü olan bir şey varsa kadınların kalemini elinden almak, cinsellikleriyle alay etmek, kız çocuklarına kendilerini kötülemek. Üzerlerine kötülük toprakları serpip onları diri diri gömmek. Ve kötü bir şey varsa erkeğin gururunu kırmak, erkekliğinden etmek. Bu insanların bir ömür kendi olamamalarının suçunu kim üstlenecek?
Hayat yaşamda meydana gelen bir şey. Ve tek bir şansı var insanın. Ve bunu tüm ipleriyle başkalarına devretmek. Devretmesi için sistemler kurup, alternatifsiz iknalar kurgulamak. Tanrının sistemi bu, kabul etmekten başka yapacak bir şey yok diye ısrar etmek. İnsanları kendilerine karşı günahkar kılmak. Kimse Tanrı’ya karşı günah işleyemez. İnsan insanlara ya da kendine aykırı işler işler, işlerse. Kimsenin Tanrı’ya borcu yok. Tanrı’nın güce mi, paraya mı ihtiyacı var? Tanrı’nın senin sevgine , dostluğuna mı ihtiyacı var? Yaşam insanların birbirleriyle anlaşması ve yaşayabilmeleri için var. Yarattığı eserin güzelliğine ve haklılığına sen şahit olabilirsin. Herkes kendine iyi bir hayat borçludur. Kendine onu hazırlayıp sunmazsa günahkar olur. Toplumun fertlere ihtiyacı var, yetiştirmezse günahkar olur.
Sadece bu dünyaysa böcek gibi yaşanabilir, zaten öyleyse oldukça anlamsızdır da. Ama insan farklı bir şey. Farkındalıkları olan bir şey, kendisinde açılan gözler oranında. Devam ha devam. Başladı, bitmeyecek. Pişmanlık yok olmayı dileyip, yok olamamaktır. İnsanlar kendilerini getirdikleri noktalardan pişman olmamalı. Ve biz ya Tanrı’nın da yok edemeyeceği şeylersek. Tanrı’nın kendi yok edilemezse, insana kendinden üflediği o yok edilemez şey de yok edilemez değil midir? Beden kıyafetini üstünden çıkartmak yok edilmek midir? Bir yazara kitabını tamamladıktan sonra ne olur?
Yok edemediği her ne kadar cennete konsa da cehennemi yaşayabilir, yaşatabilir. Bize bu dünyada cehennemi yaşatanlar, orda da cennetleri cehenneme çevirmezler mi? Herkes ne mal olduğunu arayıp, bulduğuyla ispatlamıyor mu?
Ben bedeninizi yarattım, ruhumdan ruh üfledim. Bedeninizi öldürebilirim ama ruhunuzu yok edemem. Çünkü ruh yok edilemez, ne yaptınızsa o ruha kendiniz yaptınız. Siz kendinizi arzularınızla, alıştıklarınızla, bağlandıklarınızla böyle yarattınız. Şimdi kendinizi tadın diyebilir. Alternatifleri düşünmek lazım. Kuru bilgiyle insan olunmaz. Bilginin canı tecrübedir. İnsan sonsuza kadar ne yapar, iyi düşünmek lazım. Sonsuza kadar sevişmek mi ister, trilyon yıl sonra bu eziyete dönmez mi, bir varlık sorunu oluşturmaz mı? Sonsuza kadar yemek içmek insanı sıkmaz mı? Ne yani biz sırf bunun için mi varız demez mi insan? İnsanı sıkmayacak tek şey yetenekler ve o yeteneklerle yaratmak değil mi? Yarattığını yaşamak, yaşatmak, yaratıcılığını paylaşmak. Senin gibilerini, hatta Tanrı’yı şaşırtmak hayran bırakmak değil mi? Sende insanları hayran kılacak ne var? Beden kıyafetinden bahsetmiyorum. Onu çıkart kendine öyle bak. Yaratıcılığını bu dünyada arttırmazsan, köreltirsen. Orda seni savunan ne bulacaksın?
Yaratıcılığın tersi yokedicilik. Yaratanlar cennete, yokedenler cehenneme. Öyle görünüyor. Bu dünyayı değerlendir, harcama. Bu dünyada iyi bir şeyler yarat, yoketme.
Uyuşturucu, beyaz kadın ticareti, yağmacılık, hırsızlık, öldürmek, terör, savaş, yokedicilik. Hepsi mafya, mafyatik. Hiçbir şey üretmeyenler yoketmeyi marifet sanırlar. Harcamayı kendi değerleri olarak atfetmişlerdir. Aslen orda ruhları mahvolur. Aslen cehenneme mahvettikleri ruhlarını hazırlamaktadırlar.
Elektriği bulanın, ateşi bulanın, elbiseyi, evi, evliliği bulanın ve bunlarla insan yaratıcılığını arttıranın korkacak bir şeyi yok. Yeri de güzel. Cehenneme girse cennete çevirir.
Bunlar göze görünenler. Bir de göze görünmeyenler var. Kötülüğü yok etmek te yaratıcılıktır. Kötülüğü yaratmak da yokediciliktir. İyiliği yok etmek de yokediciliktir. İyiliği yaratmak ta yaratıcılıktır. Olay ancak sanat penceresinden bakılırsa anlaşılır. Her hayat bir sanat eseridir. Ne yaptın sen böyle eserine? Mana, anlam. Olay tadında anlaşılır. Demir tavında dövülür. Tadı olmayanın keyfi de yoktur.
Tecavüzü sadece cinsel sanma, hakikatin her katında farklı tecavüzler var. Tecavüz güzellikten intikam almaktır, çirkin tarafından işlenen bir suçtur.
Yunus Uçgun' yazılarıyla insanı insana soruyor; insanı insanla, varlıkla, tanrıyla, ölümle, kendiyle sorguluyor. Tıpkı Maurice Blanchot, Nietzsche, Kierkegaard, Cioran, Kafka, Dostoyevski gibi. "Hayat yaşamda meydana gelen bir şey."..diyor. "Bir yazara kitabını tamamladıktan sonra ne olur?" sorusunu yöneltiyor: "Sadece bu dünyaysa böcek gibi yaşanabilir, zaten öyleyse oldukça anlamsızdır da..".. "Tecavüz güzellikten intikam almaktır, çirkin tarafından işlenen bir suçtur." Okumaya devam edeceğiz.
Kaleminize YÜREĞİNİZE SAĞLIK DÜNYANIN TEK BİR KALEM ÜZERİNE YARATILDIĞI AŞİKAR ONU BİLEN SANATKAR ZATEN CENNETLİK İNADINA İNANMIYAN YAHUDLER GİBİ ODUN ATEŞİNİ KENDİLERİ TAŞIR BİZ HER ORTAMDA O TATLI NAZİK KONUŞMAYI DEVAM ETTİĞİMİZ SÜRECE HERŞEY DAHA GÜZEL OLUCAK.