Bir bebek dünyaya geldiğinde bacaklar var mı? Var! Kullanabiliyor mu? Hayır! Kullanamadığı şey onun mudur? Asla! O bacaklarla hiçbir yere gidemez. İki sene bacakların zekatını öder. Düşer, kalkar, tekrar ve tekrar. O bacakları düzeltir, kendinin yapar. Üçüncü sene fırtınadır. Kimse tutamaz.
Kullanamadığın senin değildir. İhtiyacın olan şeyin zekatını ödemelisin. Emeğini vermediğin senin değildir. Asla senin olmaz.
Aklın zekatını ödemelisin. Ödemezsen, akılsız kalırsın. Duyguların zekatını ödemelisin. Hiç duygu duymayan bir varlığa dönüşür, nefreti, kıskançlığı, hasedi, hırs hastalığını duygu zannedersin. Maneviyatını kazanmassan yalnızlığın çok can yakıcı hale gelir. Kendinin bir bedeli var, ödemezsen, insan çok kâr getiren bir varlıktır, birileri seni kapar. Neye kapıldığını bile anlamaz, günün modasına kurban gidersin. Şirketin on ineği olacağına, ona tapan iki insanı olsun.
Hırsızlıkla, torpille, yalanlar silsilesiyle bir şeyleri ele geçirebilirsin. Ucube şeylere emek verirsen, bir fayda görmezsin. Sürekli rahatsız eden, seni yaşamdan, kendinden uzaklaştıran bir belaya döner. Hırsızlığa emek veren sadece iyi bir hırsız olur, hayatı çalıntıdır, bir gün hak sahibi geri alır. Torpile emek veren, sadece torpil patlatmıştır, havadır, balondur. Yalana emek veren iyi bir yalancı olur, hayatı yalandır, tarihin çöplüğünde tüm o yalan olmuşlar gibi yalan olur.
Senin olmayan şeyin üstüne konarsan, senin olduğunu iddia etmeye ihtiyaç doğar. İnsanlar buna inanmalıdır ve işi, gücü bırakır her gün bunu insanlara kanıtlamaya kalkarsın. İnsanlardan sürekli onay beklerken bitmez bir döngü yalanlarla sarar seni. Her sabah yatağından sıfırlamış bir şekilde olmadığını bilerek fırlarsın. Her gün her gün akşama kadar o yıllar alan mesafeyi katetmek zorunda kalırsın. Kısır döngüden kurtulamazsın. Gerçekleşir sisifos söyleni.
Bir komutansan hakikaten onun emeğini vermiş olmalısın. Hakketmeden oralara yükselmişsen, işin vatan işini görmektir ya, vatanı bir yana bırakır vatan evlatlarına zulmedersin. Bir profesörsen ilmik ilmik örmüş olmalısın. Öğrencilerle profesörü olduğun şeyi yaratmalısın. Bir süsse üzerinde profluk, bu süse gülenlere takar onlarla uğraşırsın. İhanet üzerine ihanet gerçekleşir.
Bir şeyin başkanıysan, bir işin ustasıysan, uyduruktan, hileyle, hurdayla oraya gelmemelisin. Onun zekatını ödemeli, onu hakketmelisin. Yoksa çok mutsuz olur, çok mutsuz edersin.
Olmadığın bir şeyin kıyafetini giydiysen şiddete başvurur, korkutarak bunu her gün insanlara kabul ettirmek zorunda kalırsın. -Korkutan, korku doludur- ve aslen asla olmamışsındır. İnsanlar onları korkutabildiğin kadar susarlar, çok zor durumda kalırlarsa evet senin o olduğunu söylerler.
Korku yalandır, korkunun söylettiği şeyler yalan. Yalan varlığı olmayan şeydir. Yalanı yüce yaratıcı yaratmaz. İnsan hakiki olduğundan, yalan insanın zihnine yuvalanarak, onun hakikatini kullanır. Yalan beş harflidir, içine beş harfli kaçmıştır.
Yalan orda seni avatar kılar kullanır, sana senin kendini yaşatmaz. Varolmanı engeller. Ve tanrı insanı yarattı, insan kendini.
Sahte ele geçirmeler minneti doğurur, minnet sana daha ağır bedeller ödetir. Oturup çalışmalısın kardeşim. Başka yolu yok. Sende olmasını istediğinin emeğini kimseden beklememeli, bizzat sen vermelisin. Yapayalnız ve müthiş bir iradeyle. İrade bir melek ismidir. İrade niçin yaratıldı, ve neden orda duruyor zannediyorsun.
Kendini yenmelisin demek çok yanlış, kendini aşmalısın. Yenmek denince düşman geliyor akla, zihin kendini düşman belletiyor. Bu da kafadan kaybetmek demek.
Kendin olmasan varlığın anlamı yok. En değerli varlık kendinsin. Kendin için zekat vermelisin. Bu arada zekat emek demek. Daha iyi bir yerdeki kendin için.
Bir de malın kırkta bir konusu var. O zenginler fakirlerin gönlünü kazansın diyedir. Zenginlik tehlikeye girmesin diye. Artık kendilik hiç edildiğinden onu bile vermezler.
Bağımlılık hastalık. Engelli yaşamaktır. Zekatsızlarda ne görünmeyen engeller, zihinlerde ne koltuk değnekleri, ne berbat bağımlılıklar var. Bağımsızlığını kazanmak için zekatını ödeyeceksin. Seni sen yapan bağları özgürce yaratacaksın.