Beğenmiyoruz, eyvallah; haklı ve geçerli nedenlerimiz var çünkü; hep şikayet ediyoruz; onun için de eyvallah. Ama gözden kaçırıyoruz; futbol-kulüp değerinin, tüm paydaşlarının kalitesi kadar olduğunu...
İşte temeldeki sorun bu, atladığımız da. Göremediğimiz ya da görmek istemediklerimiz de...
Yönetenlerinin kalibrasyonu kadarsın nihayetinde, teknik adamın, oyuncunun, taraftarının ve medyan kadar. Hatta şehrin…
Yani, toplam kaliten kadar!
Ve, futbol sürecini yönetmesini istediğin toplama kaliten kadar!
Başka söze gerek yok. Ne güzel anlatılmış:
-Babası tatil günü “lunapark” diye tutturan çocuğuna cinlik yaparak gazetedeki dünya haritasını makasla ufalayarak vermiş.
“Birleştir gidelim.”
Babası sinsi sinsi sırıtarak kahvesini yudumlamaya başlamışken çocuk çarçabuk yap-boz’u bitirmiş.
Adam şaşkınlık içerisinde, “Nasıl becerdin?” diye sormuş.
“Haritanın arkasında insan resmi vardı, insanı düzelttim, dünya düzeldi” diye cevap vermiş çocuk.
Futbol piyasasında yer alan insanlarımızın ve tercih ettiklerimizin ortalaması kadarız, anlamak istemediğimiz ya da işimize gelmeyen şey bu.
DENKLEMİN DEDİĞİ
Futbol hayatın kendisi… Onun da bir denge arayışı var kendi içinde, kendine has matematiği… İyi ve kötüyü ayıran, doğru ve yanlışı izah eden bir maliyet/fayda denklemi… Transferlere bu gözle bakmayı denemek lazım onun için. Misal, Gökhan Alsan…
Gökhan Alsan’a dair fikrim şu öncelikle: İyi futbolcu ve saha içine dair varsayılan sorunları çözebilecek bir potansiyel.
Buraya kadar her şey güzel… Ama, 29 yaşında bir son durak transferi Gökhan. Yüzde 70’i garanti, 3 yıllık kontratında yazan rakam hem bu lig hem takım içi dengeler açısından akla zarar…
Hayatın içinde olduğu gibi, futbolda da para çok şeye muktedir… Ama geçtiğimiz sezon gördüğümüz gibi her şeye değil…
Avrupa’nın en değerli 5 ligine dair yapılan istatistikler, en çok maaş ödemesi yapılan kulüplerin, kendi liglerinin en başarılı takımları olduğuna dikkat çekiyor.
Bu böyledir…
Paran kadarsındır!
Ama doğru futbol aklı ile desteklenmiş paran kadar!
Not: Yazmak ve futbol bir tutku olunca, kürkçü dükkanına dönmekte farz oldu. Zaman elverdiğince, kalem bitmedikçe, çorbada tuz olmaya devam…