Seçime bir ay kaldı. Bu ay asır kadar uzun sürecek. Cengiz Aytmatov’un ‘Gün uzar yüz yıl olur’ romanındaki gibi, bir ay uzar yüz yıl olur, asra bedel sonuçlar doğurur. ‘Kadir Gecesi’nin faziletinin içinde ‘Kadir Gecesi’ bulunmayan bin aydan hayırlı olması gibi; önümüzdeki bir ay, etkisi bin ay sürecek sonuçlar doğuracak, Türkiye’nin yüz yılını derinden etkileyecek, geleceğini belirleyecek.
Sorunu yaşayanlar, sorunlarının nasıl çözüleceğini bilmek, geleceğe güvenle bakmak istiyor. Seçimden sonra neyin, nasıl değişeceğini, yapılması gerekenlerin neden yapılmadığını, nelerin yanlış yapıldığını, seçmene anlatmayanlar, seçmende karşılık bulamaz. Toplumsal hafıza çabuk silinir. Kendini hatırlatmayan unutulur. Hatırlanmak isteyen, hatırlatacak.
Anın kaybettirdiğini, bin yıl geri getiremez.
Yanlışıyla doğrusuyla geçmiş geçmişte kaldı. ‘Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni bir şey söylemek lazım’ sözünde olduğu gibi; seçmen yeni çözüm önerileri duymak istiyor. Seçmenin bugünkü tercihi, 12 Haziran’a kadar önemli oranda değiştirilebilir. Bugün vekil seçilecek gibi görünenler seçilemeyebilir, aynı şekilde seçilemez görünenler de seçilebilir. İstemesini bilene ‘yedi veren gül’ olan bu milleti seçim sonrası itham etmemek ve ‘keşke’ dememek için bugünün işini kimse yarına bırakmamalı. Söylenmedik söz verilmedik demeç, sıkılmadık el bırakılmamalı. Bugün yapılması gerekenler bugün yapılmazsa, yarın yapılamayacak veya yapılsa da anlamı olmayacaktır. Bazen bir anın, bir dakikanın kaybettirdiğini bin yıl geri getiremez. Göz olanı, akıl olacağı görür. Bu ay öyle bir ay.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Ak Parti, 2015 Genel Seçimlerini ‘var olma ya da yok olma savaşı’ olarak görüp ona göre çalışırken, muhalefet de söylemlerinde aynı anlam ve önemden bahsetse de bunu eyleme döküp, alanlara yansıtamıyor.
‘Anayasa Referandumu’nda da halkın tercihi referandum sürecinde büyük oranda değişmişti. 12 Eylül Darbecilerinin haksız yere idam ettiği Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun son isteği olarak ailesi ve nişanlısına yazdığı mektubunu Sayın Erdoğan, gözyaşları içinde TBMM’de okumuş, başta Kenan Evren olmak üzere darbecilerin yargılanacağını söyleyerek 12 Eylül mağduru, geniş kitleleri derinden etkilemişti. Referandumun getirisi, götürüsü yeterince tartışılmamış, halk referanduma iktidar tarafından bakmış, tercihini o yönde kullanmıştı. Bugün yaşanan yargı sorunlarının temeli o zaman atılmıştı. İçten yanan fitilli bombaların ancak patlayınca fark edilmesi gibi; referandumun sonuçları, yıllar sonra uygulamada anlaşılmıştı.
Bu denli hayati değişiklikler yapılırken, MHP havaların sıcak olması nedeniyle etkin bir çalışma yapmadı, kendi seçmenini bile ikna edemedi, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, referandum çalışmalarını, genel seçim varmış gibi; ‘Destek verin Recep’i devireyim’ düz mantığıyla yürüttü. Yeni genel başkan olarak kendini tanıtmanın derdine düştü, yargısal değişikliğin nelere mal olacağından söz bile etmedi... Söylemlerle uygulamalar bir olmayınca, anayasa değişikliği %58’le kabul edildi. Sonuçlara feryat etmek bir şey değiştirmiyor. Sonuçları doğuracak sebepleri ortadan kaldırmak gerekir.
Aynı şey yapılarak farklı sonuç beklemek, ahmaklığın tanımlarından biridir. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz. Bir davanın kazanılması için haklı olmak yetmez, karar vericinin önüne haklılığın belge ve bilgisi konulmalıdır. Hakim, dosyadaki delilere, seçmen kendisine sunulan bilgilere göre karar verir. Kararı beğenmiyorsanız, eksikliği karar vericiden önce savunmanızda aramalısınız.