İsrail halkı ekonomi değil; güvenlik dedi. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun partisi Likud, seçime 24 saat kala kendilerine hiç şans tanınmadığı halde, ‘Seçilmeleri halinde Filistin Devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğim. İran’a uluslar arası bir müdahalenin yapılmasını sağlayacağım’ diyerek seçimi kazandı. Uzun yıllar boyu güvenlik sorunlarıyla boğuşan İsrail halkı, Likud dışındaki partilerin ekonomik politikalarını ve refah vaatlerini anketlerde desteklese de son gündeki Likud’un güvenlik vurgusu seçmenin oyunu almasına yetti.
MHP daha şanslı
Türkiye’de durum aynı. İsrail’deki gibi; ekonomi ve güvenlik boyutlu bir seçim. İsrail’de iddialı görünen ekonomi ağırlıklı programı olan sol parti anketlerden çıksa da sandıktan çıkamadı. CHP, çıkabilecek mi? MHP daha şanslı. MHP güvenlik boyutuna eskiden beri önem veriyordu, ekonomiyi de beklentileri karşılayacak şekilde düzenleyebilir ve seçmene ikisini birarada ulaştırabilirse seçimin en şanslısı olabilir. Bu nedenle Erdoğan, seçim yaklaşınca Bahçeli gibi konuşuyor. Sayın Erdoğan Netanyahu’nun yaptığını deniyor. Hem Erdoğan hem de değişik platformlardaki belediye başkanı, milletvekili, gazeteci gibi sözcüler PKK’yla aynı masaya oturmayacaklarını, silahlı mücadeleye karşı silahlı mücadele yapacaklarını söylemeye başladı. Sayın Erdoğan, ‘Vatanı böldürtmem, Kürt Devleti kurdurtmam’ der ve inandırıcı örnekler verebilirse sonucu değiştirir. Eskiden söylenilenlerin önemi yok, hatırlanmadığı ve hatırlatılmadığı sürece.
Söylenenlerin havada kalmaması için, halk somut örnek görmek istiyor, Kaynaksız vaatlere inanılmamasını tavsiye edenler, terörle ilgili kuru vaatler yerine somut örnekler gösteremezse Netanyahu’nun başarısını Erdoğan gerçekleştiremez. Erdoğan’ın ‘Devletten başkası silah kullanamaz’ dediği saatlerde devletin Vali ve Komutanı’nı misafir eden Korucu Muhtar silahlı saldırı sonucu öldürüldü ve failler bulunamadı. Muhalefetin ekonomik paketini eleştirenler, kendi güvenlik paketinin inandırıcılığını artırmalıdır. Rus atasözü, ‘Evi camdan olan başkasının camına taş atmamalı’ der. Bu olaylar yaraları kanatıyor, acı olayları hatırlatıyor. Halk her zamankinden daha diken üstünde, olanı biteni daha dikkatli izliyor. Vaat yemiyor; boş vaatlere karnı tok.
Ülke kaybederken bile parti kazanır
Benyamin Netanyahu (B.N.), ABD Temsilciler meclisi Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner’e kendini ABD’ye davet ettirdi ve Kongre’de İran konusunda konuşma yaptı. B.N. ABD’nin İran politikasını sert bir şekilde eleştirdi. Görüşmelerin kesilmesini ve İran’a müdahale edilmesini istedi.
Beyaz Saray, Netanyahu’nun Kongre’de konuşturulmasını ‘normal diplomatik protokolün ihlali’ olarak gördü ve tepkisini en üst perdeden gösterdi. Başkan ve Dışişleri Bakanı Netanyahu ile görüşmeyeceğini açıkladı ve de görüşmedi. İlişkiler gerildi. Başkan Obama, Netanyahu’nun Filistin ve İran’la ilgili görüşlerine katılmadıklarını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı İkinci Körfez Savaşı’nda İsrail’in Irak’la ilgili iddia ve tezlerinin yanlış çıktığı gibi; İran’la ilgili tezlerinin de yanlış olduğunu iddia etti.
ABD’de yapılan anketler de, ABD politikalarının İsrail’in çıkarları doğrultusunda şekillenmesinden halkın büyük rahatsızlık duyduğunu ve ABD’nin İsrail’i korumak için İran’a veya herhangi bir ülkeye asker gönderilmesine karşı olduğunu gösterdi.
Netanyahu’nun evdeki hesabı ABD’ye hiç uymadı, çarşıdaki pirince giderken, evdeki bulgurdan da oldu. Yeni destek bulmak bir tarafa, birçok etkin lobiyi ve desteği kaybetti. ABD-İsrail ilişkileri en alt seviyeye indi. Daha önceleri Filistin’e soğuk bakanlar, sıcak bakmaya başladı. Netanyahu, dışarıda bu denli yalnızlaştı. Ancak bu yalnızlığın olumsuz sonuçları henüz alınmadığı için, kahraman edasıyla döndüğü İsrail’de alınması ön görülmeyen seçimi aldı. Bu açıdan bakıldığında Dış politikanın iç politikaya malzeme olması bazen ülkeye kaybettirse de partiye seçimi kazandırabiliyor.