Birçok üniversiteden binden fazla akademisyenin, PKK’nın şartlarının devlet tarafından kayıtsız şartsız kabulünü sağlamak amacıyla sözde barış bildirisi yayınlaması 12 Mart dönemini hatırlattı. Üniversite hocalarının terör örgütleriyle içli dışlı olması 1980 Darbesi’ne giden kanlı terör olaylarının en önemli nedeni oldu.
1970’te Ülkücüler tarafından öldürüldüğü iddia edilen Mustafa Kuseyri için, Ankara Üniversitesi Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültesi akademik personelinin tamamına yakının katıldığı, Ülkücülerin protesto edildiği ‘Kara Cüppeliler’ diğer adıyla ‘Anayasaya Saygı’ yürüyüşü yapıldı. Faşizm ve olaydan habersiz Ülkücüler lanetlendi, Ülkücüler aleyhine kara propaganda yapıldı. Cinayet işleyen Komünist fraksiyonlar meşru ve mağdur gösterildi.
Daha sonra Kuseyri’yi arkadaşı Nejat Aron’un öldürdüğü polis tarafından tespit edildi. Hasan Cemal ve benzeri gibi eski birçok Solcu da olayı itiraf etti.
Cengiz Çandar’ın da karıştığı olay, aslında polis kayıtlarına sonradan geçtiği gibi de değildi. Olayın Rus ruleti oynarken kazayla olduğu polis tutanaklarına geçtiyse de, Ankara Hukuk, Siyasal Bilgiler ve Basın Yayın Yüksek Okulu (BYYO) öğrencisi olup oradaki Cebeci kız/erkek yurdunda kalanlar, Kuseyri’nin BYYO Öğrenci derneğinde gece öldürüldüğünü, ancak okulun ve yurdun dehlizlerinde akşamdan itibaren; Kuseyri’nin ölüm saatinden çok önce ‘Devrimci şehidimiz Kuseyri’ diye pankartların hazırlandığını gördüklerini söylediler.
Akademik personel bugün de yine ‘kara cüppeleriyle’’ terörü destekleyen, devleti katliam yapmakla suçlayan bir bildiri yayınladı.
Katil başta görünmez
Filmlerde seri katil her zaman başta görülmez, katili görmek için filmin sonunu beklemek gerekir. Bazı filmlerde terse akan bir kurguyla c inayetler işlenir. İzleyici film boyunca tam da ‘’katil bu’ dediği yerde yanıldığını fark eder. Toplumu aydınlatması gerekenler aydınlar, terör örgütleriyle karanlık ilişkiler içine girince ülke karanlığa zifiri karanlığa gömülüyor. Karanlıkta da insanlar değil; ancak kan emen yarasalar gördüğü için kamuoyu yanıltılıyor.
HDP/ PKK terörü üzerindeki karatma nedeniyle toplumun geniş bir kesimi tarafından filmi sonu gelmeden görülemedi. Hükümet, MİT, Askeri ve Emniyet İstihbarat ya yanıldı ya da yanıltıldı. Onların yanılması veya yanıltılması halkın da yanılmasına ve de önlem alamamasına neden olsa da alan hakimiyeti kurmak, özerk yönetim ve korku imparatorluğu oluşturmak amacıyla PKK eylemlerini alenileştirdi, yaptığı eylemleri videoya çekerek yayınlamaya başladı. Eylemleri kamufle etmek yandaş akademik elemanlara düştü. Dünyanın hiçbir yerinde teröre destek veren birine bilim adamı denemez; böyleleri olsa olsa film adamı olur ki bunların da derhal üniversitelerden uzaklaştırılması gerekir. Yanlışı çok kişinin yapması, yanlışı doğru yapmaz. Bildiriye imza atanlar, onları üniversitelerine alan rektörler, o rektörleri köşke öneren YÖK başkanı derhal görevden el çektirilmeli. Destekledikleri teröristlerin yanına gönderilmelidir. Yeni rektörler atanırken üniversitelerin yarınları göz önüne alınmalıdır. Üniversiteleri bilim değil; terör üreten kurum haline getirenlerden hesap sorulmalı. Aksi durumda üniversitelerde eğitim ortadan kalkar, önce öğrenciler sonra da devlet üniversitelere giremez.
50 binden fazla vatandaşını teröre kurban veren Türkiye’de Milli Güvenlik Kurulu’nda Milli Eğitim Bakanı yoktur. Bu durum Türkiye’nin terörle mücadele etmediğinin en önemli kanıtlarından biridir. Ancak filmin sonuna gelindi. Katiller açıktan cinayet işlemeye, işledikleri cinayetlerin videolarını çekip yayınlamaya başladı.
Yönetimleri gelişmiş; hukuk devletlerinde teröre karşı en etkin yol eğitimken, Türkiye’de eğitimciler terörün çözümünde rol almadığı gibi zaman zaman da terörün parçası oldu. Doğu ve güneydoğuda okullarda terör örgütünün propagandası yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Samsun Diyarbakır olmadan gereken yapılmalıdır.