Samsun’da statların çatıları, TS 498:1997 yönetmeliğine uygun yapılmadığı için çöktü. Şans eseri çökmeler bir müsabaka anında meydana gelmediği için, maddi hasardan başka hasar olmadı. Çatılara binecek kar yükünün hesaplanmasıyla ilgili yönetmelik ihlal edilmemiş olsaydı çatı yağacak kara göre yapılırdı; yapılan çatıya göre; karın yağması beklenmezdi. ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?’ diyordu Bilge Kağan. Samsun’da gök de çöküyor, yer de deliniyor, çünkü uygulamalar ‘ben yaptım oldu’ şeklinde oluyor.
Samsun klasiği
Büyükşehir Belediyesi altyapıyı yağan yağmura göre yapmadı. Yapılan altyapıya göre yağmur bekledi. Yağmur da belediyenin altyapısına göre yağmayınca; her yerde bereket olan yağmur Samsun’da felaket oldu; 14 kişi boğuldu.
Kusurlu kim mi bulundu? Tabi ki altyapıya göre; yağmayan yağmur. Mahkeme buna karar verdi. Esas kusurlu veya suçlu yağmur olabilir, ama suçun tamamı yağmurda değildir. Boğulanların hiç mi kusuru yoktu? Kusurun diğer kısmı da onlarda bulundu. Neden üst katlarda oturmadıkları, neden yağmurda dışarıda oldukları v.b. gibi sorular gıyaplarında yöneltildi. Onlar da boğuldukları olaydan sorumlu tutuldu.
Kapıcı bulunduğu apartmanın altında oturacağına, başka bir apartmanın teras katında otursaydı boğulur muydu evini basan suda? Şehrin alçak semtinde oturanlar tepelere çıksalardı, kafalarına da yıldırım düşmeseydi ölürler miydi? Tabi ki az veya çık hayatlarını kaybedenler de kusurlu bulundu.
Belediye, SASKİ mi dediniz? Hayır, onların ne kusuru olabilir ki? Yağmurun planlanandan fazla yağmasından mı, insanların yer seviyesinin altında oturmasına iskan verilmesinden mi sorumlu tutulacaklardı? İnsanlar kirli suları görmesin diye suyun üstünü kapatmak ne zamandan beri kusur oldu?
Derelerin üstünün kapatılmasının sele neden olması da sonuçta yağmurun miktarıyla ilgili bir durum ki Belediye ve SASKİ’yi ilgilendiren bir durum değil. Anlayacağınız mahkeme belediye ve SASKİ, DSİ v.b. gibi kurumları değil; mağdurları sorumlu tuttu başlarına gelen felaketten.
Alaçam’da çatının çökmesinin beklenmedik bir durum olmadığını şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur. Bilimsel hesaplarla değil; ‘ben yaptım oldu kafasıyla’ Alaçam’da çatı, Çatalçam’da tavan, bir başka yerde zemin çöker; kusur gidenlerde aranır. Yapılarda, yapanlarda, yaptıranlarda aranmaz. Bu bir Samsun klasiğidir; ‘böyle gelmiş böyle gider.’