Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü hedef alan kanlı teröre elbet de boyun eğmeyeceğiz, geçit vermeyeceğiz. . Sessizlik, en yüksek sesten daha etkilidir. Teröre karşı alınacak en etkin en kolay eylem, giderek artan sivil tepkidir. İspanya'da ETA terörü milyonların sessiz yürüyüşleriyle bitirildi. Demokratik tepkimiz gittikçe artan kalabalıklarla göstereceğiz. Anti demokratik tepkilere ve sosyal kaosa da asla izin vermeyeceğiz. Başkaları tarafından yazılan senaryolarda figüran rolü oynayarak sorunun bir parçası da olmayacağız. Birlik ve bütünlüğü zarar veren sloganlardan, yakıp - yıkma gibi; anti demokratik eylemlerden uzak durarak, bilinen siyasi parti ve STK'ların öncülüğündeki gösteri ve mitinglere katılarak tepki gösterilebilir.
Kim oldukları bilinmeyen, belirli istihbarat örgütleri tarafından kullanılan, meçhullerin eylemlerinde mağdur olmamak için her çağrıya da icabet edilmemeli. Çözümde rol almak yerine sosyal kaos yaratarak, sorunun bir parçası olmamak için, eylemi yapmadan, sözü söylemeden önce iki kere düşünmeliyiz.
Türk milleti farklı bir terör örgütüyle karşı karşıyadır. Sadece halk değil; terörle mücadele etmesi gereken devlet yöneticileri de defalarca yanıldıklarını itiraf ediyorlar. Hem siyasi hem de silahlı propaganda yapan Terör örgütü PKK devlet yöneticileri tarafından bile tam olarak teşhis edilebilmiş değil. B nedenle PKK-HDP zaman zaman terör örgütü, zaman zaman da siyasi parti gibi faaliyet yürütebilmektedir.
Yöneticilerin ihmali sonucu PKK Türkiye'nin güneydoğu ve doğusunda bağımsız bir devletin ön aşaması olan bölgesel özerklik veya özerk yönetim ilan etmek için alan hakimiyeti kurdu. bölgedeki güvenlik kuvvetlerini bölgeden çıkarmak için kanlı saldırılar düzenliyor.Türk milleti adeta ulusal yas yaşıyor. İspanya'da ETA terörü milyonların sessiz yürüyüşleriyle bitirildi. PKK yerel yönetimleri eline geçirdi. kendi karakollarını, mahkemelerini kurdu. Son aşama olan yöre halkının kendi kaderini kendi tayin etme hakkı ( olan selfdeterminasyon) istemeye gidiliyor. Seçimin güvenliği bir tarafa bölge halkına baskı yapılarak self determinasyon oylamasına zemin hazırlanıyor. Gerçekte silahlı baskı sonucu, sözde halk kendi iradesiyle Türk milletinden ayrılmış olacak.
Güneydoğu ve doğuda yaşayan halkımız darda ve zorda olduğu için PKK'nın baskısına boyun eğmek zorunda kalıyor. Bu bölge halkının Türk milletiyle ayrılığı gayrılığı yok. Türk düşmanları, laboratuvarlarda yüz yıl çalışarak Türk milletinden başka bir millet, Türkçe'den başka bir dil yaratmak istese de Kürtlerin böyle bir derdi olmadı. Bu nedenle PKK gibi bölücü, ayrılıkçılar dışında herkes milli birlik ve bütünlükten yanadır. Bu nedenle Kürt - Türk ayrılığı ve çatışmasına meydana veren her davranış PKK'nın kirli emellerine hizmettir. Doğu ve Güneydoğu halkı yeri geldiğinde kendisini askere siper etmiştir. Ancak devletin terör örgütünü tanıması ve yöre halkının temsilcisi gibi görmesi sonucu; halk PKK'ya karşı tavır koyamamıştır.İstihbarat ve güvenlik güçlerinin yapmadığını veya yapamadığını yöre halkından beklemek insafsızlıktır. Bu yöre halkının suçu değildir. PKK'ya karşı yapılan eylemlerde PKK'lı olmayan bir kişinin zarar görmesi mutlaka PKK'nın işine yarayacaktır. PKK'nın işine yarayacak eylem yaparak PKK ile mücadele edilemez. Herkes yaptığına ve söylediğine, katıldığı eyleme dikkat etmeli. Kaş yapayım derken göz çıkarmamalı; sosyal kaosa dönüşecek eylemlerden uzak durmalı.
Klıçdaroğlu karlı dağdan kar bağışlıyor
CHP Gn Bşk Kılıçdaroğlu, Haziran seçimlerinden sonra 80 milletvekiliyle MHP Gn.Bşk. Devlet Bahçeli'ye başbakanlık vaat etmişti. Şimdi de Erdoğan'a 'terörü bitirmek şartıyla' 400 milletvekili vermeyi vat etti. BTP'nin aldığı oya bakılırsa, her vaat oya dönüşmüyor. Başka şeyler yapmak gerekiyor.