Zorunlu ‘Din dersi’ değil; zorunlu ‘Dün Dersi’ okumalıyız; Türkiye 2011’de öngörüsüz bir şekilde Suriye’nin içişlerine müdahale etti ve bataklığına saplandı. Türkiye’nin çok acil, öncelikli güvenlik sorunları dururken, yöneticiler Suriye’de Esad’ı devirmeye, Suriye’ye demokrasi getirmeye, Türkiye’de cami yokmuş gibi Suriye’deki Emevi Camisi’nde namaz kılmaya kalktı. Milyonlarca insan hayatını, ailesini, topraklarını kaybetti, göçe zorlandı. Göçenlerin yerine PKK ve türevleri yerleştirildi. Zararın neresinden dönülürse kardır; 11 yıl sonra da olsa Suriye ile diyalog kurmak doğru ve kesinlikle gereklidir.
Türkiye’nin Suriye operasyonu Amerikan projesiydi; ABD Dışişleri/Savunma bakanları ve Irak/Suriye birliklerinin genel komutanları, ‘Türk askeri Suriye’ye girmeden 30 yılda savaşsak IŞİD’i Suriye’den çıkaramayız’ diyordu. Kürt devleti kurulmasına izin vermeyeceğini söyleyenler, orta/ ağır silahla donatılmış Peşmerge birliklerinin Türkiye üzerinden Suriye sokulmasına izin verdi. Dertsiz başımız savaşsız çözülemeyecek derde sokuldu.
Suriye’deki Kürtler vatandaş bile değildi; askere alınmaz, okula gidemez, pasaport verilmez, yurt dışına çıkamaz, kamu hizmet ve yatırımlarından mahrum bir hayat sürerken ne ABD ne de AB desteği alabiliyorlardı. Türkiye Suriye’ye müdahale etti, PYD Başkanı Salih Muslim kırmızı halı döşenerek karşılandı daha sonra da kırmızı bültenle arandı.
Rusya Devlet Başkanı Putin zamanın Başbakanı Erdoğan’a ‘Suriye’nin bölünmesine yardım etmeyin! Evi camdan olan komşunun camına taş atamaz! Suriye’de terör örgütlerine destek vermeyin! Cebinde akrep taşıyanı gün gelir o akrep sokar! Çıkarlarınız bizimle işbirliğini gerektirir; ABD ile işbirliği Türkiye’nin aleyhine olur. İki tavşan kovalayan ikisini de kaybeder’ dedi.
Sekiz binden fazla Mehmetçiği katleden, bir hafta önce silahsız üç askeri Yüksekova’da ensesinden vurarak şehit eden PKK’ya karşı sınır ötesinde operasyon yaptırmayan ABD’nin isteği doğrultusunda, PKK ile işbirliği içindeki Peşmerge, Mehmetçiğin desteğiyle Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti.
IŞİD korkusuyla Irak’tan Suriye’ye geçemeyen Peşmerge güçleri yolu bin km uzattı. Türkiye topraklarında orta ağır silahlarla birçok ilçe ve ilde 16 saat süren gövde gösterisi yaparak Suriye’ye geçti. Peşmerge güneydoğumuzda işbirlikçiler tarafından işgal ordusu gibi karşılandı. Geçtiği yerlerdeki Kobanililer tarafından değil; yerel ve Türkçe konuşan PKK taraftarlarının sevgi ve coşkusu İzmir’in işgalindeki Rumların sevincini bile çok aştı. Mehmetçik savaştı, PKK toprak, Türkiye 6 milyondan fazla sığınmacı kazandı.
‘TSK’nın ABD ile birlikte eğitip donattığı PKK uzantıları yarın Mehmetçiğe karşı savaşacak’ dedik ve de öyle oldu.
Barzani’nin Peşmergeleri, Irak Anayasası’na göre Irak askeri sayılmamakta. Böylece TBMM’de onaylanan tezkere, sınırdan geçen, kendilerini bölgesel güç olarak tanımlayan Peşmergeleri kapsamamaktadır. Geçiş yasal değil; uluslar arası sözleşmelere aykırıydı. Türkiye’nin aleyhine olduğu için kimse karşı çıkmadı. TSK suriye’ye kendi güvenliği için gitseydi, bugün karşı çıkan ABD ve AB, o zaman da karşı çıkardı.
ABD armalı Peşmergeler, Türkiye tarafından İŞİD’e yasak, Türk tanklarıyla korunan, sınıra yakın bölgeye girdi. Bu kirli savaşta Mehmetçik Mehmetçiğin katiliyle aynı safta, hatta en önde savaştı, şehit verdi. Barzani de ‘Türkiye olmasaydı Suriye’ye giremezdik’ diyerek Mehmetçiğin kendi katillerine verdiği desteğe teşekkür etti.
Bunca şehit vermemize rağmen olanlar şartları oluşturulmamış yapay bir sükunettir, her an ve her yerde daha ölümcül eylemlerin yapılabileceği endişesi her zaman mevcuttur. Türkiye’nin emin bir ülke olmadığı algısı oluştu.