01 KASIM SEÇİMLERİNDE Kİ SÜRPRİZİN ANALİZİ 3. BÖLÜM
Son seçimin analizi için geçen hafta içerisinde yazdığım köşe yazımın 1. Ve 2. Bölümünde, MHP ve CHP’ nin seçimde yaşadıkları hayal kırıklığının analizini yapmıştım. O yazılarımda, seçimde kimsenin öngörmediği şekilde ortaya çıkan seçim sonuçlarına etkisi olan ortak nedenlerin altını çizdiğim için, bu yazımda o nedenlere yeniden değinmeyeceğim.
HDP NEDEN OY KAYBETTİ?
Aslında HDP’ nin son seçimde aldığı oy oranı çok da şaşırtıcı değildir. HDP 07 Haziran seçimlerinde kazandığı zaferin puanlarını, 01 Kasım’a kadar geçen beş aylık süreçte çok yanlış politikalarla hovardaca harcamıştır.
Sayın Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile 07 Haziran Seçimlerin de takındığı uzlaşmacı tavır ve “Biz Türkiye’nin partisi olacağız” Sözleri ile oldukça inandırıcı olmuştu. Hatta üslubu, mikrofon hâkimiyeti ve iddialı sözler eden liderlik kimliği ile HDP’ e oy vermeyecek çok sayıda insanın da beğenisini kazanmıştı.
Bu beğeniyi, “Keşke bütün partilerin başında böyle genç ve iddialı başkanlar olsaydı” Diyecek kadar işi ileriye götürenler de vardı.
O halde, 01 Kasıma kadar ne oldu da oyları eridi? Bunlar;
- 07 Haziran’a kadar olan süreçte gündem de olan “Çözüm Süreci” kapsamında PKK kanlı eylemlerini durdurmuş ve toplum da bu rahatlamanın devam edeceği kanısı oluşmuş, bu da HDP’ e bakışı yumuşatmıştı.
- Ülkemizde özgürlüklerin kısıtlanmasının, basının muhalif kesimine uygulanan baskıların, yandaş basın oluşması ile başlayan iktidarı eleştirenlerin hedef gösterilmesinin, yargının iktidara bağımlı hale getirilmesinin ve güvenlik güçlerinin en masum demokratik eylemlerde dahi aşırı güç kullanmasının, toplumun bir kesiminde endişe ve korku yarattığı bir gerçektir.
İşte bu nedenle, 07 Haziran seçimlerinde çok sayıda kişi AKP’ nin tek başına iktidarını önlemek için HDP’ e oy vererek, HDP’ in barajı aşmasını sağlamıştı. Nitekim seçim sonrası Demirtaş’ta, bazı emanet oyları aldıklarını, bunu değerlendireceklerini söyleyerek puan toplamıştı.
- HDP’ nin kadın eş başkanlarını ve kadın adayları öne çıkartan tavırları, çok kesimin övgüsünü kazanmıştı.
- Hepsinden de öteye, toplumda HDP’ nin çatışma ortamına prim vermeyeceği şeklinde bir kanı oluşmuştu.
HDP kazandığı bu güveni, 07 Haziran ile 01 Kasım arasında ki süreçte ki hangi gelişmeler sonucu, kaybetti?
- HDP sözcüleri, 07 Haziran öncesi kullandığı yumuşak üslubu terk ederek sert mesajlar vermeye başladı. Özellikle, MHP’ nin HDP’ i PKK ile özdeş gösteren söylemlerine inandırıcı cevaplar veremediler ve bu yönde net açıklamalar yapamadılar. Bu diğer görüşteki insanların verdiği oyu tersine çevirdi.
- 07 Haziran Seçimlerinde tek başına iktidar olma şansını kaybeden AKP’ nin, kurguladığı yeni senaryoyu çözemediler ve hangi gücün ve hangi nedenle düğmeye basarak yeniden başlattığı çatışma ortamı nedeniyle PKK’ a net bir mesafe koyamadılar. Bu konuda kamuoyunu ikna edemediler.
Bir anda her şey, “Çözüm süreci” Öncesinde yaşanan ve hemen hergün şehit haberlerinin geldiği döneme dönüştü. Bir yanda HDP merkezlerin de ve mitinglerin de bombalar patlıyor, diğer yandan hergün gelen şehit sayısı artıyordu. Toplum iyice tedirgin olmuştu. İşte tam bu sırada hala gizemini koruyan Ankara’da ki barış Mitingi öncesi patlatılan bomba, sadece HDP’ nin oylarını eritmedi, AKP’ e yönelişi de tetikledi.
- Bu sonuçta, HDP’ nin yanlışları kadar MHP’ nin takındığı açıklanamaz uzlaşmaz tavrı ile kaçırılan koalisyon hükümet fırsatı da etkili olmuştur.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, 01 Kasım da HDP barajı aşarak TBMM’ ne girmiştir. Bu da HDP için önemli bir kazanımdır.
HDP bundan böyle, çatışama ortamından nemalanan ve uyuşturucu trafiğinden kazandığı geliri kaybetmemek için çatışma ortamını sürdüreceği anlaşılan PKK ile arasına kesin bir mesafe koyamazsa ve eğer son günlerde yeniden gündeme getirilen “Çözüm Süreci’nin “ Yeniden başlatılması için AKP’ nin öne sürebileceği “Başkanlık” Pazarlığının tarafı olmayı kabul ederse, bu HDP’ nin inandırıcılığını tamamen sonlandıracaktır.
HDP’ e düşen görev, Güneydoğu Bölgemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımızın çoğunluğunun da isteği doğrultusun da, PKK’dan uzak durarak TBMM’ de siyaset yapmasıdır.
Bu hem Kürt vatandaşlarımızın, hem de bu sorundan artık iyice bunalan tüm insanlarımızın beklentisidir.
HDP, ya bu ülkenin bir partisi olarak PKK’ dan uzak duracak ve Kürt vatandaşlarımızın haklarına sahip çıkacak ve sorunlarını TBMM çatısı altında çözme çabasında olacak veya PKK ile bağını kopartmayacak ve kazanma şansı olmayan PKK ile birlikte yok olup gidecektir.
HDP’ nin lider kadrolarının bundan sonra izleyeceği yol, önümüzde ki dört yıllık süreçte hem HDP’ nin, hem de Kürt vatandaşlarımızın demokratik beklentilerine ışık tutacaktır.
Önümüzde ki dönemin, toplumu siyasi tartışmalarla ayrıştırmayacak huzur ortamına taşıması umuduyla, güzel günler diliyorum. 08.11.2015
NOT: Seçim sonrası yazdığım analiz yazı dizisinin sonuncusu
olan ve AKP’ nin değerlendirileceği 4. Bölüm, Salı günü bu köşe de yer alacaktır.