1 KASIM SEÇİMLERİNDEKİ SÜRPRİZİN ANALİZİ 4. BÖLÜM
AKP’NİN KAZANDIĞI BAŞARININ ANALİZİ
Son seçimlerin tartışmasız tek kazananı AKP’dir. 1 Kasım seçimindeki bu başarısının en önemli nedeni, parti teşkilatlarının çok iyi çalışması kadar, muhalefetin yaptığı yanlışların AKP’ye artı puan olarak dönmesidir.
7 Haziran seçimi öncesi AKP’nin, özellikle de Cumhurbaşkanı’nın siyasete direkt müdahalesi ve AKP lehine tavır sergileyerek muhalefet partilerini hedef alması, toplumda kaygı yaratmıştı. Bu kaygının toplumun bir yarısında yarattığı korku, AKP’nin tek başına iktidara gelmesini önlemek için adeta toplumda oluşan ortak kanı sonucu, HDP’ye destek verilerek HDP’nin barajı aşması sağlanmıştı.
Diğer yandan “Çözüm Süreci” üzerinde oluşturduğu milliyetçi söylemler ve AKP’yi bölücülerle birlikte çalıştığı yolundaki iddiaları, MHP’ de az da olsa, puan artışına neden olmuştu. CHP de oyunu koruyunca, AKP tek başına iktidar olabilme şansını yakalayamamıştı.
7 Haziran Seçimlerinde umduğunu bulamayan AKP ve özellikle de Cumhurbaşkanı, ciddi bir politika değişikliğine giderek o seçimi yok sayan bir tavırla, “tekrar seçim” diye bir söylem geliştirerek yeni bir seçimi gündeme getirmişti.
Burada bir konunun altını çizmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, toplumun yapısını ve muhalefet partilerin liderlerini çok iyi analiz edebilen ve çok iyi tanıdığı bu yapıyı istediği gibi yönlendirebilecek ve değişen her yeni duruma anında pozisyon alabilecek bir siyasi zekâya sahiptir.
Sayın Cumhurbaşkanı zaten başından beri Anayasal yetkilerinin dışına çıkarak görevini sürdürmesine engel olma gücü gösteremeyen muhalefetin, bu süreçte de bir hükümet kurmasını engelleyebileceğini görmüştür.
Bu tespit sonucu, Sayın Cumhurbaşkanı süreci yeni bir seçime taşıyacak kurgulamayı uygulamaya geçirmiştir.
Cumhurbaşkanı önce yeniden gündeme gelmek için bekleyen Deniz Baykal’ı davet ederek, onun partisine rağmen TBMM Başkanlığına aday olmasının önünü açmıştır.
Bu oyunu parti içi dengeleri gözetmek uğruna bozamayan CHP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP ile ortak adayları olan Ekmelettin İslamoğlu’nu, birlikte TBMM Başkanlığına aday gösterme fırsatını kullanamamıştır. MHP’nin de Baykal’a destek vermemesi sonucu, CHP ile MHP kendi elleri ile TBMM Başkanlığını kaybederek ilk raundu AKP’ne hediye etmişlerdir.
Baykal’ın parti hiyerarşisini hiçe sayan tavrı sonucu, CHP ile MHP’nin TBMM Başkanlığı seçiminde yaşadıkları ayrışma, bir anlamda iki partinin koalisyon kurma olasılığına da olumsuz yansımıştır.
Aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın “tekrar seçim” için eline en büyük kozu veren, daha seçim akşamından itibaren hiçbir koalisyonda yer almayacağını açıklayan MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli olmuştur.
MHP’nin hiçbir hükümet modeline ‘evet’ dememesi yanında, CHP’nin de AKP ile bir ayı aşkın süre görüşmesine rağmen bir anlaşmanın sağlanamaması üzerine yaptığı açıklama da, “Bu süreçte kendilerine hiçbir koalisyon önerisi gelmediğini” söylemesi, nasıl bir oyalamanın kurbanı olduklarının itirafı gibiydi.
Sonunda, Sayın Cumhurbaşkanı’nın istediği; ‘tekrar seçim’ için gerekli yasal süre dolmuş ve yapılan 1 Kasım Seçiminde, MHP ve CHP elbirliği ile AKP’ye tek başına iktidar olma yolunu açmışlardır.
Eğer MHP, bir şekilde CHP ile HDP’nin dışarıdan desteğini alarak bir koalisyon kurulmasına ‘evet’ deseydi, başta üç partinin de ortak talebi olan yolsuzluk ve rüşvet olaylarının soruşturulmasının yolu açılacaktı ki, bugün bu ülkede çok daha farklı bir hükümet olacak ve çok daha başka şeyler konuşuluyor olacaktı.
Ama olmadı. Cumhurbaşkanı ve AKP, dolaylı da olsa ara dönemde de iktidarda kalarak kendilerine avantaj sağlayacak her türlü yöntemi kullanarak, siyasetin gerektirdiği oy oranını yakalamış ve yeniden tek başına iktidar olmayı başarmıştır. Bu sonuçlar üzerine söylenecek çok fazla bir şey yoktur. Kazanan her zaman haklıdır.
Bu başarı, AKP’ ne ve Sayın bazı Cumhurbaşkanı’na çok daha fazla özenli olma sorumluluğu yüklemiştir.
Bence tek başına yeniden iktidar olmayı başaran AKP’den asıl bundan sonra beklenecek çok önemli bazı şeyler vardır. Bunlar bu ülkenin geleceği ve bu ülkede yaşayan herkesin mutluluğu ve huzuru için kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bunlar;
- Seçimden önce 10Ekim 2015 tarihinde bu köşede yayınlanan ve başlığı “Siyasi irade için oy her şey demek değildir” olan o yazımda, sanki bu günü görmüş gibi bir yargıda bulunmuştum. O yazımda, “Eğer bir toplumun tümünü kucaklayamıyorsanız ve toplumun tümüne eşit yaklaşamıyorsanız, isterseniz yüzde 60 oy alın, siyasi irade gücünüz olamaz” demiştim. Bugün, o gün diyor ve o tezimi öneri olarak tekrarlıyorum. AKP’ nin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bu yaklaşım içerisinde olacağını umuyorum.
- Hukuk düzenimiz, hiçbir gücün etkisi ve güdümünde olmaksızın bağımsız görev yapar hale getirilmelidir.
- Basın yandaş ve muhalif olmaktan çıkartılmalı ve basın üzerinde ki baskılar sonlandırılmalıdır.
- Kişilerin demokratik hak aramalarında ki özgürlüklerin kısıtlanmasına son verilmelidir..
- Ülkemiz onüç yıllık AKP iktidarın da üretimden kopartılmış ve üretmeyen bir toplum haline gelmiştir. Siyasi iktidar tüm milli kuruluşlarımızı özelleştirme yolu ile elden çıkartmıştır. Sanayi üretiminin çoğunluğu iç piyasaya dönük olup, ihracatımız ithalatımızı karşılamadığı için dış borcumuz Cumhuriyet döneminin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Acilen ihracat yaptığımız komşu ülkelerle ilişkilerin düzeltilmesine öncelik verilmelidir.
- Tarım üretimi durma noktasına gelmiş ve köyler boşalarak köy gençleri büyük kentlerin varoşlarında yaşam mücadelesine mahkûm edilmiştir. Acilen kentten köye geri dönüşün yolunu açacak bir “Tarım Reformu” ile tarlaların veraset yolu ile parçalanmasını önleyecek “toprak reformu” hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır.
- Kısacası, önümüzde ki dönemde Türkiye için her alanda hedef, “Üretim..Üretim...Üretim” Olmalıdır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, AKP tek parti iktidarında toplumun tüm kesitlerine eşit yaklaşırsa, ülkemizde korku ve endişe ortamı kalkacak ve ülke huzura kavuşacaktır.
Aksi halde, “NE KADAR YÜKSEK OY ALIRSAN AL, TOPLUMUN BİR YARISINI KORKUTUYOR VE KUCAKLAYAMIYORSAN, SİYASİ İRADEYİ TEMSİL EDEMEZSİN.” Tezi gerçekleşecek ve ülkemizin geleceği açısından yeni sıkıntılara zemin yaratılacaktır.
Umarım önümüzde ki dört yıl, kısır siyasi çekişmelerden uzak olur ve ülkemiz huzura kavuşur. İyi haftalar dileğiyle..