Bu hafta ki köşe yazımın dün yayınlanan1.Bölümünde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış öyküsünü kısaca özetlemiştim.
Bu açıklamayla,son zamanlarda sıkça gündeme getirilen Osmanlı hayranlığı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının sorumlusu olarak,büyük bir kısmı işgal edilmiş olan son vatan toprağı Anadolu’yu düşmandan temizleyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü gösterme çabalarına açıklık getirmiştim.
Bunu söyleyenlerin tarihimizi bilmediklerinden söz ederek, Nutuk’tan alıntılar yapmış ve Nutuk’u okuyanların bu yanlışa düşmeyeceklerinin altını çizmiştim.
Bu bölümde de Nutuk’un içeriğinden söz edeceğim.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşları ile birlikte 19 Mayıs 1919 da başlattıkları Millî Mücadele’yi zaferle sonlandırdıktan sonra bu süreçte yaşananları, TBMM’ de 15 Ekim 1927 günü başladığı ve 20 Ekim 1927 günü tamamladığı 36 saat süren konuşmasında okuduğu NUTUK’TA anlatmıştır.
Nutuk, Millî Mücadelenin öncesinden başlayarak o süreçte yaşananları çok detaylı anlatan en anlamlı tarihi belgedir.
O nedenle de bu ülkede yaşayan herkesin,bugün özgürce yaşamamızı sağlayan Millî Mücadele’yi anlatan NUTUK’U okumasının gerekli olduğuna inanıyorum.
Özellikle de 1. Bölümde de belirttiğim gibi bu ülkeyi yönetmeye talip olan bir siyasetçinin NUTUK’U okumamış olması, siyasi yaşamı adına büyük şanssızlıktır.
Çünkü NUTUK, sadece askerî açıdan değil, aynı zamanda da siyaset adına da bir öğreti kitabıdır.
Şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu NUTUK’TAN bazı alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine geçtiği vakit Türk Milleti yükselecektir.”
“Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.”
“Efendiler, sırası gelmişken aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!"
“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez."
"Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe sürüklenmesini ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar."
"Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve yurdun gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir."
"Adalet dilenmekle ve başkalarına kendini acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez.Ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz."
"Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal Utku yapıtıdır!"
"Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkılamayacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken hepsini birden yenip yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla çatışmaya varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı. Bu zihniyette olan yalnız halk değildi; Özellikle seçkin ve aydın denen insanlar böyle düşünüyordu."
"Söz konusu görev, artık resmi makam ve üniformaya sığınarak el altından yürütülemez. Açıkça ortaya çıkıp ulusun hakları adına yüksek sesle bağırmak ve bütün ulusun bu sese katılmasını sağlamak gerekir."
"Efendiler, zavallı ulusumuzu tutsak etmek isteyen düşmanları kesinlikle yeneceğimize olan inanç ve güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada bu tam inancımı yüce kurulunuza, bütün ulusa ve bütün dünyaya karşı ilan ederim."
“Savunma çizgisi yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün yurttur. Yurdun her karış toprağı yurttaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz."
Mustafa Kemal Atatürk,NUTUK’TA söylediği gibi milletine güveniyor ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile gurur duyuyordu.
Kurduğu Cumhuriyeti de çok inandığı Türk Gençlerine armağan ediyor ve NUTKU’NU gözyaşları ile“Gençliğe Hitabesi” İle tamamlıyordu.
Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ, kendisinden sonra olabilecekleri o günden görmüşçesine,uyarılarla doludur.
30 Ağustos Zaferi ile Millî mücadeleyi kazanıp kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak ölümüne kadar geçen 15 yıl gibi kısa süreçte, yaptığı devrimlerle ülkesini çağdaş dünyaya taşıyordu.
Ne yazık ki, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra ki dönemlerde O’NUN devrimlerine yeterince sahip çıkılamadı.
Özellikle eğitim politikamızdaki yozlaşma ile sorgulayarak öğrenme modelinden uzaklaşarak, ezbere dayalı bir eğitim modelinin uygulanması sonucu tarih bilgisi ve genel kültürden uzak bir kuşak yetiştirildi
Hatta Millî Eğitim Bakanlığı’nın gözetim ve denetiminde ki bazı okullarda, Atatürk döneminin yok sayıldığı ve Atatürk’ü din düşmanı olarak tanıtan eğitimlerin verildiği bilinmektedir.
Bu ülkede yaşayan herkes bilmelidir ki, Orta Asya’dan itibaren Anadolu’da kurulmuş tüm Türk Beylikleri de, onları aynı şemsiye altında toplayan Osmanlı İmparatorluğu da, Osmanlının yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti de bizimdir.
Osmanlı geçmişimiz, Türkiye Cumhuriyeti ise, geleceğimizdir.
Kısaca söylemek gerekirse bu ülke de özgürce yaşayabilmenin yolu tarihimizin çok iyi bilinmesinden geçmektedir.Bu hepimiz için kaçınılmaz bir görevdir.
Ülke olarak hukukun çöktüğü, ekonomik sorunların yoğunlaştığı bir dönem de,Güney sınırımızda Amerika’nın desteği ile toplanarak bir Kürt devleti kurma çabasında ki PKK-PYD ve YPG terör örgütlerini temizlemek üzere, ordumuz hava ve kara harekâtı başlatmış bulunuyor.
Silahlı Kuvvetlerimizin bu harekâtı başarı ile tamamlayarak sağ salim dönmelerini diliyor ve tek bir askerimizin dahi şehit olmaması için dualarımızı şanlı ordumuz için yapıyoruz.
Bu harekatla, çok acı çeken bölgemizde kesin barışın sağlanmasını diliyorum.
Çok hareketli geçecek olan haftanın, ülkemiz açısından güzel haberlerle geçmesini umuduyla iyi haftalar.