Bu ülkenin bir insanı olarak artık siyasetin, ülkeyi iyi yönetmek için mi, yoksa kişisel egoların tatmini ve çıkarları için mi yapıldığını anlayamaz hale geldim.
Siyasi partilerin amacı, bir şekilde iktidara gelip seçimde vaat ettiklerini yerine getirerek ülkeyi yönetmek değil midir?
Yoksa siyaset yapmanın amaçları değişti de bizim haberimiz mi olmadı?
Ülkenin adam gibi yönetilmesi için kafasını yoran herkesin kafasına takılan soru bu. Seçim yapılmış ve toplum büyük bir katılımla tercihini yapmıştır.
Şimdi, seçmenin çıkan bu tabloya bakarak siyasi partilerden ne gerekiyorsa onu yapıp, hükümeti kurmasını beklemek hakkı değil midir?
Eğer bunlar doğru ise, söyler misiniz? Siyasi partilerin yaptıkları demokrasi ve ülke çıkarlarına uyuyor mu?
Ülkeyi altmış gündür görevi bitmiş bir hükümete bırakmaya ve yetkisiz bir hükümetin neredeyse ülkeyi topyekûn bir savaşa sokacak kararları almasına göz yummaya hangi siyasi partinin ve de hangi siyasi liderin hakkı olabilir?
Seçim sonuçları kesinleştiğinde ortaya çıkan tabloyu sağlıklı düşünen herkesin, seçmenin “AKP’ nin tek parti iktidarına dur dediğini ve diğer üç partiye bir araya gelin ve bir koalisyon hükümeti kurarak 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarını soruşturun, yargıyı bağımsız hale getirin ve ülkeye güvenli ortamı sağlayın” dediği şeklinde anlamadı mı?
Ne var ki, çoğunluğun anladığı bu mesajı, anlamak istemeyenler de vardı.
Bunlardan birisi, seçim sürecinde AKP’ye hesap soracağını söyleyen hatta daha da ileri giderek, “Sormayan şerefsizdir” diye meydanları inleten MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ydi.
Seçmenin verdiği mesajı anlamak istemeyenlerin diğeri de, seçim sonuçlarına göre AKP’ nin tek başına iktidar olma şansını yitirdiğinin belli olması üzerine, erken seçim (hatta tekrar) seçim isteyen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dı.
AKP’ nin 13 yıllık iktidarından bunalan kesimin seçim öncesi ortak kanısı, AKP’nin tek başına iktidar olamamasının tek şartının HDP’nin barajı aşarak TBMM’ ne girmesinin gerektiğiydi.
Nitekim böyle düşünen seçmenlerin bir kısmı istemeyerek de olsa HDP’ e oy veriyor ve AKP’ nin 13 yıllık icraatının hesabının sorulmasının yolunu açıyordu.
Çok önemli bir görevi yerine getiren seçmenlerin şimdi bu gerçekler göz ardı edilerek şerefsizlikle suçlanıyor olması da üzüntü vericidir.
Kaldı ki, seçimler öncesi AKP’ nin tek parti iktidarından kurtulmak isteyen herkesin dilinden düşmeyen bir diğer öneri de, sola yakın olanlar CHP’ye, sağa yakın olanlar da MHP’ye oy versin değil miydi?
****************************************
Seçim sürecinde muhalefet partilerinin en fazla gündeme taşıdıkları ortak söylem ise, AKP İktidarına 13 yıllık icraatlarının hesabının sorulacağıydı.
Seçmen de, oyları ile AKP’ nin tek parti iktidarına son verirken, CHP, MHP ve HDP’ye koalisyonu kurun ve 13 yılın hesabını sorun demişti.
Ortaya çıkan bu tablo sonrası CHP ön şartları olsa da, kurulacak her türlü koalisyon hükümeti içerisinde yer almayı kabul etmiştir.
HDP de dışarıdan destek olarak da, içinde olarak da kurulacak bir koalisyona her türlü desteğe hazır olduğunu açıklamıştır.
AKP ise, en çok oyu alan ve iktidarı bırakmamaya zorunlu olan parti olarak zaten kurulacak koalisyonda bulunmaya kararlı gözükmekteydi.
Ne var ki seçim öncesi hesap soracağını en çok söyleyen MHP, akıl almaz bir şekilde hiçbir şekilde kurulacak koalisyonların içinde olmayacağını söyleyerek tüm kapıları kapatmıştı.
MHP’ nin söylediği tek şey, seçmenin “Nasıl oluyorsa” Kendilerine ana muhalefet görevi verdiğiydi.
Bu gerçeklerden sonra gelişmelere şöyle bir göz atarsak, başlangıçta söylediklerim de ne kadar haklı olduğumu daha iyi anlayabiliriz.
- Daha seçim sandıklarının tam açılmadığı saatte, partilerin ‘ben hiçbir şekilde hükümet içerinde yer almam’ diye açıklama hakkı olabilir mi?
- Seçmenin çok açık şekilde verdiği mesajı anlamamış gözükerek, koalisyona karşı çıkmak siyaset yapmak mıdır?
- Seçim sürecinde 17-25 Aralık da ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzlukların hesabını sormayan "Şerefsizdir” dedikten sonra, seçmenin “Haydi sor o zaman” diyerek tek parti iktidarına son veren kararına rağmen, kurulacak bir koalisyon hükümeti içerisinde olmayı çeşitli bahanelerle ret etmek ne demektir?
- Seçim stratejisini AKP’den hesap sorma üzerine kurgulamış bir partinin, TBMM Başkanlığı gibi hesap sorabilmenin ilk dayanaklarından birisi olacak bir makamı, AKP’ ne sunmasının açıklamasını nasıl yapabilir?
- Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürükleyecek kararlar için TBMM’ de açılaması istenilen, “Terörü Soruşturma Önergesine” AKP ile birlikte ret oyu veren bir parti, nasıl olur da ana muhalefet partisi olmayı talep edebilir?
- “Çözüm süreci” denen kandırmaca ile Türkiye oyalanırken PKK’ nın silah bırakmak yerine Türkiye’nin neredeyse her tarafında muhtemel bir gerilla savaşının alt yapısı oluşturduğunu HDP nasıl görmezden gelir?
- Kurulacak koalisyonlara her türlü desteği vereceğini söyleyerek siyaset adına koyduğu doğru tavrın artılarını ve seçimde seçmenin kendisine verdiği emanet oyların kredisini hesapsızca harcaması, nasıl açıklanabilir?
************************************
SONUÇ:
Seçimin sonuçlandığı andan itibaren kesin tavır almış iki kişi, altmış günlük sürenin boşuna harcanmasını sağlamıştır.
Eğer bu süreçte bir koalisyon hükümeti kurulamaz ve ülke yeni bir seçime mahkûm edilirse, doğan bu boşluğun ülkemiz adına çıkaracağı ağır faturanın sorumlusu da bu iki lider olacaktır.
Bu iki kişiden Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tek adam olabilmesinin son şansı olarak erken seçimi görmekte ve bu uğurda alınacak bir miktar oy uğruna ülkenin Ortadoğu batağına saplanmasına dahi göz yummaktadır.
Bu şansı yaratmak için de, kurulabilecek bir koalisyon hükümetinin kendi hesapları adına çok şeyin sonu olduğunu bilerek koalisyon hükümetine sıcak bakmamakta ve bir AKP azınlık hükümeti ile ülkeyi yeni bir seçime zorlamaktadır.
MHP ise, kurulacak bir koalisyon hükümetinde yer alarak ülkemizde demokrasinin kurallarının işlerlik kazanmasını ve geçen 13 yılın hesabının sorularak ülkenin güvenli bir ortama kavuşmasını sağlamak yerine, ülkeyi bir kez daha AKP’ye mahkûm edebilecek bir vebali üstlenmektedir.
MHP unutmamalıdır ki, ana muhalefet partisi olmakla ülkede hiç soruna çözüm olunamamaktadır. Bunun en büyük örneği de, hemen hemen her seçim sonrası ana muhalefet görevi alan CHP’dir.
- Üzülerek söylemek gerekirse, benim ülkem ülkesinden çok kendisini düşünen liderleri hak etmiyor.
- Benim ülkem, sürekli kaybederek yıllardır partilerinin başında olup siyaseti tıkayan liderleri de hak etmiyor.
- Artık benim ülkemde de, kaybeden liderin gidip yerine yeni isimlerin geleceği siyasi partileri görmek istiyor.
- Artık benim ülkem, takım tutar gibi babadan oğula her dönem aynı partilere oy verenler yerine, bu dönem hangi parti ülkeme daha yararlı olur sorgulamasını yaparak hak eden partiye oy veren seçmenlere sahip olmak istiyor.
Umarım bu yazının yayınlanacağı gün koalisyon görüşmelerinden olumlu bir sonuç çıkar ve ülkem huzura kavuşur, ben de bu yazdıklarımı yırtar atarım.