Geçtiğimiz günlerde kaçmaya çalıştıkları botun batması sonucu cansız bedeni Bodrum sahiline vuran üç yaşında ki Suriyeli Aylan’ın en gaddar insanın dahi vicdanını sızlatan görüntüleri olmasaydı, daha önce iki kez değindiğim bu konuya bir kez daha değinmeyi düşünmüyordum.
Ne var ki, Sömürgeci güçlerin ülkelerinde çıkardıkları iç savaştan kaçarak sığındıkları Türkiye’den bir Avrupa ülkesine geçmeye çalışırken bindirildikleri derme çatma botların batması ile Akdeniz’ de can veren yüzlerce Suriyeli ’nin dramı, beni bu yazıyı yazmaya mecbur etti.
Çok değil birkaç yıl önce güney bölgemizde ki en uzun sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye’de bir sorun gözükmüyordu. Suriye’nin başında olan Diktatör Esat ile bizim Başbakanımız arasında da dostluk rüzgârları esiyordu.
Ne oldu da bir anda bu ülke ile düşman haline geldik? Esat’ı devirme senaryolarının baş aktörü olduk?
Oysa her şey ortadaydı. Bu noktaya geleceğimiz, Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası olduğumuz gün belli olmuştu.
Dünyanın günümüzde ki en büyük sömürgecisi Amerika’nın kendi insanlarının elli, hatta yüzyıl sonrasını garantiye almak için uygulamaya koyduğu proje, son on yılda Ortadoğu’yu kan gölüne çeviriyordu.
Amerika ve işbirlikçileri, Ortadoğu’ya barış getirme yalanı ile sahneye koyduğu “Büyük Ortadoğu Projesi” BOP ile Mısır, Irak ve Libya liderlerini kanlı bir şekilde devirdikten sonra aynı şeyi Suriye’de deniyordu.
Bu kanlı oyunun bizi ilgilendiren yönü, daha işin başında o dönemki Başbakanımızın BOP Eşbaşkanı olarak ilan edilmesiydi.
Bir an da olaylar öncesinde iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Suriye Lideri Esat’ı devirmek için çaba sarf eder hale geldik.
Bu müdahaleler sonrası iç harbe sürüklenen Suriye’de ki karmaşa artık bizi de büyük bir belanın içine sürükledi.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ki PKK belasına birde Suriye iç savaşının yarattığı yeni terör örgütleri olan DAİŞ ve İŞİD’ in eklenmesi ile yalnız Suriye değil, ne yazık ki bizim ülkemizde kan gölüne döndü.
Şimdi bu terör eylemlerinin ülkemizde de bir iç savaşa dönüşmemesi için dua etmekten başka çaremiz kalmadı.
Esat’ı devirmeyi de başaramayanların yarattığı Suriye iç savaşında öylesine bir karmaşa yaşanıyor ki, Suriye Halkı iki ateş arasında kalarak ülkesini terk etmeye başladı. Bu toplu kaçış onlar için tam anlamı ile felaket ve sefalete dönüşmüş bulunuyor.
Ülkelerini bu kötü günlerinde terk ettikleri için kızanların çoğunlukta olduğu bu kaçış sonrası, mültecilere kucak açan Türkiye’nin dört bir yanı Suriyeliler tarafından adeta işgal edildi.
İlk başta oluşturulan kamplara yerleştirilen Suriyelilerin sayısının giderek artması ile kontrol edilemez hale gelen bu mülteciler, ülkemizin her tarafına dağıldılar.
AB ülkeleri 50.000-60.000 mülteciyi dahi almamak için sınırlarını kapatırken, ülkemize gelen Suriyeli mülteci sayısının iki buçuk milyonu aştığı söyleniyor.
Samsun’da dahi adım başı çok küçük yaşta ki çocukları ile dilenen Suriyelilerin durumu iç sızlatıyor. Bu yaşanan dramın bir yüzü. Diğer yüzünde ise, ülkemiz insanlarını ilgilendiren ve gittikçe büyüyen bir başka sorun var.
Sadece kayıtlı olan işsiz sayısının % 10’ u geçtiği ülkemiz de bazı sektörlerin ucuz, hatta sigortasız işgücü olarak Suriyelilere iş vermesi, kendi işsizlerimizi çileden çıkartmaya başlamıştır.
Buna rağmen çok büyük kısmı işsiz ve barınacak yeri olmayan bu mülteciler için ciddi önlemler alınmazsa, önümüzde ki kış ayları onlar adına çok ağır sonuçları olacak olaylara gebedir.
Özellikle Güneydoğu’da ki sınır illerimizde yoğunlaşan Suriyeliler bu illerin sosyal yaşamını da bozmaya başlamıştır. Suriyeli kızları ve kadınları imam nikâhı ile ikinci, hatta üçüncü eş olarak alan fırsatçı ve ahlak yoksunu erkekler, o bölgenin aile yapılarını da çatlatmaya başlamıştır.
Durup dururken bulaştığımız Ortadoğu batağı, ülkemiz adına çok ciddi sorunlar yaratmaya başlamıştır. Amerika’nın çıkarları uğruna Amerikan uçaklarına üslerimizi açarak bu savaşa fiilen girmemiz, bizi de Suriye’de ki iç savaşta taraf haline getirmiştir.
Umarım sonu belli olmayan bu süreç, ülkemiz adına beklenmedik gelişmelere neden olmaz. Ve umarım ülkemizi yöneten siyasi irade, kendi varlığını sürdürebilmek adına yeniden çatışmaya dönüştürülen Güneydoğu’da ki Kürt sorunu ve bu Suriye sorununu çok daha vahim sonuçlar yaşatacak noktalara taşımaz.
Bölgemizde ki bu akıl dışı savaşların bir an önce durdurulmasını, daha fazla askerimiz ve polisimiz ölmeden ve yurtsuz kalan bu mültecilerin çok daha fazla kayıplar vermeden yurtlarına dönmesini sağlayacak ortak aklın, biz dâhil bölgemizde ki ülkeleri yönetenlere hâkim olduğu ve iç huzurun sağlandığı günlere ulaşmamız dileğiyle, iyi haftalar. 05. 09. 2015