Onbeş yıldır bu gazetede köşe yazısı yazıyorum. Pazartesi günleri “SUNUŞ” Başlığı ile yazdığım yazılarımı, sağlık sorunu yaşadığım iki hafta dışında aralıksız sürdürüyorum.
Samsun dışında olduğum zamanlarda dahi yazmayı sürdürdüm. Samsun’un ve ülkemin sorunlarına yer verdiğim yazılarımı görev anlayışı ile inatla sürdürebiliyorsam bunda ki en önemli itici güç, okurlarımdan aldığım destek mesajlarıdır.
Bu destek mesajları yanında zaman zaman da eleştiriler almıyor değilim. Destek mesajları nasıl motive ediyorsa, eleştiriler de bir o kadar uyarıcı ve yönlendirici oluyor.
- 06.2015 tarihinde yazdığım tarım içerikli yazıma çok değer
verdiğim Ziraat Mühendisi Ünal Işıker’den itiraz geldi. Bugün bu dostumun itiraz yazısını köşeme alıyor ve mektubunu sizlerle de paylaşıyorum.
İtiraza konu olan yazımın içeriğini yeniden okumak isteyen okurlarım, aşağıda ki linke girerek yazdıklarımı hatırlayabilirler.
http://www.hedefhalk.com/tarimda-ki-yanlislar-gelecegimize-ihanettir-603250yy.htm
Tarım konusuna duyarlı olmamın temelinde yatan neden, belki de amcamın bir ziraat mühendisi olarak yaşamını tarımın gelişmesi için harcamış birisi olmasıdır.
Amcam daha mesleğinin ilk yıllarında Devlet tarafından gönderildiği Amerika’da ki tarımı incelemiş ve mesleğine üretme çiftliklerinde başlamış bir mühendisti. Dürüstlüğü ve ilkeli duruşu, onu önce Amasya, sonra da sırasıyla Erzurum, Konya, Diyarbakır, Kocaeli Ziraat İl Müdürlüğü makamına taşımış ve son tayin yeri olan İstanbul İl Ziraat Müdürlüğünden de emekli olmuştu.
Bu konuda bir anımı yazarak amcamı da rahmetle anmış olayım. Konya İl Ziraat Müdürlüğü sırasında dönemin Konyalı Tarım Bakanı Bahri Dağdaş, Konya İli adına bakanlığının göndereceği tohumluk buğdayın dağıtımı sırasında bir ilçeye daha çok tohum gönderilmesini ister. Amcam da her ilçeye belirlenmiş kıstaslara göre dağıtmak zorunda olduğunu söyler. Bakan ısrarlıdır. Bunun üzerine amcam, yazılı talimat gönderirse isteneni yapabileceğini söyler.
Yazılı talimat fazla gecikmeksizin ertesi gün gelir. Amcam tenzili makam ile Diyarbakır Ziraat İl Müdürlüğüne atanmıştır. Ama bu dik duruşu, onu daha sonra emekli olacağı en büyük ilin Ziraat Müdürlüğüne kadar taşımıştır.
********************************
Gelelim,“Tarımda ki Yanlışlar Geleceğimize İhanettir” Başlığı ile yayınladığımo yazıma. Aslında o yazımı,Zahide Uçar tarafından kaleme alınmış olan,“İhaneti Gördüm” Başlıklı yazıdan alıntılarla yazmıştım..
Yazımın giriş bölümünde de aşağıda ki saptamalarayer vermiştim.
“Tarım alanları yeterli olmayan ülkelerin en önemli sorunu, kendi halkının gıda ihtiyacını dışalımlarla karşılamak zorunda kalmalarıdır. Bu tür bir ülkeler bir de ekonomik güçten yoksun ise, bazı Afrika ülkeleri gibi açlıkla boğuşmaya mahkûmdur.
Üzülerek söylemek gerekirse, bu tehlike bizim de kapımızı çalmaya başlamıştır. Tarıma elverişli toprağı sınırlı olan ülkeler değişik yöntemlerle tarım alanları oluştururken, biz Tanrı’nın bahsettiği alüvyon ovalarını kirli sanayi tesislerine açtık.
Çok değil 15-20 yıl önce gıda üretimi anlamında kendine yeten yedi ülkeden birisi olan ülkemiz, bugün buğday, pirinç, mısır ve canlı hayvan gibi temel gıda maddeleri yanında, hayvan besini olan samanı dahi dışalımla karşılar duruma düşmüştür. “
Bu girişten sonra Sayın Zahide Uçar’ın yazısından alıntılar yapmıştım.
Sayın Uçar o yazısın da, doğal gübreleme yerine artan suni gübreleme ve ilaç kullanımından yakınıyor ve uluslararası ilaç tekellerinin bizim de içinde bulunduğumuz ülkeler de yeni ilaçları denediklerini anlatıyor ve bu noktada da Sayın Ünal Işıker’in itiraz ettiği şu sözlere yer veriyordu;
“ Ne yazık ki çiftçiye bu gerçeği anlatan yok. Uluslararası ilaç tekellerine esir olan siyasetçiler, akademisyenler Ziraat Mühendisleri, Ziraat Teknisyenleri bu ülkenin geleceğini yok ediyorlar..
Maalesef ülkemizde sadece aydın(!) ihaneti yok. Meslek ihaneti de var.
İlaç tekellerine hizmet eden doktor ve müteahhit hizmetkarı mühendisler parayı insana tercih ediyor. Anadolu Topraklarının rahmi parçalanıp doğurganlığı bitirilirken, Ziraat Fakülteleri ve Ziraat mühendisleri ne yapıyor? Fakülteler, dışarıdan kendilerine dikte ettirilen bilgiyi sorgulamadan öğrencilerine veriyor. Gerçek bilim şüpheci değil midir? Sorgulamayan kafa bilim üretebilir mi?Anadolu tarım topraklarının halini gördükten sonra Ziraat Fakültesi öğretim görevlilerine, Ziraat Mühendislerine; “YIRTIN O DİPLOMALARI” demek geldi içimden.”
****************************************
Şimdi, bu sözlere gelen itirazı da değerli dostum Sayın Ünal Işıker’in kaleminden okuyalım.
Sayın Subaşı,
Öncelikle Tarımsal konulara gösterdiğiniz ilgiden dolayı size teşekkür ederim. Ancak 01.06.2015 tarihli “SUNUŞ” köşesinde yayınladığınız ve “Tarımdaki Yanlışlar Geleceğimize İhanettir” başlıklı yazınızda, Sayın İbrahim Doğuş’tan yaptığınız alıntıda bu yanlışların Ziraat Mühendislerine fatura edilmesi, tek sorumlu olarak özellikle Ziraat Mühendislerinin gösterilmesi gerçeği yansıtmamaktadır. Sayın Doğuş’un bu tespiti, kendisinin ülkemizde son 30 yıldır tarımsal alanda Hükümetlerin yaptıkları yanlışları izleyemediğini göstermektedir.
Kısaca belirtmekte yarar var: Organik madde toprak içinde bulunan bitki ve hayvan kalıntılarıdır. Bunların parçalanması sonucunda oluşan humus toprağın fiziksel özelliklerini düzeltirken, organik maddelerin içindeki besin maddeleri de bitkiler için yarayışlı duruma geçer. Organik madde toprakta yaşayan mikro organizmalarında hayat kaynağıdır. Bu küçük toprak canlılarının faaliyetleri ile tarım alanlarından daha iyi ürün almak mümkün olmaktadır. Tarım topraklarına, organik madde miktarının arttırılması için hayvan gübresi verildiği gibi, yeşil gübre yani yeşil bitkilerin toprağa karıştırılması şeklinde bir uygulama da yapılmaktadır.
Kültür bitkilerinden yeteri kadar verim alınması için, özellikle Azot ve Fosfor gibi bitki besin maddelerinin sun’i gübrelerle toprağa verilmesi gerekir. Ancak bunun içinde toprak analizi yapılarak toprakta ne kadar bitki besin maddesi bulunduğunun belirlenmesi ve yetiştirilecek ürüne göre gübre tavsiye edilmesi gerekir.
Ülkemizde 1984 yılına kadar Toprak-Su teşkilatı bu konularda çok değerli hizmet vermiştir. Ancak 1984 yılında Özal hükümeti tarafından bu teşkilat lağvedilmiştir. Daha sonra aynı hizmetler Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde etkisi azalsa da yürütülmeye başlamıştır. Yakın bir zamanda Köy Hizmetlerinin de kaldırılması ile çalışmalar Özel İdare bünyesinde yürütülmüş, 2014 yılında çıkarılan “Bütün Şehir Yasası”ile de tamamen kaldırılmıştır. Daha önce Toprak-Su Araştırma Enstitüsünce 1984’ten sonrada Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsünce yapılan bitkilerin besin maddeleri ve su ihtiyacı ile ilgili tüm araştırma çalışmaları ile toprak analizleri konusunda verilen hizmetler sekteye uğratılmıştır.
Yine 1984 yılında Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinin kapatılması ile Bitki Hastalık ve Zararlıları ile Mücadele konusunda yapılan bilimsel çalışmalara büyük darbe indirilmiştir.
Gerek 2002 yılında uygulamaya konan tütün ve şeker yasalarının olumsuzlukları nedeniyle, gerekse yetiştirdiği üründen elde ettiği gelir maliyetini karşılamadığından son 13 yılda milyonlarca çiftçi toprağından kopmuştur. Buna ilaveten Trakya büyüklüğünde bir tarım arazisi de tarım dışı amaçla kullanılmaya başlamıştır.
Bu ve buna benzer Hükümet politikalarından kaynaklanan olumsuz gelişmeleri göz ardı ederek Ziraat Mühendislerini günah keçisi olarak görmek ne derece insafa sığar, sizin ve okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.
Ziraat Mühendislerinin yasal temsilcisi olan Ziraat Mühendisleri Odası bu yanlışları her platformda dile getirerek Kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmıştır. Hükümetlere bu konuda yapılan uyarılar ise sonuçsuz kalmıştır.
Ziraat Mühendisleri şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da tüm zorluklara karşı yine de görevini en iyi şekilde yapmaya devam edecektir
Saygılarımla.
Ünal Işıker
Ziraat Yüksek Mühendisi
Evet, itiraza neden olan yazıdan alıntıları ve Sayın Işıker’in cevap yazısını okudunuz. Kendi adıma söylemek isterim ki, ülkemizde ki tarım yanlışlarının tek sorumlusu olarak ziraat mühendislerini göstermek büyük haksızlık olur.
Burada en büyük yanlış, tabii ki her konuda olduğu gibi tarıma da yeterli desteği vermeyen ve tutarlı bir tarım politikası üretemeyen siyasi iradelerdir.
Ama bir gerçeği de yok sayarak bir yere varamayız diye düşünüyorum.
O da, yerli tohumculuğu terk edip, yabancı ülkelerin ürettiği devamlılığı olmayan tohumlarına mahkûm olmamız ve tekellerin dayattığı ilaçlara köylünün mahkûm edilmesi konuların da Ziraat Fakültelerininyeterli çabayı gösterdiklerini ve sorumluluk aldıklarını söyleyebilir miyiz?
Her şeye rağmen, Sayın Zahide Uçar’ın ziraat mühendislerini baş sorumlu göstermesini, ziraat Mühendislerine yapılmış bir haksızlık olarak gördüğümü belirtmek istiyor ve iyi haftalar diliyorum..
02.08.2015