Ülkeler için deniz bağlantısı son derece önemlidir.
Çünkü ülkeler için deniz, stratejik konum kazanmak demektir.
Çünkü ülkeler için deniz, kolay ve ekonomik ulaşım demektir.
Çünkü ülkeler için deniz, dünyaya açılmak demektir.
Hatta komşu ülkeler arasında ki savaşların birçoğunun nedeni dahi deniz bağlantısı olmayan ülkelerin, çevrelerinde bulunan denizlere bağlantı sağlayabilmek için savaşı dahi göze almalarıdır.
Denizlerin ülkeler için böylesine önemli olduğu günümüz de Türkiye,sahip olduğu üç tarafında ki denizlerle dünyanın her tarafına bağlantı sağlayabilen dünyanın en şanslı ülkelerinden birisidir.
Ne var ki, “Türkiye sahip olduğu bu şansı ne kadar kullanıyor?” Sorusuna, ne yazık ki olumlu cevap vermek mümkün değildir.
Türkiye’nin sahip olduğu denizlerin önemi öylesine büyüktür ki, Avrupa’nın sömürgeci devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıf düştüğü dönemlerde bu denizlerin kullanım hakkını Osmanlı’nın elinden almışlardır.
Osmanlı’nın yabancı ülkelere bırakmak zorunda kaldığı “Kapitülasyon” Diye bilinen deniz ulaşımını kullanım hakkını, Osmanlı’nın dağılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, imzaladığıLozan Antlaşması ile yırtıp atmış ve denizlerimizin kullanım hakkını yabancıların elinden almıştır.
Ülkemiz adına Kapitülasyonların kaldırılması öylesine önemli bir kazanımdır ki,
Türkiye, limanları arasında ki taşımacılık hakkını sadece kendi vatandaşlarına tanımasını,çıkarttığı bir kanunla01 Temmuzgününün“Kabotaj Bayramı”olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.
İşte böylesine önemli bir hakkı vatandaşlarına tanımış olan bir ülkenin bugün denizlerinde ki limanlar arası taşımacılığı hemen hemen hiç kullanmamasının anlaşılır bir yanı yoktur.
**********************************************
LİMANLARIMIZ ARASINDA NEDEN İNSAN VE YÜK
TAŞIMACILIĞI YAPILMIIYOR?
Cumhuriyet dönemiyle birlikteliman yapımına önem verilmiş ve Karadeniz, Ege ve Akdeniz, hatta bir iç deniz olan Marmara kıyıların da bulunan kentlerimize çok önemli limanlar yapılmıştır.
Bu limanların birçoğu günümüzde özelleştirilmiş ve daha da geniş olanaklarla ülkemizin ihracat ve ithalatında önemli rol oynamaya başlamıştır.
Bu taşımacılığı yapan gemilerin büyük çoğunluğunun yabancı bayraklı gemiler oluşu da düşündürücüdür.
Ama benim üzerinde durmak istediğim asıl konu, ülke içinde ki insan ve yük taşımacılığında bu limanlarımızı neden kullanmadığımıza cevap aramaktır.
Denizyolu taşımacılığı, en ekonomik ve sağlıklı ulaşım yolu olarak tanımlanır.
Ülkemizde ki sanayi kuruluşlarının en yoğun olarak konuşlandığı bölge İstanbul merkezi ve çevresinde ki Kocaeli-Sakarya, Bursa yöresi ile Trakya’nın bir bölgesidir.
Bunun anlamı, İstanbul dışında kalan illerin her türlü ihtiyacı olan tüm malın İstanbul yöresinden gönderildiği gerçeğidir.
Nitekim, Cumhuriyet dönemiyle birlikte Anadolu’ya gönderilecek her türlü kargo yükü için kısıtlı liman olanaklarına rağmen denizyolu taşımacılığı kullanılmaya başlamıştır.
Yine 1990’lı yılların ortalarına kadar Türkiye limanları arasında yolcu taşıması yapan feribot seferleri de vardı.
Bugün liman sayısının arttığı ortamda bu denizlerimizde yolcu taşıyan tek bir gemimiz bulunmamaktadır.
Yük taşıyan gemi ve deniz taşımacılığı yapan firma sayımız daülkemizin büyüklüğüne yakışmayacak kadar azdır.
Dün ulaşım kullanım hakkını yabancılara verdiğimiz kapitülasyonlar nedeniyle kullanamadığımız limanlarımız arası ulaşımı, kapitülasyonları sonlandırdığımız günümüzde dekullanamıyorsak, bunun bir açıklaması olmalıdır diye düşünüyorum.
Çocukluğum Hançerli Mahallesinin sahilinde bulunanYolcu İskelesi’nin 100 metre kadar karşısındaki evde geçti.
Sözünü ettiğim 1950’li yıllarda her hafta İstanbul’dan kalkan büyük bir yolcu gemisi, Zonguldak ve Sinop’a uğradıktan Samsun’a gelir ve bizim evin açıklarında demirlerdi.
Hemen evimizin önünde ki Yolcu İskelesi’nden kalkan yolcu motorları gemiye yanaşır ve Samsun yolcularını alarak iskeleye indirirdi.
Bu gemi daha sonra Trabzon’a ve Rize’ye kadar gider ve ertesi gün geri dönerek aynı limanlara uğrar ve İstanbul yolcularını alarak İstanbul’a giderdi.
Yine o dönemlerde Samsun, Doğu Anadolu Bölgesi illeri ile iç ve doğu Karadeniz Bölgesi’ne gidecek her türlü malın deniz yolu ile geldiği dağıtım merkeziydi.
Her gün 3-5 yük gemisi yine bu iskelenin açıklarında demirler ve gemiye yanaşan çaparla (Yük motorları) yükler iskeleye taşınırdı.
1960 yılların başlarında limanın hizmete girmesinden sonra feribot seferleri de başlamıştı.
Bu feribotlara aracımızı da yükleyerek İzmir’e kadar gidiyor ve oradan aracımızla istediğimiz tatil beldesine geçebiliyorduk.
Ne yazık ki, yanlış planlama sonucu Samsun’un önünü kesecek şekilde yapılan limanımız, bugünülke içi ne yolcu ne de yük taşımacılığında kullanılmıyor.
Dünyanın en güvenilir ve ekonomik toplu seyahat ve taşımacılık yolu olan deniz ulaşımının terk edilerek, bir başka kapitülasyon anlamında ki dayatmalar sonucu karayoluna ağırlık verilmesi, ülkemizin dış borç yükünün artmasında ki en büyük nedeni oluşturmuştur.
Yerli yapımda ki önemligelişmelere rağmen karayolu araçlarının büyük bir kısmı ithal edilmektedir.
Karayolu araçlarında kullanılan benzin, mazot ve likit gaz dış ülkelerden ithal etmek zorunda olduğumuz yakıtlardır.
Oysa denizyolu taşımacılığına ağırlık verilmiş olsa, karayollarının yapımı ve her yıl yapılması gereken bakımı için harcanan paralara gerek kalmayacaktır.
İşte bu sorunun cevabı, eğer işbirliği içerisinde olduğumuz yabancı ülkelerin bir dayatması değilse, bu ülkeyi yönetenlerin acilen yapması gereken açıklamalarda gizlidir.
Çıkarlarını şu veya bu nedenle görmezden gelerek dışa bağımlı hale gelen ve dış borçları katlanarak artan ülkelerin ayakta kalma şansı olamaz.
Bu ülkenin bir insanı olarak geçmiş yıllarda limanlarımız arasında yolcu ve yük taşıyan Karadeniz, Akdeniz, Samsun ve Ege feribotları ile tankerlerini özlüyorum.
Üzülerek söylemek gerekirseTürkiye’nin bu efsane gemilerini yabancılara sattığı günümüzde,ünlü Türk turizm firmalarının her hafta binlerce insanımızı YunanBayraklı gemilerle Yunan Adalarına taşıyor olması nasıl açıklanabilir?
Bu nasıl bir çelişkidir?
Bunun kabul edilebilir bir açıklaması mutlaka yapılmalıdır.
Türk firmalarının, bu turları on milyonluk Yunanistan Devleti’nin işlettiği Yunan Bayraklı gemilerle yapıyor olmasını içime sindiremiyorum.
Tersanelerinde her türlü geminin yapılabildiği, son derece donanımlı limanlara sahip bir ülkede, bu yanlışa nasıl ve neden son verilmediğini, ülkemizi yöneten siyasi iradenin açıklamasını bekliyorum.
Ülkemize sahip çıkan ve öz kaynaklarımızı ülkemizin çıkarıdoğrultusunda kullanan bir siyasi anlayışın, ülke yönetiminde bulunması dileğiyle iyi haftalar.