“Canı cehenneme rahat uyuyanın,
Kapısını örtenin, perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın… Şükrü ERBAŞ “
13 Mayıs 2014'te, Manisa’nın Soma ilçesinde kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 maden işçisi hayatını kaybetmişti. Soma Faciası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak tarihe geçmişti. Yaşanan tam bir cinayetti, katliamdı!..
Aradan altı yıl geçti. Ama, iş cinayetleri devam ediyor…Her gün üçer beşer, binlerce işçimizi iş cinayetlerine kurban veriyoruz! Birilerinin daha çok kazanması için! Çünkü, iş kazalarını önlemek amacıyla çıkartılan “iş güvenliği yasası” işverenlere yeni yükümlülükler getirdiği için ertelenmişti!..
Maden Mühendisleri Odası’nın raporunda; özelleştirme, taşeronlaştırma, rödovans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi gibi politikalar, iş cinayetlerinin sebebi olarak belirtilmişti. Bugün o odalar iktidarın hedefinde!..
Sorumlular yargılandı da içerde kimse kaldı mı, mağdurlara ödenmesi gereken tazminatlar, kapatılan madenler yüzünden işsiz kalan insanların durumu ne oldu? Bu salgında en çok ölümlü vakanın madencilik yapılan bölgelerde olması da takdiri ilahi midir acaba?
Unutkan bir toplum olduğumuz için, bunu da unuttuk!..
Ölenlerin yakınları, eş ve çocukları,altı yılı nasıl geçirdiler, biliyor muyuz?
432 yetim çocuk ne yapıyor, büyüdüler mi? Ne yiyip ne içiyorlar bu koşullarda? Nasıllar, bileniniz var mı?
“Sizin hiç babanız öldü mü/
Benim bir kere öldü kör oldum…” der ya Cemal Süreya.
Elinizi havaya kaldırdığınızda ya da düştüğünüzde, tutacak birisi olmadan yürümenin ve öylece büyümenin ne demek olduğunu bilir misiniz.
“Duvarları ancak çarpınca görenin
Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.”
Unutmak, onlara yapılacak en büyük haksızlık olur.
Bana göre, bundan böyle ülkemizin vicdanı “Soma’yı Unut(ma)maktır!..