Gökyüzü yalan söylemez.
Yalan söylemeyi bilmez.
Güneş güneştir; yağmur yağmurdur;
Fırtına fırtınadır ve gelecek de gelecektir. ,der B.Lewis.
Mevsimler döner durur evrenin sarmalında.
Aylar, yıllar geçer…
Şairin dediği gibi,
“Sana yolculuk yapmak istiyorum.
Kes yüreğine giden bir bilet.
Cam kenarı değil;
Can kenarı olsun.”
"Sen nereye, ben oraya,
adım adım
İnsan sevdikçe iyileşiyor
artık anladım."
Ağustos toparlandı gitti işte.
Yaz bitti.
Deniz, kumsal, güneş de ardından…
Dağ, bayır, çimen, börtü böcek…
Bir tembelliği kaldı üstümüzde bir de izleri…
Yağmurlar, dökülen yapraklar ve hüznüyle…
Eylül geldi, koşar ayak.
Şimdi “Sabahlarımızı renklere boyayacak;
İnsanlara ihtiyaç var şu dünyada. “
“Giden gün ömürdendir.” der ya o türkü.
Bitmeyecek gibi sandığımız.
Hırsla sarılıp,
Telaşla ,yalanla, türlü düzenbazlıkla,
Ötekinin üstüne basarak…
Onursuzca abandığımız zavallılığımız…
Küçük çıkarlar için,İyice küçüldüğümüz …
Eylül gibi sararmış, dökülmüş insanlığımız..
Ya da her şeye rağmen
Alçalmamak da
Boyun eğmemek de var.
Gelecek baharların hatırına…
Ne çok şey öğretir hayat.
En çok da direnmeyi.
Sonra kimseye çok da güvenmemeyi.
Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini.
Yalnızlığın gücünü...
Kendi gücünü keşfetmenin,
En büyük mutluluk olduğunu…
"Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi
yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin."
“Her sabah bir çiçeği aklında tut.
Tebessümü gezdir ruhunda.
Dünya kötülere bırakılmayacak kadar güzel.”
Ağustos geçip gitti işte.
Bu gidişle Eylül de durmaz,
O da gider ardından…