“Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru…”
Salgın sürüyor. Başta sağlık emekçileri olmak üzere çalışanlar tükeniyor. Son bir haftada beş doktor yaşamını yitirdi. Nöbete giderken komşusuna bıraktığı iki çocuğu yanarak ölen hemşire ne haldedir, bileniniz var mı?
Kendi çevrelerine her gün test yapılırken sağlık çalışanlarına, öğretmenlere, toplu yerlerde hizmet verenlere test yapıl(a)mıyor…
Sağlık çalışanları sürekli saldırıya uğruyor, şiddet görüyorlar…
Üstelik bu hastalığı bir meslek hastalığı olarak da kabul etmiyorlar!...
Şimdi de sıra öğretmenlere geldi! Bir inatla hiç gereği yokken okulları açtılar. Bir milyon öğretmeni bir araya toplayıp nutuk çektiler onlara. Kamu okullarının fiziksel olarak salgın koşullarına hazırlıklı olmadığını biz söyledik. Yetkili, yetkisiz bunun öyle olduğunu herkes de biliyordu. Ama çalışanlara emrivaki yapıldı; “izin ve rapor almak yok, herkes okula gelecek” denildi.. Okullarda daha ilk günden hastalık vakaları görülmeye başlandı. Daha pek çok vakanın olması da kaçınılmaz. Eğitim-öğretim adına elimize ne geçti peki? Mutlu musunuz?
Kasıtlı bir “sürü bağışıklığı” uygulanıyor! Toplumda tanımlanmış vakanın çok üstünde taşıyıcı var. Bilim insanları herkesi dikkatli olmaya çağırıyor!.. Hastaneler dolup taşarken dışarda her şey normalmiş gibi davranarak toplumun hayatını tehdit eden bilinçsiz, sorumsuz ,cahil bir güruh var!..
Cahil bırakılmış, okuyamamış, nitelikli bir işi olmayan; bu nedenle eğitimli, aydın, çağdaş, nitelikli insanlara karşı hınç duyan büyük bir kalabalık tarafından rehin alınmış durumdayız!...
Kötü yönetiliyoruz. Tehditle, baskıyla, şiddetle susturulmaya çalışılıyor, yaşanan bunca kötülüğe karşı çıkanlar…
Bu gidişe itiraz edenler, dışarda yerlerde sürüklenirken, içerde ölüme terkediliyorlar... Düşünmenin en ağır suç sayıldığı yerde, tecavüzcüler, katiller, hırsızlar, mafya artıkları itibar görüyor, sokaklara salınıyorlar!..
Çalışma çağındaki insanlarımızın yarısı işsiz iken bir avuç yankesici tarafından dolar-dolar soyulmaya devam ediyoruz!..
Bu ülkenin bilinçli ,aydınlık güzel insanları tam bir kuşatılmışlık duygusu içindeler: Yorulmuş…yılgın…mutsuz..
Nefes alamıyor…Sesimizi duyuramıyor,.. Kendimizi koruyamıyoruz...
Tükeniyoruz!
Yaşananlar keşke bir rüya olsa da bu karabasandan uyansak…