Rize'deki oyunun belirleyici faktörü Kweuke'ydi. Yokluğunun oyuna etki ettiğini söyleyemiyor insan.
Bu lig için biçilmiş bir kaftan bir kere. Saha içi yerleşimi için bulunmaz bir fırsat.
Ama bu, Samsunspor'un performansını yok saymamız anlamına gelebilecek bir şey değil.
Bir deplasman takımı olarak verdiği genel görüntü olumluydu.
Özellikle ilk 45'deki... Bir tık öndeydi, ikinci 45'e nazaran...
Genel sorun tabela değiştirebilme becerisinin beklentilerin gerisinde kalması.
Bunu salt ofansif oyuncular üzerinden değerlendirmek bir hata.
Güdük bir orta saha ve ofansif yönü zayıf kanat beklerini de dahil etmeli bu nota.
Günümüz futbolunun beklediği bu ayrıntıları dikkate almak gerek.
Erkam ve Ufuk mevzu olan...
O burun kıvrılan Canberk bu açıdan önemliydi işte.
İki yönlü oynama becerisi ile son çizgiye kadar inerek, hem pozisyon üretebilme hem de takımını öne taşıyabilme özelliği ile...
Şimdi olmayan bu!
Statik iki bek ve yaratıcı özellikleri olmayan orta saha oyuncuları...
Sorun burada!
Onlardan daha fazlasını istemeli Engin Hoca.
Daha fazlasını alabilmeli.
Gol fukaralığına çare bulacaksa eğer.
OLMAYAN PLAN
Teknik adamlıkları ile olmasa da müthiş birer oyunculuk kariyerleri vardı her şeyden önce...
Ümit Özat'ın Bundesliga, Alpay Özalan'ın Premier Lig, Osman Özköylü'nün Trabzonspor'u görmeleri, vaatlerini de arttıran bir nedendi otomatikman.
Ama teknik adamlık becerilerinden çok, sorunun birer parçaları olmak ve iletişim konularındaki beceriksizlikleri ile ön plana çıktılar daha çok.
Birbirlerinin birer kopyalarıydılar sanki, aynı turnusol kağıdından çıkmış gibi...
Kaybettiler dolayısıyla... Hem kendileri hem Samsunspor.
Engin Hoca farklı, benzer frekansın bir temsilcisi değil.
Daha değişik bir teknik adam modeli.
Ilımlı bir iklime geçiş olarakta izah edilebilecek bir durum bu.
Bunda bir sıkıntı yok.
Sıkıntı, Samsunspor'un bir futbol politikasi olmadığının bir kez daha görülmesinde.
Seçim metodu birbirleri ile taban tabana zıt zira. Oyunculuk CV'si yaldızlı, agrasif ve üst perdeden bakan teknik adam anlayışından, sade ve uyumlu bir teknik adam anlayışına geçişin anlattığı bu!
Oysa ki, oyun ve oyuncu yapısı ile beklentilere göre yapılmalı bu gibi tercihler...
Anlık refleksler ile değil.
Olmayan Erkan Sözeri'den sonra Engin İpekoğlu'na gidiyorsan eğer, bu anlaşılabilir.
Ama Erkan Sözeri'den Hüseyin Kalpar'a, ondan da Engin İpekoğlu'na gidiyorsanız eğer...
Burada bir sorun var demektir.
Bu, kulübün bir futbol politikası olmadığını gösterir.
Dahası futbolun derinliğine sahip olunmadığını...
Dün olmadığı gibi bugün de...