Türkiye'nin son elli yılına damga vuran 9. Cumuhurbaşkanı Süleyman Demirel bilinenin aksine, askeri müdahalelerde şapkasını alıp gitmemiş, ya o zaman ya da daha sonra gereğini yapmıştır. 1960’ta darbe, 1971’de muhtıra, 1980’de yeniden darbe yapan askerler, her 10 yılda bir yönetime el koyma alışkanlıklarını sürdürebilmek için, 1980’den sonra doğu ve güneydoğuda, yapılması gerekenleri yapmayarak, yapılmaması gerekenleri de yaparak, PKK’nın güçlenmesini sağlıyor. Hesaplarına göre 1990’daki müdahalenin gerekçesi, PKK’nın terör eylemleri olacaktır.
Zamanın Başbakanı Turgut Özal da bilerek veya bilmeyerek askerin bu kirli amacına hizmet ediyor. Hesaplar tutuyor. 1990’nın başlarında PKK güneydoğuyu adeta ele geçiriyor. Cemse cemse asker şehit olurken, PKK cüzi kayıplarla sadece dağları değil; ilçe ve illeri de kontrolü altına alıyor. Güneydoğu, pasaportla gidilecek duruma geliyor, seyahat engelleniyor, gazeteler gitmiyor, gazeticiler gidemiyor, kamu görevlileri; öğretmenler, askerler, polisler katlediliyor.
GÇG darbe yapamayınca
Sivil yönetimden umut kesiliyor, darbe hazırlıkları başlıyor. Asker terör kılıflı hesaplarını hayata geçirmek için ‘Güven Çalışma Grubu’ (GÇG) oluşturuyor. Turgut Özal’ın vefatı sonucu Demirel Cumhurbaşkanı Tansu Çiller de başbakan olunca hesap bozuluyor.
Asker destek yerine köstek olsa da, darbeye gerek kalmaksızın, Tansu Çiller hükümeti, PKK terör örgütünü özel eğitilmiş polisler (Özel Harekat) sayesinde bitiriyor. Türkiye’nin her yerinde can ve mal güvenliği sağlanıyor. Terör sıfırlanıyor.
BÇG devreye giriyor
Askerin darbe için terör gerekçesi ortadan kalkınca, İrticai faaliyetlere karşı TSK tarafından oluşturulan Batı Çalışma Grubu (BÇG) devreye sokuluyor, Refah Partili Sincan Belediye’sinin düzenlediği ‘Kudüs Gecesi’nde yaşananlar bardağı taşıran son damla oldu. Necmettin Erbakan’ın Başbakanlıktan istifasını isteyen askerler darbenin tarihini de belirledi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Ankara Opera binasındaki programına ordunun tüm üst düzey komutanları katıldı. Dikkat çekilmeden herkesin bir araya geleceği en iyi yer operaydı. Darbeye son şekil veriliyordu. Çevik Bir ve KK Kurmay Başkanı Doğu Aktulga, ara verilir verilmez Demirel’in ayağa kalkması ve ‘Türkiye’nin çağdaşlığı üzerine' konuşma yapmasına pek anlam veremdiler.
Erbakan’ın istifa haberini aldıklarında yapılacak Darbe’nin beyni olarak görülen Aktulga’nın Ankara dışına gönderilmesi kararnamesi de Cumhurbaşkanı’nın yaveri tarafından Aktulga’ya orada; operada tebliğ edildi, Aktulga olup biteni anlayana kadar Ege Ordu'ya gönderildi... ‘28 Şubat (1997)’ süreci olarak ifade edilen ‘sözde irticai faaliyetleri’ hedef alan BÇG en ağır darbeyi yedi; bu olay askerin kırılma noktası oldu. Aslında askerin darbe defteri orada kapandı. Söylendiği gibi Demirel her müdahalede şapkasını alıp gitmedi. Ak Parti kurulmadan asker yasal sınırlara çekilmişti.Sayın Erdoğan demokratik çizgiye getirilmiş askerlerle çalıştı.
12 Mart’ın rövanşı
Süleyman Demirel’i 1971’de muhtırayla başbakanlıktan uzaklaştıran Genel Kurmay Başkanı Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanı seçilmemesi durumunda ‘ Meclisi tankla çiğneriz’ diyen askerlere rağmen, Adalet Partisi Genel Başkanı Demirel ve arkadaşları Gürler’in seçilmesini engellemişler ve 12 Mart’ın rövanşını almışlardır.
Demirel, hayatının hatasını 1976’da zamanın KKK, iki ay sonrasının Genel Kurmay Başkanı olacak Namık Kemal Ersun’u, 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz ve arkadaşlarının baskı ve yönlendirmesi, CIA ve MİT destekli bir operasyonla emekliye sevk etmekle yaptı.
Burada da Adnan Ersöz’ü de Genel Kurmay Başkanı yapmamakla tam bir teslimiyet göstermese de daha kötü sonuçlar doğuracak; Ege Ordu Komutanı Kenan Evren’in önce KKK, sonra da Genel Kurmay Başkanı olabilmesinin, daha sonra da 1980’de ‘Darbe’ yapmasının yolunu açmasıdır Demirel’in en büyük hatası. Allah (cc) taksiratlarını affetsin!